TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmaz açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
SEÇİMİ KAZANMANIZ DURUMUNDA FAİZ POLİTİKASINDA NASIL BİR YOL İZLEYECEKSİNİZ?
"Önceliğimiz yatırım, istihdam, üretim ve ihracat yolu ile büyüme, büyürken bir taraftan cari açığı, yapısal sorunumuz olan cari açığı çözüme kavuşturamadık. Yapısal dönüşümü sağlayarak kalkınmakta olan bir ekonomi olarak bu sorunu aşma iradesi ortaya konuyor. Gelişmiş ülkelerde bu tartışmayı yapmayabilirsiniz.
"TÜRKİYE 20 YILLIK SÜREÇTE ALT ORTA GELİR GRUBUNDAN ÜST ORTA GELİR GRUBUNA YÜKSELDİ"
Türkiye kalkınmakta olan bir ülke, gelişmiş ülke olma iddiası ortaya koymuş bir ülke. Burada bir eşiğe gelmiş durumdayız. Türkiye 20 yıllık süreçte alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna yükseldi.
Yeni hedefimiz yüksek gelirli ülkeler ligine çıkabilmek. Katma değeri yüksek sektörlerde atılım yaparak ihracatı köklü bir şekilde değiştirip geliştirerek cari açık meselesini çözerek kişi başı geliri 13 bin dolar üzerine çıkararak yüksek gelirli ülkeler ligine adım atmış oluyorsunuz.
Burada da bütün dünya aslında bunu tartışıyor. Büyüme, istihdam, enflasyon meselesi pandeminde sonra bütün ülkelerin karşı karşıya olduğu bu.
"DAHA BÜTÜNCÜL POLİTİKALAR ORTAYA KOYMANIZ GEREKİYOR"
Büyüme, istihdamdan vazgeçip enflasyona yoğunlaşırsanız işiniz daha kolay. Hem büyüyeceğim hem enflasyonu düşüreceğim diyorsanız burada daha bütüncül politikalar ortaya koymanız gerekiyor.
KUR KORUMALI MEVDUATLA İLGİLİ POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
Bu mekanizma özü itibarıyla geçici bir mekanizma, bundan böyle hızlı bir çıkış doğru yaklaşım değil. Finansal piyasalar oturdukça, istikrar hakim oldukça, TL’ye güven istediğimiz noktaya geldikçe aşamalı bir şekilde piyasaları bozmayacak, sıkıntılara yol açmayacak şekilde Türkiye buradan çıkacaktır.
Seçimler demek belirsizliğin azalacağı bir dönem demek seçimlerle birlikte sonuç ne olursa olsun 5 yıllık yeni perspektif açılıyor. Öngörülebilirlik artıyor.
Önümüzdeki sürece ilişkin olarak hangi parti kazanırsa kazansın belirsizlik azalacaktır. Bu perspektif içinde biz diyoruz ki tecrübeli kadroyuz, güçlü liderliğe sahibiz, güçlü ekiplerle bu sorunların üstesinden geliriz diyoruz.
GÜÇLÜ EKONOMİ EKİBİ GÖREVİ ÜSTLENECEK İFADESİ VAR. GÜÇLÜ EKİPTEN NE ANLAMALIYIZ?
AK Parti’nin yetişmiş kadrosu var. Her alanda bu böyle, ekonomide 20 yılın getirdiği tecrübe var. AK Parti’nin kadro sorunu yok. Halkımızın onayı ile yetkiyi devam ettirdiğimizde birbiri ile uyumlu ekonomide bir ekip oluşacaktır. Ekonomi makroekonomiden ibaret değildir.
Temel çerçevemiz belli. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat yolu ile büyüme. Dolayısıyla esas olan dediğim gibi büyüme ve istihdamdan fedakarlık etmeden enflasyonu orta vadede tek haneli rakamlara düşürmek.
Tarım Bakanı da çok kritik bu politika içerisinde. Bunlar sadece sektörel politikalar değil. Makro çerçevelerle ele alınması gereken kritik sektörler.
YENİ SİSTEMDE NASIL BİR RESTORASYONDAN BAHSEDİYORUZ?
Kabine’de yenilik olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Ben inanıyorum ki sayın Cumhurbaşkanımız bu konuları çalışıyordur. AK Parti şunu savundu: İstikrar içinde değişim, istikrar içinde yenilenme bunu yapmazsanız uzun soluklu olmazsınız.
Türkiye’nin ihtiyaçlarına bakacağız, ESK dediğimiz yapı var. Anayasal statü kazandırdık böyle platformları iyi kullanarak ekonomi politikalarını istişare içinde güncelleyeceğiz. Seçimlerden sonra oluşacak ekibin taraflarla diyalog içinde ihtiyacı ne ise o çerçevede bakacağını düşünebiliriz.
KILIÇDAROĞLU’NUN VAATLERİ VAR. EMEKLİYE ASGARİ ÜCRET TUTARINDA İKRAMİYE VERECEĞİZ. EKONOMİYİ 6 AY İÇİNDE RAHATLATMAYI VAAT EDİYOR. 300 MİLYAR DOLARLIK KAYNAKTAN BAHSEDİYOR. BU VAATLERİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Romantik söylemler denebilir, hesapsız söylemler, benim gördüğüm bu. Hükümet ile muhalefetin temel farkı bu. Bizim seçim beyannamemizde her satırın arkasında çalışma var. Muhalefet ise seçime giderken halkın kafasını nasıl çeleriz, nasıl hoşa giden rakamlar söyleriz gibi bir kaygı içinde.
300 milyar doları getirdim diyor. Siz henüz seçilmediniz, halktan onay almadınız nasıl gidip uluslararası çevrelerle borç pazarlıkları yapıyorsunuz? Kendi tasarruflarımızla biz bu işin içinden çıkamayız cari açık vereceğiz bunu da dışarıdan gelen parayla kapatacağız demek.
Kaldı ki böyle biz 100 milyarlarca dolar para vereceğiz diye bekleyen yok. Halkı aldatmaya gerek yok. Hesabınızı yaparsınız belli ölçülerde elbette uluslararası finansı kullanırsınız, borçlanma yapabilirsiniz. Ama ‘ben 300 milyar dolar getirdim’ siyasi güveni zedeliyor.
Avrupa bizi vizesiz alacak diyor. Bu taahhüdü nasıl yapabiliyorsunuz? Siz karşılasanız bile bir iki ülke itiraz ettiği zaman olmayacak demektir.
MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZ DEĞİL İDDİALARINA NE DİYECEKSİNİZ?
Bağımsızlık fonksiyonel bağımsızlıktır. İdari anlamda bağımsızlık dediğimiz zaman kendi görev alanı ile ilgili son sözü demektir. Bağımsız demek ayrı bir devlet gibi hareket edecek değil. Merkez Bankası kanununda şu söylenir: Temel hedefi istikrarı sağlamaktır. Bununla çelişmemek kaydı ile büyüme, istihdama destek olur diye bir ifade var.
Merkez Bankası’nın kurulları kendileri alıyorlar, hiç kimseye de onaylatmıyorlar. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama nihayetinde yasal çerçeve içinde baktığınızda nihai kararı alma yetkisi Merkez Bankası Başkanı ve kurullarındadır.
Bugünkü ortamda şunu söylüyoruz. Büyüme, kalkınmayı devam ettireceğiz. Dünya ile aynı hızla büyürsek ortalamaları yakalayamayız. Merkez Banka’mız da bu politikalarımıza destek oluyor.
SOĞAN TARTIŞMALARI HAKKINDA
Soğan da çok önemli, ekmek de çok önemli, uzay çalışmaları da önemli. Neden bunları mukayese edelim. Yol da çok önemli, patates de önemli. Bunlar birbirleri ile entegre. Soğan üretimini artırmak istiyorsanız bilgi teknolojilerini, başka bir takım altyapıları da geliştireceksiniz. Bunları birbirinin alternatifi olarak ortaya koymak yanlış.
SOĞAN NE ZAMAN DÜŞECEK?
Bazı mahsullerde stokların erimesi ile ürünün piyasaya girmesi arasında boşluk oluşabiliyor. O aralarda fiyat hareketleri olabiliyor. Yeni mahsuller piyasaya gelmediği için fiyat hareketleri olabiliyor. Şu anda bayram sonrası muhtemelen artık Ramazan’ın da etkisiyle ürün toplamada bazı sıkıntılar yaşandığını düşünüyorum. Bayram sonrası arzın yeterli seviyeye gelmesiyle bu tartışmaları geride bırakacağımızı düşünüyorum.
FAHİŞ FİYATLA NASIL MÜCADELE EDİLECEK?
Makro çerçeveden, sektörel politikalara, rekabet hukukuna kadar bütüncül mücadele gerekiyor. Spekülatif hareket edenlere, rekabeti bozucu hareket edenlere hiçbir şekilde müsaade edilmemesi gerekiyor. İkincisi arzı artıracağız. Gıdada, konutta, enerjide hangi alanda bakarsanız bakın daha çok yatırımla daha çok konut ürettiğiniz zaman konut fiyatları aşağı doğru gider fiyatlar şekillenir.
Daha çok enerji ürettiğinizde yeni teknolojilerle daha verimli kullandığınızda fiyatlarda uzun ve orta vadede şekillenecektir. Konut, enerji, gıda konusunda güçlü bir çerçevemiz var. Önümüzdeki dönemde bunları adım adım hayata geçireceğiz. Kalıcı bir şekilde fiyatları düşürdüğünü hep birlikte göreceğiz.
ENFLASYON SEBEBİ İLE YENİ BANKNOTLAR BASILIR MI? DÖVİZ BASKILANIYOR SEÇİM SONRASI BİR ANDA YÜKSELECEK GİBİ İDDİALAR VAR NE DİYORSUNUZ?
Faiz konusunda makro, mikro, rekabet hukukuna varana kadar bütüncül hareket etmek gerekiyor. Rekabet hukukunun, tüketiciyi koruma hukukunun tüm dünyada olduğu gibi uygulanması lazım. Gıdada konutta arzı artırmak gerekiyor. Daha çok yatırımla arz talep dengesi sağlanmalı. Önümüzdeki dönemde bunları adım adım hayata geçireceğiz. Arzı ve verimliliği artırıp kalıcı şekilde fiyatları düşüreceğiz.
Denge içinde orta vadeli perspektifle enflasyon sorunundan çıkılacak. Bir taraftan Türkiye'nin istihdam sorunu var. 3 yılda 6 milyon civarında atılım yaptı Türkiye 32 milyona çıktı. 6 milyon daha ilaveyle 38 milyona çıkarmak istiyoruz. Bunu yapamazsak sosyal güvenlik sistemi de zorlaşacak. Genç nüfus var, gençlere iş bulmamız lazım. Her eve bir istihdam politikamız da çok önemli.
"500 LİRALIK BANKNOTLARA TÜRKİYE'NİN İHTİYACI YOK"
Önümüzdeki dönemde temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek, 2-3 yılda tek haneye ulaşmak. Bugünkü enflasyonla spekülasyon yapılıyor ama seçimden sonra belirsizliğin azaldığı ortamda enflasyon düşecektir. 500 liralık banknotlara Türkiye'nin ihtiyacı yok. Serbest Döviz Kuru rejimine sahibiz, bundan vazgeçme planımız yok. Dövizde arz ve talep fiyatı belirler. Dönemsel hareketlenmeler her zaman olabiliyor. Dövizin arzı ve talebi geleceği yeri belirler. Cari açığı düşürme perspektifi olan Türkiye 100 milyar lira turizm, 400 milyar lira ihracat hedefliyor Türkiye 1,5 trilyon dolarlık ekonomiyi hedefliyor Türkiye. Döviz her zaman hareket edecektir, aşağı yukarı gidecektir. Esas olan reel döviz kurudur. Reel döviz kurunun istikrarlı seyir izleyeceğini düşünüyorum. Ekonominin düşmanı belirsizliktir. Önümüzdeki dönemde belirsizlikler azalacak, ekipler şekillenecek, istikrarlı ve güvenli ortamda bu konular şekillenecektir.
Afetler konusunu seçim beyannamesinde ilk madde yaptık. Kalıcı konutları inşa edeceğiz, 600 binin üzerinde konutu teslim edeceğiz. Altyapılarda da tahribat var. Bunlar yetmez diyoruz, ciddi bir kalkınma hamlesine ihtiyaç var. Buna dönük de yeni program öngörüyoruz. Buralardaki sektörleri özel programla desteklemeyi, nüfusun da tekrar geri gitmesini önemsiyoruz. Tarım, sanayi, turizmde neler yapacağız düşünüyoruz. Kaplıcalar, gastronomi çok önemli. Çok iyi üniversiteler oluşturup destekleyeceğiz. Yeni sanayi bölgeleri, uydu kentler politikalarımız yer almış durumda. Deprem bölgemizi fiziki yapılar değil sosyal ve ekonomik olarak da ihya etme durumu var.
2002 yılında bütçe tartışması yapılmıştı. İlk AK Parti geldiğinde sorulmuştu, Cumhurbaşkanımız da kaynak Türkiye'dir demişti. Ülkemizin coğrafyasına, tarihine, genç nüfusuna, kurumsal duruşuna güvendir bu. Türkiye güçlü bir ülke. Zor şartlar altındayız, kabul ediyoruz. Enflasyonun etkilerini azaltmak için politikalar üstleniyoruz. Büyümenin üstünde refah payı vermeyi hedefliyoruz. Bütün bunların kaynağı Türkiye, güven ve istikrarı sağladığımızda bunları görüyoruz.
20 yılda İstanbul'a dönük çok şey yapıldı. Altyapıya dönük çok sayıda iyileştirmeler yapıldı. Kriz yönetmek istemiyorsak risk yönetmek lazım. İstanbul ve Marmara ile ilgili özel bir madde açtık. Riski azaltmaya devam edeceğiz. İstanbul'da 2 tane uydu şehirden bahsediyoruz. 500-500 olmak üzere 1 milyonluk nüfusu farklı alanlara taşıma hedefimiz var. Bütünleşik kalkınma öneriyoruz."