Adı Laurie Houts'tu. 25 yaşındaydı ve doğduğu günden beri ABD'nin Kaliforniya şehrindeki Santa Clara'da yaşıyordu. Bir yandan büyük bir teknoloji şirketinde bilgisayar mühendisi olarak çalışıyor, diğer yandan ise sık sık bir ev arkadaşıyla yaşayan erkek arkadaşını arabasıyla ziyarete gidiyordu.
Hayatı tamamen iş ve aşkla doluydu. Diğer zamanlarda ise en sevdiği dostlarıyla bir araya geliyor, pozitif enerjisiyle ortamın en sevilen insanına dönüşüyordu. 22 Eylül 1992 akşamı onun için sıradan başlamıştı. İşteki mesaisi bittiğinde soluğu erkek arkadaşının evinde almıştı.
Keyifli geçen saatlerin sonunda ise ayrılık zamanı gelmişti. Arabasına doğru ilerleyen Laurie Houts başına geleceklerden habersizdi. Arabaya binişi onun kaderini tamamen değiştirecekti.
Laurie Houts tanıdık bir simayla yüz yüze gelmişti. Gördüğü bu yüzle son dönemde çok sık karşılaşıyordu. Onu görür görmez refleks olarak arabasının camını açmak istedi. Ama karşısındaki bu adamı dikkatle incelediğinde tuhaf bir şeylerin yaşanmaya başlayacağını hissetmişti.
Şaşkındı. Ona daha önce hep sevgiyle bakan bu gözler bu kez onun ölümünü istiyor gibiydi. İlk etaptaki bocalama yerini korku ve endişeye bıraktı.
Laurie Houts artık karşısındaki adamın kendisine bir tehdit oluşturacağından emindi fakat attığı adımlar kendisini bu adamdan uzaklaştırmaya yetmiyordu. Kapana kısılmış bir haldeydi. Bugüne kadar ona sevgiyle bakan bu gözler artık nefret kusuyordu. Genç kadın o arabadan sağ çıkamayacaktı.
Genç kadının içinde bulunduğu araba, onun iş yerine bir kilometre uzaklıkta çöplerin olduğu kaldırımda bulundu. Polis olay yerine geldiğinde artık her şey için çok geçti. 25 yaşındaki başarılı iş insanı Laurie Houts olay yerinde can vermişti.
Üstelik sıradan bir ölüm değildi bu. Arabada büyük bir boğuşma yaşanmış, genç kadın boynunda bir iple boğularak öldürülmüştü. Basit bir hırsızlık sebebiyle yaşanmamıştı bu cinayet. Çünkü kadının çantası koltukta duruyordu.
Ekipler kısa süre içinde cinayeti kimin hangi sebeple işlemiş olabileceğini araştırmaya başladı. Bu bir cinayetti. Her cinayet gibi öncelikle genç kadının en yakınlarından şüphelenilmeye başlandı. İlk adres Laurie Houts'un bir süredir birlikte olduğu erkek arkadaşıydı.
Ancak yapılan sorgulamalar sonucunda adam hakkında suçlamada bulunulacak yeterli ipucuna rastlanmadı. Bir sonraki hedef Houts'un erkek arkadaşının ev arkadaşı olan John Kevin Woodward'du. Woodward da Houts'u yakından tanıyan kişilerden biriydi.
O dönemde 28 yaşında olan Woodward yaptığı hareketlerle polisin şüphelerini kısa zaman içinde kendisine toplamıştı. Üstelik genç kadının sevgilisi de yavaş yavaş ev arkadaşından şüphelenmeye başlamıştı.
Ekipler, Woodward ve ev arkadaşı arasındaki konuşmaları bir dinleme cihazı sayesinde dinlerken büyük bir şaşkınlık yaşadı. Genç kadının sevgilisi ve Woodward karşılıklı sohbet ederek yüzleşiyordu. Konu cinayetti.
Genç kadının sevgilisi, Woodward'a "Kız kardeşimi sen mi öldürdün?" diye soruyor, bu anlar dinleme cihazı sayesinde polisler tarafından da takip edilebiliyordu. Paniğe kapıldığı fark edilen Woodward ise o esnada izlenildiklerinden şüphelendi ve şüphesini arkadaşına hissettirdi.
Polis artık yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun farkındaydı. Woodward artık şüpheli isimdi. Polis tarafından sorgulanan Woodward hakkında cinayet suçlaması yapıldı. Fakat davanın seyri pek de beklenildiği gibi ilerlemedi.
Tam iki kez yargılama sürecinden geçen Woodward, jüride kafa karışıklığı yaratmıştı. İki kez görülen dava sonucunda mahkeme jürisi arasında oy birliği bir türlü sağlanamadı. Böylece Woodward serbest kaldı.
Woodward'ın serbest kaldıktan sonra yaptığı ilk hareket ülke değiştirmek oldu. Doğup büyüdüğü ABD'den ayrılan Woodward, Hollanda'ya taşındı. Hollanda'da bir teknoloji firmasında CEO olarak göreve başlayan Woodward, yaşadıklarını unutmak için hayatına yeniden bir başlangıç yaptı.
Bu süreç 2020'ye kadar devam etti. Ancak 2020 yılında dedektifler, Houts dosyasını tekrar masaya yatırdı. Son yıllarda geliştirilen teknoloji ip üzerindeki DNA kalıntılarını saptamada başarılı sonuçlar verdiği için Houts davasına bir şans daha verilmişti. Bu kez ip üzerindeki parmak izleri incelenecekti.
Sonuç tam da polisin tahmin ettiği gibi oldu. Genç kadının boynundaki ipte Woodward'a ait DNA izleri bulundu. Hollanda'dan ABD'ye ziyarete gelen ve artık 58 yaşında olan teknoloji şirketi CEO'su John Kevin Woodward, John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı'nda yakalandı.
Woodward'ın tutuklanmasının ardından arama emri çıkartıldı ve sadece 24 saat içinde Hollandalı yetkililer adamın evindeki bilgisayar ve USB belleklere el koydu.
"Anladığımız kadarıyla tüm bunlara bir aşk üçgeni sebep oldu" açıklamasında bulunan polis, Woodward'ın cinayeti büyük bir kıskançlık sebebiyle işlediğinin üzerinde duruyor.
30 yıl önceki ev arkadaşına duygusal hisler besleyen CEO'nun, arkadaşının sevgilisi Houts'u kıskançlık krizi sebebiyle öldürmüş olduğu iddia ediliyor. Woodward'ın davasının ne zaman başlayacağı henüz belli değil. Fakat eğer suçlu bulunursa teknoloji patronu ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilir.