Yaklaşık 60 metre derinliğiyle Türkiye’nin en derin tuzlu su göllerinden olan Burdur Gölü, kuraklık ve vahşi sulama yüzünden son 50 yılda göl yüzey alanın yarıya yakınını kaybetti. Su seviyesi 18 metre kadar düşen gölün kurak yüzeylerinde biriken tuz ve toz bulutları de çevredeki tarım alanlarını ve insan sağlığını tehdit ediyor. Suyunun azalmasıyla birlikte tuzluluk oranı da her geçen yıl artan göl, beslendiği akarsu kaynaklarının ulaşamaması ve buharlaşmayla göz göre göre küçülüyor. Günümüzde litrede 23 gram tuzluluk değerine sahip olan gölün 2050 yılına kadar deniz suyu kadar tuzlu olacağı düşünülüyor.
SADECE BURDUR GÖLÜ’NDE
Yüksek tuzluluk oranına uyum sağlayan endemik Burdur dişli sazancığı dünyada sadece Burdur Gölü’nde yaşamakta olan ve gölün yok oluşuyla birlikte aynı kaderi paylaşacağı kesinleşen bir balık.
Ayrıca nesli küresel ölçekte tehlike altında olan dikkuyruk ördekleri de yaşam alanlarını kaybedecek. İklim değişikliğiyle birlikte görülen yağış azlığı kadar akarsuların önünün baraj ve göletler ile kesilmesi de Burdur Gölü’nün yok oluşunu hızlandırıyor. Ülkemizin 14 uluslararası öneme sahip Ramsar alanından ve 135 Önemli Sulak Alandan biri olan Burdur Gölü’ndeki önlenemeyen azalmanın ilk nedeni, gölü besleyen akarsuların üzerine inşa edilen baraj ve göletler olarak görülüyor. Yine Gölü besleyen yer altı sularını tarımda kullanılmak üzere yüzeye çıkartan binlerce kuyu, gölün ekosistemine büyük zarar veriyor. Çok su tüketen tarım ürünlerinin ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin tercihi, gölü engellenemeyen sonuna yaklaştırıyor. Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine bağlı olarak bölgede kendini gösteren kuraklık da göle son darbeyi vuruyor.
Adını Yunan mitolojisi kahramanlarından Ulis’in Anadolu coğrafyasına yaptığı ziyaretten aldığı rivayet edilen Burdur Gölü, şehir merkezine çok yakın. Geceleri kutup yıldızına bakarak kuzeye ilerlerken karşısına çıkan denize benzeyen göle bakan Ulis’in kulağına gelen Latince “ezostas” ‘burada Dur’ sesinin göle ismini verdiği söyleniyor. Göl etrafına yerleşen Türkmenlerin Burdur olarak yorumladığı söylenen sözlerden binlerce yıl sonra doğa harikası göle iyi bakamadığımız gerçeğiyle yüzleşiyor ve sulak alanları kurtarmak için harekete geçmemiz gerektiğini görüyoruz.cBurdur Gölü’nün korunması için çaba gösteren bilim insanlarından olan Prof. Dr. İskender Gülle, yeraltı sularının kuyularla çekilmesi ve bölgenin yapısına uygun olmayan tarım-hayvancılık faaliyetlerinin gölün kurumasına neden olduğunu vurguluyor: “Burdur Gölü yüksek oranda tuzlu, alkali ve sodalı olduğu için sınırlı sayıda canlı türünü barındırır. Bunlardan en önemlisi 5 cm büyüklüğe kadar ulaşabilen endemik Burdur dişli sazancığı. Ayrıca gölün kış aylarında donmaması 2000’li yılların ortasına kadar 100 bin civarında su kuşunun kışlamasını sağlıyordu. Ekosistemin bozulmasıyla günümüzde bu sayı binlerle ifade ediliyor. Gölün su seviyesinde yaşanan hızlı düşme, tuzlanma ve kirliliğe bağlı olarak gelişen yosunlaşma da (alg patlaması) önemli bir değişim işareti. Burdur Gölü biyolojik ve jeolojik olarak doğal bir laboratuvar.”
‘ÇOK FAZLA DAYANAMAZ’
“Son yıllarda göl su kaybederken tuzluluğunun yükselmesine endemik Burdur dişli sazancığının ne kadar dayanacağını bilemiyoruz. Göle gelen akarsu akışlarının da kesilmesiyle balıkların maruz kaldığı tehdidin boyutları oldukça büyük. Burdur Gölü’ndeki kuraklığın üç nedeni var. Gölü besleyen kaynakların tutulması, kuyular ve artan tarımsal sulama için pompalarla yeraltı suyunun çekilmesi ve iklim değişikliği. Yağış azlığı sert şekilde karşımızda.
Suya çok ihtiyacı olan mısır, şekerpancarı ve yonca ekimi dolaylı olarak gölün dip suyunun kuyularla çekilip tarlaların sulanmasını sağlıyor. Binlerce kuyudan çekilen yer altı sularıyla yılda 180-200 milyon m3 su göl havzasından kayboluyor. Yarısı sulama amaçlı kullanılırken kalan kısmı ise buharlaşarak kayboluyor. Eski yağışlar gelse bile çok umutlu olmayalım önce haznelerin dolması gerekli. Ayrıca havzada tasarruflu su kullanım yöntemleri ve su savurganı olmayan ürün tipleri kullanılmalı.”
‘İKLİMİ BİLE ETKİLİYOR’
Uzun yıllardır bölgede yaşayan Lisinia Doğa Proje Alanı yöneticisi Öztürk Sarıca, 20 yıl önce kulaç attıkları göldeki kirlilik ve tuzluluğun bölgenin iklimini bile etkilediğini söyledi. Sarıca, “İklim değişikliğini insanın yarattığını unutmamak gerekir. Yaşanan su sorunu tamamen insan kaynaklı. Bu bölgenin topr ak ve iklim yapısına uygun olmayan şekerpancarı ve yonca gibi su isteği yüksek ürünler ve su ihtiyacı çok olan büyükbaş hayvan yetiştiriciliği en büyük zararı verdi. Büyükbaş hayvanı doyurmak için su canavarı yonca ve mısıra ihtiyaç duyulur. Oysa Türkmenlerden beri küçükbaş hayvancılık yapılırdı. Avrupa modeli yerine Anadolu modeli hayvancılık yani koyun ve keçi yetiştiriciliği yapılmalı. Su fakiri bir ülkede yaşıyoruz. Yeraltı ve yerüstü sularını tarım için hoyratça kullanıyoruz. Tıbbi aromatik bilgilerin suya ihtiyacı yok” dedi.
ÇÖLLEŞEN ALANLARDAN BİRİ DE YARIŞLI GÖLÜ
Burdur Gölü’nün yakınında, Yeşilova ilçesi sınırlarında bulunan Yarışlı Gölü ise çölleşen sulak alanlardan biri. Eber ve Akşehir gibi kuruyan göller listesine giren Yarışlı Gölü’nü kurutan ilk etkenler yetersiz yağışlarla birlikte yağmur sularının göle ulaşamaması ve yeraltı sularının tarımsal amaçlı kullanılması. 16 kilometrekarelik alana yayılan ve eskiden derinliği 2-3 metreye kadar ulaşan göle; Gümbet, Yarışlı, Kirse, Kadınca, Başkuyu akarsuları yeteri kadar su getiremiyor.
‘BİR ÇÖL GİBİ UZANIYOR’
Sodyum fosfat, sodyum klorür ve sodyum sülfat açısından zengin acı sularında sadece dişli sazancık balığı yaşıyordu. Yazın tamamen kuruyan gölün etrafındaki göletlerde halen yaşam alanı bulan dişli sazancıkların, Yarışlı’da suların artmasıyla kendisini tekrar göstereceği düşünülüyor. Angıt ve flamingo gibi sembolik güzellikteki kuşların yuvalandığı gölün sığ olması dolayısıyla yeniden canlanabileceğini söyleyen Prof. Dr. İskender Gülle, yeraltı sularının aşırı çekilmesinin ve mermer ocaklarının göl ekosistemi tehdit ettiğini belirtti. Gülle, “Jeolojik süreçte Burdur Gölü’yle birleşik olan mevsimsel Yarışlı Gölü artık bir çöl gibi uzanıyor. Bir mevsim göl oluyor, bir mevsim çöl oluyor. Derin olmasa da suyun en azından kış ve ilkbahar aylarında kalması su kuşları için çok önemli” diye konuştu.
‘AKAN DERELERDE BİLE SU KALMADI’
Yarışlı Gölü’nün çevresinde hayvanlarını otlatan Şahap Ceylan, tarımsal sulama amacıyla gölün yeraltı sularının kuyu ve pompalarla çekildiğini belirtti. Ceylan, “Eskisi gibi yağmayan kar, su olup yeraltına karışmadığı için göl beslenemiyor. Akan derelerde bile su yok. Hayvanlarımızı otlatmak için kuruyan gölün üzerinde gezerken içim acıyor. Gözelerden gelen su artık hayal” dedi.