04.07.2023 - 11:18 | Son Güncellenme:
Adil paylaşım üzerine Avrupa’daki tartışma
Avrupa Birliği (AB) İç Pazar Komiseri Thierry Breton (eski Orange CEO’su) internetin işleyişini büyük ölçüde altüst edebilecek telekom sektörüne yönelik yasal bir reform için bastırıyor. İkna edici bir şekilde “Adil Paylaşım” adıyla anılan reform, telekomünikasyon networklerindeki yatırım maliyetlerini düzenleyerek, operatörler arasında bir tür zorunlu maliyet paylaşım sistemi getirmeyi amaçlıyor. Yeni yaklaşımın temeli, büyük küresel internet servislerinin (Over The Top, OTT: medyayı doğrudan internet üzerinden izleyicilere ulaştıran medya servisleri) telekomünikasyon operatörlerine, ağları üzerindeki internet hizmetlerinin geçişi için bir çeşit ücret sağlamak zorunda kalacağı bir internet trafiği ücretlendirme mekanizmasından oluşacak. Henüz resmî bir adım yok, fakat Komisyoner Breton’un twitleri ile AB Rekabetten Sorumlu Komisyoner Margrethe Vestager’in açıklamaları, telekomünikasyon ve internetin işleyişine, büyük ölçüde sadece operatörler için değil, kullanıcılar ve onların hakları konusunda da kritik sonuçlar doğurabilecek bazı önemli gelişmelere işaret ediyor. Tüketiciler ve sivil hak kuruluşları ile konuya daha duyarlı siyasetçiler, özellikle “şebeke tarafsızlığı”na yönelik bazı riskler barındırdığından korkarak hemen seferber oldular. Adil paylaşım savunucuları, bu reformu Avrupa’nın 2030 bağlanabilirlik hedeflerine ulaşmak için önemli bir araç olarak gördüklerinden, hâlâ bu konuda ilerliyorlar. Ama sırayla gidelim...
Tutarsızlık ve çelişkiler
Adil paylaşım önerisi, ETNO ve GSMA gibi birliklerin parçası olan bazı büyük Avrupalı Telekom şirketleri tarafından körüklenen inatçı bir tartışmadan kaynaklanıyor. Onlara göre, büyük Amerikan online platformları, Avrupalı telekomünikasyon ağları üzerinden geçerek kullanıcılara ulaşan hizme ödeme yapmalı. Savunucuları, “Ağımızı kullanıyorlar bu sebeple de maliyetlere katkı yapmalılar” sloganını kullanarak, küresel internet trafiğinin yüzde 50’sinin birkaç online operatöre, özellikle de Netflix ve Google’a atfedilebileceğine yönelik verileri hatırlatıyorlar.
Telekomünikasyon şirketleri tarafından önerilen ve “Gönderen taraf ağı öder” (SPNP) adı verilen mekanizma, pratikte, internet trafiğinin gönderildiği ağın (bir e-posta, dosya, video akışı) hedef ağa ödeme yaptığı bir modeli öngörüyor. Aslında tam olarak 20 sene önce eski teknolojilerle telefon araması yaptığınızda olan şey gibi. Adil paylaşım savunucularına göre, büyük OTT’lerin katkısı, hizmet sattıkları kullanıcılara ulaşmak için, kendilerinden faydalanan internet operatörleri (OTT’ler) tarafından ağlarının kullanımı için adil bir ücret teşkil edecektir. Adil paylaşımdan elde edilecek gelirler, bu nedenle ciro ve piyasa değeri açısından küresel şampiyonlar hâline gelen bazı internet operatörlerinin (OTT) aksine, kazançları ve kâr marjları yıllardır giderek düşen Avrupalı telekomünikasyon şirketlerinin hakkını verecektir. Bu ek kaynaklar Avrupalı telekomünikasyon şirketleri tarafından, dijital ekosistemin yeni hedefleri ışığında (Metaverse, Quantum bilişimi ve yapay zekâ vb. gibi) sürekli olarak artan internet trafiğini desteklemek için gerekli olan yeni ve çok hızlı ağların da finansmanında kullanılacak. Şimdiye kadar bu tartışma doğrusal görünüyor ve sempati uyandırıyor. Bununla birlikte adil paylaşım teorisi, özellikle de önerilen SPNP mekanizması daha derinden analiz edildiğinde, tutarsızlıklar ve çelişkiler ortaya çıkıyor. Ayrıca, önerilen modelin, ağlar arasında düzenleyici bir denetim olmadan IP trafiğinin aktığı piyasa-tabanlı internet ekosistemine pek uygun olmadığı da görülüyor. İnternetin teknik camiasının adil paylaşım teorisine, şüpheyle yaklaşması, hatta karşı çıkması da bu nedenle tesadüf değil aslında. Ulusal telekomünikasyon düzenleyici kuruluşları bir araya getiren Avrupa ajansı BEREC’in bu konuda yayınladığı ilk görüş olumsuzdu ve SPNP modelinin yatırımdan ziyade, “büyük oyuncuların, monopol kârlarını artırmak için son kullanıcıya ulaşan telekom darboğazından faydalanmasına neden olduğuna” işaret etti. Avrupa Ticari Yayıncılar Birliği ACT, Avrupa Mobil Sanal Operatörler Birliği MVNO ve Avrupa İnternet Değişim Birliği (Eur-IX) de benzer nedenler ve rekabet endişeleriyle bu modele karşı olduklarını açıkladılar.
