10.03.2023 - 02:36 | Son Güncellenme:
EBRU SUNGUR
EBRU SUNGUR- On binlerce insanın yaşamını yitirdiği, ailelerin parçalandığı, bir ömürlük tasarrufla alınan evlerin yerle bir olduğu Kahramanmaraş depremleri, Türkiye coğrafyasının gerçeğini, bir kez daha ve çok acı biçimde yüzümüze vurdu. Sağlıktan inşaata, eğitimden psikolojiye pek çok farklı disiplinden uzmanın hem bu travmayı atlatma hem de yeni depremlere daha hazır olma yönündeki önerilerine biz de insan kaynakları açısından katkı yapmak istedik. PERYÖN (Türkiye İnsan Yönetimi Derneği) Başkanı Buket Çelebiöven, Milliyet Executive’in konuyla ilgili sorularını yanıtladı. Son depremlerin, ülkenin insan kaynağına verdiği zararın boyutlarını açıklayan Buket Çelebiöven, çalışma hayatının olası İstanbul depreminden daha az etkilenmesi için başlayan arayışları da anlattı.
İş gücü kaybı büyük
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler, 11 ili olağanüstü hal ilan edilmesini gerektirecek ölçüde etkiledi. Deprem bölgesindeki iş gücünün fotoğrafını çekebilir misiniz?
Afet bölgesinin toplamında 13.3 milyon insan, yani Türkiye’deki toplam nüfusun yüzde 15.7’si yaşamakta. Deprem bölgesindeki bu illerin toplam milli gelirden aldığı payın yüzde 9.3 olduğunu, tarım, sanayi ve imalat sektörlerinin payının ise GSYH paylarının üzerinde yer aldığını biliyoruz. Afet o kadar geniş bir bölgeyi etkiledi ki, ülkece yüreklerimizi dağlayan bu felaketin ekonomik olarak da büyük bir etki yaratacağı aşikâr. Örneğin, TÜRKONFED Kahramanmaraş Depremi Ön Değerlendirme Raporu’nda belirtildiği üzere, Marmara Depremi, 2021 yılında gerçekleşseydi, toplamda 51.1 milyar dolar mali hasar yaratmış olacağı tahmin edilirken, 6 Şubat depremlerinin ise 70.75 milyar doları konut zararı, 10.4 milyar doları milli gelir kaybı ve 2.91 milyar doları işgünü kaybı olmak üzere toplamda 84.06 milyar dolar hasara neden olacağı öngörülüyor. Yani, Kahramanmaraş depremlerinin yaratacağı tahmin edilen toplam mali hasar Marmara depreminin yarattığı toplam hasarın yaklaşık yüzde 65 daha fazlası…
Kadınlar kariyer, ücret ve işe alımda önyargıdan şikâyetçi
Kadın istihdamı ve kadın girişimciliğini destekleyici faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Cinsiyet eşitliği, toplumsal ve ekonomik gelişme için kritik önem taşıyan bir yapı taşı. Bu sebeple PERYÖN’ün odaklandığı öncelikli konulardan birisinin toplumsal cinsiyet eşitliği olduğunu söylemeliyim. Bu alana odaklı pek çok çalışma yürütüyoruz. İş hayatında cinsiyet eşitliği ile ilgili düzenlediğimiz eğitimlerin yanı sıra, sektörel araştırmalar yapıyor ve iş dünyası için bilgi birikimi oluşmasına doğrudan katkı sağlıyoruz. Son olarak PwC işbirliği ile ‘Çalışma Hayatında Cinsiyet Eşitliği 2022’ araştırması sonuçlarını yayınladık. Bu araştırmamız gösterdi ki, katılımcılar, cinsiyet eşitliği stratejik bir unsur olarak görülse de liderler tarafından yeterince sahiplenilmediğini düşünüyorlar. Kadınların çoğu, çalıştıkları kurumlarda cinsiyetlerinden dolayı ciddiye alınmadıklarını, kendilerini ifade edemediklerini belirtiyorlar. En fazla bilinçsiz önyargılara maruz kaldıklarını belirttikleri süreçler ise kariyer, ücret yönetimi ve işe alım… YenidenBiz Derneği tarafından hayata geçirilen “100. Yılda 1000 Kadın” projesine destekçi olduk. Proje, iş hayatına 6 aydan uzun süre ara vermiş kadınların iş yaşamına güçlenerek dönmelerine ve yetkinliklerini artırmalarına katkı sunmak üzere planlandı. Projede eğitim ve gelişim, mentorluk, istihdam fırsatları, mülakat koçluğu gibi programlar yer alıyor. PERYÖN “100. Yılda 1000 Kadın” projesine eğitimleriyle destek olacak. Kadınlara yönelik mobbing, bullying, cinsel taciz vb. konuların hem hukuki hem de iş sağlığı ve güvenliği boyutu ile ilgili araştırmalar yapıyor; kurumlarımızdaki farkındalıkları artırmak, önleyici ve destekleyici uygulamalar yapılmasını sağlamak için de hem insan kaynakları yöneticilerimizi hem de çalışanları farklı eğitimlerle destekliyoruz. Kadın yöneticilerin ve kadınların yönetici olmak için kat ettiği yolun zorluklarını anlatıyor ve iş dünyasında farkındalık yaratıyoruz. Bu sayede PERYÖN ile birlikte bu konunun üzerine yoğunlaşan kurumların sayısı daha da artıyor ve ortak bir sinerji oluşuyor. Bu alanda ortak çalışmalar yaptığımız kurumların sayısı arttıkça, hedeflediğimiz daha eşitlikçi ve demokratik iş dünyasına ulaşacağımız günler yakınlaşıyor.
Depremde, söz konusu iş gücünün ne kadarını kaybettik? Zira hem çok fazla can kaybı, hem de ampute edilen vatandaşlar oldu.
TÜİK verilerine göre, afet bölgesinde istihdam edilen nüfus toplam 4 milyon 640 bin kişi. Bu nüfusun yaklaşık 1 milyonu Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman’da, yani depremden en çok zarar gören üç ilimizde bulunuyor. Geriye kalan 3.6 milyon ise diğer yedi ilde istihdam ediliyor. Kamuda çalışanların istihdam dışı bırakılması mümkün olmadığı için, istihdam kaybının daha çok özel sektörde, özellikle de hizmet üreten birimlerde yaşanması öngörülüyor. Can kayıpları ve işyeri yıkımları sonucu yaklaşık yüzde 8 oranında istihdam kaybına sebep olacağı tahmin ediliyor.
Nasıl destekler sağlanabilir?
Depremin ardından bölgedeki iş gücünün yaşadığı fiziki, ruhsal ve maddi travmanın bertaraf edilebilmesi için hangi adımlar atılmalı?
Afet bölgesinde depremden etkilenen birçok kurum çalışanı olduğu gibi, birçok çalışanın da o bölgede yaşayan ve depremden etkilenen aile üyeleri veya yakınları var. Herhangi bir kaybı olmasa bile tüm çalışanlar afet bölgelerinde yaşanan olaylar karşısında büyük üzüntü içerisinde, kaygılı ve endişeli. Bu süreçte liderlere ve İK yöneticilerine çalışanların mental sağlığını izlemek ve iletişimde doğru yaklaşımı sergilemek üzere önemli bir rol düşüyor. Travma ile baş etmek için dört hafta süresince yakından izlemek ve sonrasında profesyonel destek alınmasına ihtiyaç duyuluyorsa çalışanlara bu imkanı sağlamak önemli. Bunun için şirket içinde görev alan psikologlarla çalışılabileceği gibi, dışarıdan destek de alınabilir. Bu süreçte şirketlerin deprem sonrası hızlıca tüm çalışanları ile iletişime geçmeleri, onların kendi veya yakınları ile ilgili ihtiyaçlarını toplaması, ihtiyaçların karşılanması için kaynaklarını seferber etmesi en öncelikli yapılması gereken şeydi. Eğer ki çalışanların veya aile üyelerinde fiziksel bir sağlık sorunu varsa elbette şirketlerin üzerine düşen, gerekli tedavinin sağlanması için destek olmak. Depremde zarar görmüş çalışanların desteklenmesi için atılması gereken öncelikli adımlardan biri, deprem nedeniyle yaşadığı travmadan dolayı çalışamayacak halde olan çalışanlara talep etmeleri durumunda psikolojik açıdan toparlanmaları için belirli bir süre ücretli-ücretsiz izin hakkı tanınması. Ayrıca deprem nedeniyle psikolojik destek almak isteyen çalışanlar için, destek alınan kurumkuruluş belgelenmek suretiyle, gün içinde ücretli izin olanağı sağlanması. Depremde işyeri yıkılan, işvereni hayatını kaybeden çalışanlar için ise kıdem tazminatı güvencesinin sağlanması elzem. Bu süreçte İK birimlerine çok kritik rol düşüyor. İK profesyonellerine hem çalışanlarla iletişim konusunda eğitim olanağı sağlanması hem de onların da mental sağlıkları için gerekli desteği almalarına imkan tanınması önemli. PERYÖN bünyesinde bu ihtiyaca yönelik ücretsiz eğitim ve webinarlar düzenliyoruz.
Aksiyon planımız olmalı
Deprem 11 ilde etkili oldu ancak ülkedeki her birey bu felaketin tedirginliğini yaşar hale geldi. Özellikle İstanbul’da birçok ailenin daha güvenli olduğunu düşündükleri şehirlere göç etmeyi planladıkları basına yansıyor. Böyle bir durum, iş gücü piyasasını nasıl etkiler? PERYÖN olarak bu göçten etkilenebilecek sektörler için rehber hazırlamayı düşünüyor musunuz?
Haklısınız, Kahramanmaraş depremlerinde yaşanan acı tecrübe, olası İstanbul depremine hazırlıklı olmadığımızı en keskin şekilde hatırlattı. Pek çoklarımızın bir süredir unutmuş olduğu kaygıyı artırdı… Afet sonrası çalışanlar uzaktan çalışma imkanlarını araştırıyor, sosyal medya üzerinden uzaktan çalışmaya geçilmesine yönelik çağrılarını dile getiriyorlar. Böylece hem Anadolu şehirlerinin ekonomik açıdan kalkınacağını hem de İstanbul’daki çalışanların şehirdeki hayat pahalılığından uzaklaşmış olacağını belirtiyorlar. Şirketlerin İK birimlerine de çalışanlardan bu yönde talepler gelmeye başladığını biliyoruz. Hatta şirket merkezlerinin de işin sürekliliği açısından İstanbul dışına taşınması gerektiğine dair görüşler var… Elbette bu talepleri dinlemek, endişenin en çok hissedilen duygu olduğu bugünlerde güçlü bir iç iletişim yürütmek, tüm şirketlerin yapması gereken şey. İşgücü göçüyle ilgili bir diğer önemli konu ise afet bölgesinde oluşan işgücü kaybı. Bölgeden göç etmek isteyen veya göçe zorunlu kalanlara yönelik istihdam seferberlikleri çok anlamlı. Yanı sıra yerinde istihdama öncelik vererek bu illerdeki işgücü ihtiyacının karşılanması için de destekleyici mekanizmaları kurulmasına, teşvikler uygulanmasına ihtiyaç var. Bu yaşadığımız deprem felaketinde de gördük, her krizin yönetimi daha krizin öncesinde başlıyor. Yani olası krizler için alternatifli aksiyon planları oluşturmaya başladığımızda. İşyerlerinin İstanbul depremine yönelik güvenliklerini artırmak için (İSG) acil durum planları ve risk analizlerini güncellenmesi çok kritik. Kurum olarak risklerimiz neler, binalarımız deprem açısından güvenli mi veya güçlendirildi mi, deprem anı ve sonrasındaki acil durum eylem planlarımız ve ekiplerimiz hazır mı? Sonrasında iş sürekliliğini sağlamak için alternatif senaryolar neler? Çalışanlarımızı ve ailelerini depreme hazırlık konusunda bilinçlendirmek için neler yapabiliriz? Şirketimiz bünyesinde afet durumlarında hızla aksiyona geçecek organize bir gönüllü müdahale ekibimiz var mı? Çalışanlarımıza temel ilkyardım ve afette hayatta kalma eğitimleri verdik mi?
Doğal afet ya da ekonomik krizlerin önce kadın iş gücünü vurduğunu, onları iş gücü piyasası dışına çıkardığını biliyoruz. Yaşanan depremin ardından kadın iş gücünü korumak adına bir yol haritası çizebilir misiniz?
Kadınlar, tüm dünyada afetlerin en çok etkilediği grubu temsil ediyor. Pandemide olduğu gibi afet sonrasında da kadınların bu krizden daha çok etkileneceğini öngörüyoruz. Kadın işgücünü korumak için her şeyden önce afet sonrası travmanın aşılmasına yönelik rehabilitasyon çalışmaları çok önemli. Pandemi sürecinde deneyimlediğimiz uzaktan çalışma sistemini kullanarak bölgedeki kadınları istihdamda tutmamız gerekiyor. Bunun için de uzaktan çalışma için gerekli dijital altyapıyı ve merkezleri kurmak öncelikli olarak gereken şey. Halihazırda istihdamda yer almayan kadınların ekonomiye dahil edilmesi için eğitim ve mentorluk programları düzenlenmesi, kadın istihdamını artırmak için teşvikler uygulanması bu süreçte anlamlı bir katkı sağlayacaktır. PERYÖN olarak diğer STK’lar ve özel sektör ile işbirliği halinde bölgeye yönelik yürüteceğimiz, istihdama katılımı artıracak eğitim ve mentorluk odaklı çalışmalar düzenlemek üzere hazırlanıyoruz.