67 yıl önce 6-7 Eylül 1955’te yaşananları o dönem 20 yaşında olan Niko Marusis, CNN Türk editörü Serdar Korucu'ya anlattı. Marusis, ilk aşamada yaşadıklarını şöyle anlattı: “Akşam 6 sıralarında Galata’daki dükkanımızdan Üsküdar’a doğru gidiyorduk. Vapur iskelesine geldiğimiz zaman ikinci baskı gazeteleri gördük. “Atatürk’ün evine bomba atıldı” diye bir heyecan yaratılmıştı.”
Üsküdar’da geçtikten sonra hızla evine doğru gittiğini söyleyen Marusis, “Evimde alt katımda bir muhtar oturuyordu. Bana “Niko bayrak as” dedi ve hemen bir büyük bayrak astım. Bunu ilk yapan bendim. Başka kimse bilmiyordu” dedi.
Marusis, Bağlarbaşı’ndan gelen bir güruhun mahalle içerisinde ilerlediğine şahit olduğunu ifade etti ve “İlk başta taş atılan evler arasında Türklerin de vardı. Fakat Rumların evleri daha önce belirlenmişti. “X” işareti konulmuştu. Böylece hangisi Türk evi, hangisi Rum evi olduğu belliydi” diye konuştu.
Niko Marusis, ilk aşamada Rum toplumuna ait binayı yakan güruhun daha sonra kiliseyi hedef aldığını, kapısını açmak için oradaki görevliyi tehdit ettiklerini söyledi, “İlk işleri para konulan yeri açtılar, paraları aldılar. Ellerindeki sopalarla avizeleri yere indirdiler. İkonalara da zarar verdiler, gözlerini çıkarttılar. Bir hayli sürdü bu” dedi.
Mehmet adında bir çalışanın Galata’daki dükkanın kepenklerini parçalayan güruha karşı koymaya çalıştığını hatırlatan Marusis, camilere de ses sistemi satan o dükkanın şans eseri, yanmayan bir yağın yere yayılması sonucu kurtulduğunu aktardı.
Galata’da şapkacıların, ayakkabıların talan edildiğini, Bankalar Caddesi’nde de çoğu dükkanın yağmalandığını söyleyen Niko Marusis, Beyoğlu’nda gördüğü manzarayı şöyle anlattı: “O gün, durum müthiş bir fecaatti. Kumaşlar, paltolar yerdeydi, bazıları alınmış, bazıları atılmıştı. İstiklal caddesi halı gibiydi. 20-25 santimetre yükseklikteydi. O çarşaflar, güzel kumaşlar, elbiseler, hepsi birbirine karışmış, yollardaydı.”
Hedef alınan yerlerin sadece işyerleri olmadığının altını çizen Marusis, “Taksim’deki okula da zarar vermişlerdi. Aya Triada Kilisesi’nin içine girmişler, kırmışlar, dökmüşlerdi. Samatya’daki kiliseler çok zarar gördü. Balıklı’da bir papaz vardı. Onu da kaybettiler. Orada delikler vardı, onlara atıp öldürdüler. Şişli’ye kadar da gittiler. Yeni ölmüş olanların da mezarlarını açıp bıçakladılar” dedi.
O dönem Demokrat Parti’deki Rum milletvekillerinin de yaşananlara tepki gösterdiğini, Meclis gündemine getirdiğini ifade eden Niko Marusis, tanıdıkları arasında pek çok kişinin o dönem İstanbul’dan ayrıldığını ancak kendisinin terk etmediğini söyledi.
Marusis, “Atina’ya gittiğimde ‘Hoş geldin’ diyorlardı. Ben onlara şunu söylüyordum: ‘Türk insanı kadar iyi, merhametli bir insan yoktur.’ Bunu da daima söylerim. Türkler iyi insanlardır. Arkadaşlarımdan bir fiske görmedim. İstanbul da dünyanın en güzel şehridir. Çok güzel bir yer. Eşi bulunmayan bir memleket burası. Böylece yaşananlar oldu ve unuttuk” dedi.