Milliyet ExecutiveTurizm duayeninden yeni trendlere pusula

Turizm duayeninden yeni trendlere pusula

09.11.2022 - 20:08 | Son Güncellenme:

Keşfeden değil koruyan turist “Ucuz, kalitesiz mal ve hizmet üretmek son günlerini yaşıyor. ‘Keşfeden değil koruyan müşteri’ profili öne çıkıyor. Özellikle butik aile işletmelerini destekleyerek Anadolu’da özgün bir hizmet ağı ve rotası oluşturabiliriz.”

Turizm duayeninden yeni trendlere pusula

OKTAY PİRİM-  O turizmin hafızası ve bilgi küpü... Yurtdışında turizm okudu, Antalya’ya ilk turist kafilesini o getirdi, dünyanın önde gelen şirketlerine danışmanlık yaptı, projeler geliştirdi, akıl danışılan “bir bilen” konumuna yükseldi. Hüseyin Baraner için turizm bir yaşam biçimi. Önerdikleriyle ve eleştirileriyle turizmin daha iyiye gitmesini hedefliyor. Kendisiyle Türkiye turizminin yaşamakta olduğumuz süreci ve geleceği ile neler yapılması gerektiğini konuştuk. Baraner’e göre, pandemi ve ardından gelen Rus - Ukrayna savaşı tüm dengeleri alt üstü etti. Buna rağmen, ters gider gibi görünse de AB’nin Türkiye’siz yoluna devam etmeyeceğine inanıyor.

Haberin Devamı

Kartlar yeniden karılıyor ve turizmde Avrupa ağırlıklı yeni bir hikâye yazılabilir mi?

Tüm küresel gelişmelere paralel olarak pandemi sonrası turizm trendleriyle ilgili elimizde yeterince veri var. Müşteri eğilimleri yavaş yavaş netleşiyor. Artık tüm dünyada fiyat odaklı turizmde sona doğru ilerliyoruz. Başta tarım, turizm ve inşaat olmak üzere tüm sektörler için bize ulaşan bilimsel uyarıları ve piyasa trendlerini çok ciddiye almalıyız. Dünyamız son 5-6 yılda beklenmedik derin yaralar aldı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki düzen değişiyor. Yeni bir tüketici profili oluşuyor. ‘Keşfeden değil koruyan müşteri’ profili öne çıkıyor.

Sert rekabet mi geliyor?

Pandemi çok şeyi değiştirdi, özelikle rekabet anlayışını ve geleneğini de değiştirdi. Hiçbir üretici artık eskisi gibi “benim malım ucuz!” diyemez. Çünkü ucuz üreten doğaya ve çalışanına zarar veriyor algısı oluştu tüketici nezdinde. Sağlıksız ürünler zaten sahadan çıkarılacak. Bu beklenti içinde bizim de ülke turizmini değişen sosyo-kültürel müşteri profiline göre katılımcı bir ortak akıl ile zamana ve geleceğin piyasa taleplerine uygun bir şekilde uyarlamamız gerekiyor. Rekabet artsa da ucuz, kalitesiz ve sağlıksız mal ve hizmet üretmek son günlerini yaşıyor. Sosyal yaşama ve doğaya orantısız bir şekilde zarar veren ucuz ve kalitesiz ürünlerin karbon ayak izinin bedeli çok yüksek çıktı. Özellikle ülkemizde! Hiçbir tahribat olmadan yeni sosyo-kültürel toplumsal kalkınma modeli önem kazandı. Bu yeni paradigma yeni rekabet modeli oluşturdu: Ana hatlarını sürdürebilirlik, sağlam ve sağlıklı içerik, tesis içi sosyal denge ve doğanın rehabilitasyonu olan bu yeni akım için bazı değerli otel yatırımcılarımız kollarını sıvadı, harekete geçti. Avrupa çevre ve iklim mutabakatına uygun yeni şartnameler ışığı altında çevreyi koruyan üretim modellerinin ön çalışmaları sektörümüzde de hızlandı. Gerçi tek kullanımlık plastikten bile henüz kurtulamadık.

Haberin Devamı

Uluslararası lobimiz yok

Çözülmesi gereken temel sorunlar neler?

vre koruma ve rehabilitasyonu konusunda daha inandırıcı ve samimi adımlar beklenmekte. Bugün Türkiye’de halen neredeyse denize sıfır mesafede inşa edebildiğiniz bir devasa oteli İspanya’da ve Yunanistan’da yapmanız mümkün değil. Müşterinin kültür ve varlık yapısı düştükçe ülkemizde oda sayısı artıyor; oda sayısı arttıkça varlıklı müşteriler kaçıyor ve netice olarak erozyon başlıyor, turizm çalışanı ve turizm esnafı fakirleşiyor. Bu sürdürebilir değil. Bu çok kârlı geçen yılda bile Türk turizm çalışanları çok çalışan, az kazanan kişiler durumuna düşmüşlerdir. İvedilikle sektör çalışanlarının geçim sıkıntısını çözen ve geleceğini garanti altına alan sosyal bir çerçeve gerekmektedir. Otellerde net gelir cironun yüzde 35-45 arası yüksek seyretmesine rağmen maaşlar çok düşük. Bu sürdürülebilir değil.

Haberin Devamı

Sektör ne yapabilir?

Türk turizminin uluslararası lobisi yok. Dünya pazarları ile ilişkiler kurumsal değil. Sektörümüzün müteşebbis dinamikleri çok dağınık, katılım ve koordinasyon problemi var. Sektörel sinerji yok denecek kadar az. Hiçbir sektör paydaşı gerekli kurum ve makamlarda yeterince temsil edildiğine inanmıyor. Ayrıca çok ciddi bir tekelleşme süreci başladı. Küçük ve orta ölçekli seyahat acenteleri küresel güçlere karşı destek alamıyor. Turizm sektörümüzün karar vericilerinin pusulası hep büyük şirketlere istikamet gösteriyor: Bu durum özellikle orta ve küçük sektör yatırımcılarının ve aile işletmelerinin küresel düzeyde teşvik ve kredi desteği almasını zorlaştırıyor. Sektör çalışanları kurumsal uluslararası eğitim ve burs kazanma imkânlarından mahrum kalıyor. Oysa şu an, pandemi sonrası tüm işaretler yerelde orta ve küçük boyutlu işletmeleri gösteriyor. Önümüzde çok büyük bir fırsat var! Yeşil aydınlanma ışığında değişim yolunda özellikle butik aile işletmelerini destekleyerek Anadolu’da özgün bir hizmet ağı ve rotası oluşturabiliriz. Bu yerel kalkınma ve güçlenme hareketinin bel kemiğini oluşturacak “Özgün Turizm Hareketi” için yurt dışından çok farklı destekler ve hibe krediler alabiliriz. Aksi takdirde kalabalıklar ve gürültü içinde daha da fakirleşiriz, sosyal düzenimiz bozulabilir. Burada samimi kararlar kadar bir zihniyet değişimi de şart.

Haberin Devamı

Antalya’dan Afyon’a yürüyüş ve bisiklet

Haberin Devamı

Turizm sektörüne hangi projeleri önerirsiniz?

Bir servetin üzerinde yaşıyoruz. Bastığımız toprak elmas değerinde. Biz ucuzlatıyoruz! Birbirinin kopyası oteller ve işletmeler ile sürdürülebilir anlamda ilerleyemeyiz. Ebat ve hacim olarak küçülerek, güçlenerek büyümeliyiz. Özellikle yeni normalde Kuzey Antalya’yı turizme açmamızı öneririm: Antalya’dan Afyon’a kadar yürüyüş, trekking ve bisiklet yolu. Termali denizle buluşturmak. Kuzey Antalya - Afyon arası yeni yatırım hattında üzerinde özgün dinlenme yerleri ve aile işletmelerin özgün bir ortamda pansiyonlar, lodge’lar ve butik oteller için yeni bir turizm yatırım hamlesi başlatılmasını ivedilikle öneririm. Artık ülkemin turizminde 3Y Müteahhitliği’ni başlatmalıyız: “Yatay, Yeşil ve Yaşamdolu!” Afyon’a kadar yürüyerek gidecek milyonlarca turist var. Beton yığınına dönen kent merkezini hiçbir turist görmek istemiyor. Kent kültür ve sanat etkinliklerimiz çok zayıftı, bakanlığın tarih ve sanat yolu projesi çok anlamlı ve yüksek sayıda turist çekecek. Bu iyi bir başlangıç. En kültürlü, doğaya ve sanata hassas olan turizmci meslektaşlarım oyun dışı kaldı. Onları üzdük ve dışladık! Şimdi yine bir geri dönüş var. Onlara çok ihtiyacımız var. Doğayı koruyan, çevreyi kucaklayan, canlıya huzur veren, fauna ve florası ile barış içinde kilometrelerce uzunlukta, geniş bisiklet, sanat ve yürüyüş yolları ile ahşap evleri, 2-3 katlı, az odalı otelleri ile yeni konseptler... Somut örnek olarak Gazipaşa’yı göstermek istiyorum: Orayı betona kurban etmemeliyiz. Orası tamamen doğa turizmine ve glamping’e yönelmeli, yatay ve yeşil örnek yapılanma sergilemeli. Küresel piyasalarda daha güçlü marka değerlerini sahip olabilmek için bir “Türkiye misafirperverlik kriterleri” oluşturup dünya piyasalarına hizmet ve serviste “global oyun kuran” bir ülke olduğumuzun iddiasını kurumsal olarak veriler ile vurgulamamız gerekiyor.