Adil paylaşım teorisinin bozuklukları (çok) ve erdemleri (az)
Kim kimin ağını kullanıyor?
tutmaya devam ettiğini gösterdi. Diğer bir deyişle küresel altyapı pazarında, güç dengesi o kadar değişiyor ki, adil paylaşım, dengeleyici önlemlere dair basit bir talep olmanın daha fazlası, giderek dışlanan telekomünikasyon endüstrisinin son mücadelesi gibi görünüyor.
Her hâlükârda, her operatörün yaptığı yatırımların miktarından bağımsız olarak, adil paylaşım teorisini basit şekilde sadece maliyetler listesi üzerinden haklı çıkarmak zor görünüyor. Tüm operatörler iş modellerine göre yatırım yapar ve sadece bazı yatırımları dikkate almaya değer görmek yanıltıcı olur. Adil paylaşım teorisi, dijital ekosistemin, örneğin hizmet geliştirme maliyetleri (yazılım ve TV dizileri gibi), uluslararası transport (denizaltı veya omurga kabloları), veri merkezleri (Bulut veya veri yönetimi için) gibi yatırımları da içerdiğinden, daha geniş bir ekosistemi temsil ettiğini ve tüm bu yatırımların birbiriyle bağlantılı, tamamlayıcı olduğunu unutarak, aslında erişim ağlarına odaklanıyor. Böylesi kompleks bir senaryoda, binlerce ara bağlantı ilişkisi ve anlaşmaların sıklıkla sözlü olduğu göz önüne alındığında, ortaya çıkabilecek sayısız durumdaki transport ve ara bağlantı maliyetlerini müzakere etmek operatörlere kalmıştır. Bununla birlikte, bazı oyuncular rahatça ticaret yapamayacaklarını düşündükleri için, bu bileşik veya eklemlenmiş ticari sistemi yukarıdan aşağıya katı bir düzenlemeyle değiştirmek de mantıklı görünmüyor.
İnternet trafiğinin simetri ve asimetrisi
Adil paylaşım önerisi aynı zamanda internet trafiğinin eşit olarak dağılmadığı ve bunun yerine, çoğunlukla içerik sağlayıcılardan telekom şirketlerine belirli yolları takip ettiği ve doğal olarak trafikte bir dengesizliğe sebep olduğu, bundan dolayı da telekomünikasyon şirketlerinin gönderdiklerine kıyasla daha fazla trafik aldıkları yaklaşımından yola çıkıyor. Ancak altını çizmek gerekir ki, bu asimetri internet sektöründe alışılmadık bir şey değil.
Telekom şirketleri, daha fazla gelen trafiğe sahip olma eğilimindedir, çünkü kullanıcıları yayın hizmeti ve canlı programlar gibi “yoğun” hizmetleri talep eder, telekom şirketleri de bu yönde çok fazla içerik üretmezler. Simetri, operatörler arasındaki arama akışlarının her iki yönde de ayrılmış kaynakları kullanan eski telefon dünyasında daha doğaldı. Ama internet telefondan farklı! Aynı anda farklı ve tamamlayıcı operatörlerin birbiriyle iletişime geçiren ağlar söz konusu. Farklılar çünkü bazıları, örneğin OTT’ler internet hizmetleri gönderirken, telekomünikasyon şirketleri gibi diğerleri ise bu servisleri alan müşterileri barındırır. Ama aynı zamanda tamamlayıcıdır, çünkü telekom şirketleri son kullanıcıların talep ettiği bu servisler olmadan bağlantı inşa edip satamazlar. Elbette, onlar da kendi başlarına servisler üretebilir ki, pahalı ses, faks, SMS, MMS ve anlamsız zil sesleriyle sınırlı olan pazarın durgunlaştığı dönemde belli bir süre böyle de oldu. Bu dönem telekom şirketleri için altın çağdı. 1990’ların sonunda, kullanıcılar, internetin MMS ve zil seslerinden çok daha fazlasını sunabildiğini gördü; örneğin e-ticaret, müzik, sosyal medya, videolar, yani onların sağlayamadığı bir eğlence dünyası. Bu andan itibaren de pazardaki trafik asimetrisi normal hale geldi ve internet erişim hizmetinin normalde “upload” yerine “download” kapasitesi daha yüksek olan kullanıcılara satılması tesadüf değildi ki şimdi de böyle. Kullanıcılar internet operatörleri tarafından sağlanan hizmetlere ilgi gösteriyordu ve telekom şirketlerinden uygun fiyatlı ve hızlı bağlantı talep ediyordu.
Yukarıda bahsettiğim gerekçe, OTT’lerden gelen trafiğin anormal seviyelerde olması, telekom şirketlerinin bunun için bedel talep etmesini engellemez. Ancak gerçekte bu nadiren oluşan bir durumdur; çünkü telekom şirketlerinin, genişbant kullanıcılarının gereksinim duyduğu OTT hizmetlerine birincil düzeyde ihtiyacı vardır. İnternet hizmetlerinden, özellikle de en çok istenilenleri, mümkün olan en iyi kalitede yararlanmayacaksa, internet aboneliğinin ne faydası olur ki? “İnternet trafiğindeki artışın ağ operatörleri üzerindeki ekonomik etkisine” dair WIK araştırmasına göre de, ödeme durumları normalde maliyetleri sürekli olarak azalan ara bağlantı donanımlarıyla ilgilidir. IP ara bağlantı pazarı her zaman ticari bir temelde çalışmıştır, bu nedenle sırf bazı operatörler uygun bir şekilde pazarlık edemeyeceklerine inandıkları için baştan aşağı bir düzenlemeyle müdahale etme fikri birçokları için kafa karışıklığı yaratmaktadır.