Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi’nde açıklamalarda bulundu.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları: Böylesine güzel bir atmosferde, böyle anlamlı bir program münasebetiyle gönüllerimizi kavuşturan Rabbime hamdediyorum. 8 aylık bir süreç ve 33 ayrı mekanda devam eden kurslar. Bu bir azmin, bir kararlılığın ifadesidir. İlk olarak 2012'de hukuki altyapısını oluşturmaya başladığımız Diyanet Akademisi'ni 2002 yılında hayata geçirdik. Diyanet camiamız mesleki eğitim noktasında son derece mücehhez bir yapıya kavuştu.
VERİMLİLİĞİ DAHA DA ARTIRACAĞIZ
33 ayrı mekanda devam eden kurslar. Bu bir azmin, kararlılığın ifadesidir. Diyanet Akademisi'ni 10 yılı bulan titiz çalışmalar sonucunda 2022'de hayata geçirdik. Kuruluş sürecinde mevzuat alanındaki eksiklikler de giderildi. 1976 yılından beri hizmet içi eğitim şartlarında 3 yıla kadar devam eden ihtisas eğitimleri yasal bir çerçeveye oturtuldu. Verilen din hizmetlerinin verimliğini daha da artıracağız.
DİN GÖREVLİLERİMİZİ TEBRİK EDİYORUM
Önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı sıfatıyla akademiyle ilgili tüm safahati yakından takip ettik. Bugün ilk mezunları görmenin bahtiyarlığı içerisindeyiz. 4537 aday din görevlimizi tebrik ediyorum. Bu kardeşlerimizin görevlerine başlamasıyla Diyanet camiamız daha da güçlenecektir. Mezunlarımızın her birine görev yerlerinde şimdiden Rabbimden başarılar niyaz ediyorum. Mevla işlerini kolaylaştırsın. Aynı şekilde aday din görevlilerimizi en güzel şekilde yetiştiren hocalarımıza da teşekkür ediyorum.
ASIRLARDIR İSLAM'IN SANCAKTARI OLDUK
Biz, asırlar boyunca İlay-ı Kelimetullah’ın sancaktarlığını yapma şerefine nail olmuş bir milletin mensuplarıyız. Atalarımız, İslam’ı sadece kendi hayatlarına tatbik etmekle kalmamışlar, aynı zamanda yeni fetihlerle yayılmasına da hizmet etmişlerdir.
SİZ BUNLARA GEREKEN DERSİ VERECEKSİNİZ
Atalarımız İslam'ın sadece kendi hayatlarına tatbik etmekle kalmamışlar, aynı zamanda yeni fetihlerle yayılmasına da hizmet etmişlerdir. Ecdad, Allah Allah nidaları ile huzuru, adaleti, emniyeti, güveni, barışı ve kardeşliği 3 kıta, 7 iklime kadar ulaştırmıştır. Zaman zaman hadisle alay eden, hadisi küçümseyen kendini bilmezleri hep görüyoruz ama biliyorum ki sizler bunlara gereken dersi vereceksiniz.
TÜRK DEMEK MÜSLÜMAN DEMEKTİR
Yaklaşık bin yıldır Türkler İslam’ı, İslam da Türkleri muhafaza etmiş; Türkler İslam’ın, İslam da Türklerin kılıcı olmuştur. Tarih kitaplarına şöyle bir göz attığınızda karşınıza çıkacak hakikat şudur: Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir. Üstat Necip Fazıl, bu gerçeği, çarpıcı bir dille bakınız nasıl ifade ediyor: "İçi alev alev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle… Yeni Türk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım. Allah'ın inâyeti ve resulünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerinde olsun!." Dolayısıyla İslam’ı Türk’ten, Türk’ü de Din-i Mübin-i İslam’dan koparan, ayrıştıran, arasına sahte duvarlar ören anlayışın bu topraklarla hiçbir illiyeti yoktur.
TÜRK MİLLETİNİ MÜZEYE KALDIRMA TEŞEBBÜSÜ
Son dönemde Türkiye karşıtı kimi çevreler tarafından aynı amaca hizmet eden çift kulvarlı bir kampanya yürütüldüğünü görüyoruz. Bunlardan ilki, lümpen faşistlerin gündeme getirmeye çalıştığı "İslamsız Türklük" tanımlarıdır. Milletimizin İslam’a ve Kur’an’a hizmetle geçen 1300 yıllık şanlı tarihi, bu şekilde yok sayılmaya çalışılıyor. Böylece milletimizi ayakta tutan, milletimize asli kimliğini kazandıran tarihi, kültürel ve beşeri değerleri tahrip edilmek isteniyor. Çok açık ve net söylüyorum. İslam'ın gaza ruhunu taşımayan bir Türklük tanımı ve projesi, aslında Türk milletini müzeye kaldırma, folklorik bir öge haline getirme teşebbüsüdür. Burada gaye milletin mayasını bozmak, dışarıdan sarsamadıkları kaleyi içeriden çökertmek, mümkünse teslim almaktır.
DİNİN EMİRLERİNE DİL UZATMAK BAŞKA BİR KONU
Kampanyanın ikinci kulvarında ise farklı maskeler altında sahnelenen "şeriat" düşmanlığı vardır. İslam’ın hayata dair kurallarının bütününü temsil eden şeriata düşmanlık, esasında dininin bizatihi kendisine husumettir. İnanıp-inanmamak, yaşayıp-yaşamamak elbette bir tercih meselesidir; ama dinin emirlerine dil uzatmak başka bir konudur. Dahası her iki tartışmanın da "Kelime-i Tevhitten" habersiz, "Elifi görse mertek zanneden” cahil-cühela kesimlerce köpürtülmesidir.
KELİME-İ TEVHİT YAZILI PANKARTTAN RAHATSIZ OLUYORLAR
Kimi barolar çıkıyor kimi Kelime-i Tevhit yazılı bayraktan rahatsız oluyor. Suç duyurusunda bulunabiliyor. Kendini sanatçı diye tanımlayan kimi şahsiyetler, milyonlarca vatandaşımızı gerici, yobaz diye tahkir edebiliyor. En büyük ikinci siyasi partisinin genel başkanı 'Çocuklara din eğitimi verilmesine ortaçağ zihniyeti' deme gafleti gösterebiliyor.
BU GÜRUHUN VASFI KİBRİDİR
Bu tür menfi örnekleri uzatmak mümkün. Yaşadığımız her hadisede ülkemizde özellikle tek parti dönemiyle başlayan, vesayet dönemlerinde artan kimliksizleştirme politikaları Türkiye'ye dair hiçbir hayali, endişesi olmayan zihni ve kalbi sömürgeleştirilmiş bir güruh ortaya çıkarmıştır. Bu güruhun vasfı kibridir, nobranlığıdır. Bunlar Anadolu insanını aşağılamayı tercih ettiler. Batı kadar bile kendi insanını tanıma gayreti göstermediler. Kadim değerleri gerilik emaresi olarak gördüler.
CEHALET KARANLIĞINI YIRTIP ATACAĞIZ
Bunlar bilmedikleri, anlamaya tenezzül etmedikleri insanlara, değerlere ve sembollere karşı kör bir husumet beslediler. Şeriata yönelik sergilenen pervasızlıkların gerisinde cehalet ve bilgisizlik hastalığı var. Ülkemizde en azından bir kesimin içinde bulunduğu cehalet karanlığında daha fazla boğulduğunu görmekten üzüntü duyuyoruz. El ele verip, milli bünyemize tehdit teşkil eden bu cehalet karanlığını yırtıp atacağımıza inanıyorum.
DİN GÖREVLİLERİMİZİN KENDİLERİNİ CAMİLERLE SINIRLAMASI DÜŞÜNÜLEMEZ
İslam'ın hakikatlerinin egemen olması sizlerin gayretleriyle gerçekleşecektir. Sosyal marazları ortadan kaldırmak sizlerin emekleriyle mümkün olacak. Din görevlilerimizin kendilerini camilerle ve Kuran kurslarıyla sınırlamaları asla düşünülemez. İmam demek aynı zamanda içinde yaşadığı halkın önderi ve örnek şahsiyeti demek. Toplumu irşat vazifesi başta olmak üzere tebliğ ve temsil görevini yerine getirmek asli sorumluluğunuzdur.
BUNA TEKRAR İZİN VEREMEYİZ
Ülkemizin en parlak evlatlarını teröre, cehalete ve batı özentisi müstevlilerin senaryolarına kurban verdik. Kalem tutması gereken gençlerin ellerine silah tutuşturdular. Gençleri kendi ülkesine düşman ettiler. 40 yıldır milletimizin başına musallat olan PKK belasının gerisinde geri kalmışlık ve cehalet vardır.
ÇAĞIMIZIN HAŞHAŞİSİ FETÖ'CÜLER
Çağımızın haşhaşisi FETÖ’cüler yıllarca insan devşirmiştir. 15 Temmuz hoca kılıklı bir sahtekarın ülkemize nasıl bir zarar verebileceğinin örneğidir. Buna tekrar izin veremeyiz. Sizlerden ilminizin zekatını, bildiklerinizi aktarmakla bırakmayıp hayatınıza tatbik ederek vermenizi bekliyorum. Gittiğiniz yerlerde o topraklarda, oraların çocukları sizlere emanet. Siz orada adeta nakış işler gibi o yavrularımızı işleyeceksiniz.