Bir zamanlar evlerde sürekli çalan plak ve gramofonlar, günümüzde artık antika eşya haline geldi. Küçüklüğünde biriktirdiği harçlıklarla bit pazarlarından eski eşyaları alarak evinin bir köşesinde sergilemeyi hobi edinen Ayhan, o günlerden itibaren antikaya merakı olduğunu İHA muhabirine anlattı.
Ayhan, çocukluğunda oturduğu evin, bit pazarına yakın olmasının bu işe başlamasında önemli rol oynadığını söyledi. İlkokulda öğrenim gördüğü dönem topladığı harçlıklarla bit pazarından eski eşyaları alıp odasının bir köşesinde sergilediğini söyleyen Ayhan, bu işi ilk hobi olarak yapmaya başladığının altını çizdi.
Türkiye’nin bütün şehirlerini gezdiğini ifade ederek gitti şehirlerde ilk olarak bit pazarlarına gittiği anlatan Ayhan, çocukluğunda heves olarak topladığı antika eşyalarıyla artık bu işi profesyonel şekilde yaptığını belirterek, “Evde kendime küçük bir dolap yapmıştım. Topladığım eşyaları kendi kendime sergiliyordum bir heves olarak. İlerleyen zamanlarda daha çok meraka dönüştü. Ben gezmek için gittiğim şehirlerde tarihi yerleri ve bit pazarlarını dolaşırdım. Emekli olduktan sonra bu işi de ticarete döktüm. Şu anda da profesyonel olarak çalışıyorum” ifadelerini kullandı.
“Gençlerin antikaya talebi yüksek”
Son 10 yıl içinde antika eşyalara olan merakın arttığına dikkat çeken Ayhan, eski dönemleri anlatan dizilerde antika eşyaların kullanılması için kapısının yönetmenler tarafından çalındığını kaydederek, “Antikacılık son 10 yılda çok değerlendi. Eski dönemi anlatan televizyon filmlerinde aranan eşyalar oldu plaklar. Eski dönemi anlatan diziler sayesinde ilgi daha da arttı. Eskiden bize talep yaşlı insanlardan geliyordu fakat şimdiki gençlerde bu işe merak saldı. Gençlerin şu anda talebi daha” diye konuştu.
“Akşam dükkanı kapattığımda eşyaların kendi aralarında konuştuklarını hissediyorum”
17 senedir aynı dükkanın içinde antika plak ve gramofon mesleğini yapan Ayhan, dükkanını hobi bahçesine benzetti.
Sabah erken saatlerde dükkanının kapısını açan Ayhan, güne bağlamasını çalarak 'merhaba' diyor. Ayhan, antika eşyalara olan bağlılığına ise şöyle dikkati çekti:
“Bu dükkan da gördüğünüz antikaların bir ruhu var. 1920’li yıllar başta olmak üzere 1940 ve 1950’li yıllardan kalma eşyalar var bende. Bunlarda kim bilir ne müzikler çaldı. Ne hüzünlü günler oldu. Hepsine tanıklık etmiştir buradaki cihazlar. Ben şöyle düşünüyorum; akşam dükkanı kapattığım zaman bu eşyaların kendi aralarında konuştuklarını hissediyorum”