14.01.2025 - 18:09 | Son Güncellenme:
SERVET YILDIRIM
SERVET YILDIRIM- Yaklaşık 64 yıl önce 17 Nisan 1961'de 1500 kişilik bir grup Küba’daki Domuzlar Körfezi’ne çıkarma yapmıştı. Çıkarmayı yapanlar Fidel Castro’nun Küba’sından kaçarak ABD’de sürgün hayatı yaşayan Kübalılardan oluşuyordu. Amaçları Castro’nun liderlik ettiği Küba devrimine bir son vermekti.
Elbette böyle bir girişimi kendi başlarına yapmaları imkânsızdı. Hepsi CIA tarafından karşı devrimi gerçekleştirmek üzere eğitilmişti. Operasyon planı 1953 - 61 yılları arasında başkanlık yapan Eisenhower döneminde hazırlanmıştı. Bir sonraki Başkan John F. Kennedy tarafından onaylandı. Yani üzerinde yıllarca çalışıldı çünkü ABD için bu operasyon stratejik bir öneme sahipti. Plana göre çıkarma yapan birlik ABD hava kuvvetlerinin desteğini alarak hızla ilerleyecek ve Küba halkının ayaklanma başlatmasıyla beraber Castro devrilecekti.
Ancak operasyon başlar başlamaz bir şeylerin ters gittiği anlaşıldı. Küba ordusu çıkarma birliğinin cephanesini yok etti. ABD’de bekleyen hava desteği ise gönderilmedi. Çıkarma yapanlar 48 saat içinde ya öldürüldü ya da esir alındı. Operasyon ABD açısından büyük bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı.
Nasıl bir karar çıktı?
Haber Beyaz Saray’a ulaştığında Başkan Kennedy’nin ağzından “Nasıl bu kadar aptal olabildik” sözleri döküldü. Bu satırları Dr. Ceyhun Emre Doğru’nun yeni çıkan ‘Stratejik Aklın El Kitabı’ndan aktardım. Kitaptaki onlarca örnekten biri, hatta bence en çarpıcısıydı çünkü stratejik aklın nasıl kaybolduğunu ve kaybolduğunda neler olacağını Ceyhun Emre Doğru bu örnekle çok iyi ortaya koymuştu. Kitapta şu soruyu soruyordu: Domuzlar Körfezi Harekatı’nın başarısızlığı gerçekten de yönetimin aptallığından mı kaynaklanmıştı?
Ceyhun Emre Doğru aslında harekata onay veren isimlere bakıldığında aptal olmalarının mümkün olmayacağına işaret ediyordu. Çünkü Kennedy’nin çekirdek kadrosu dönemin en iyi eğitimli ve en zeki isimlerinden oluşuyordu. Peki bu ekip nasıl böylesine kötü bir karar verebilmişti?
Cevap Yale Üniversitesi’nde araştırmacı psikolog olarak görev yapan Irving Janis’ten geldi. ‘Stratejik Aklın El Kitabı’ndan aktarayım: “Grup Düşüncesi ortak karar vermek amacıyla bir araya gelen ekiplerin yaşadığı sistematik bir problemdir. Janis’e göre Grup Düşüncesi ‘bireylerin grup içi bütünlüğe tamamen bağlı kaldıkları ve farklı seçenekleri değerlendirmekten ziyade konsensus ile karar verme motivasyonuna sahip oldukları düşünme biçimidir.’ Bu gibi durumlarda, bireylerin grup içinde oluşan hâkim görüşe katılmasalar bile karşı çıkmamaları, grubun ortak kararının yeteri kadar irdelenmemesine ve farklı görüşlerin tartışılmamasına yol açar. Ne kadar üst düzey ya da kurumsal bir ortamda olursa olsun, grup halinde verilen kararların kalitesi düşer.”
Liderin tutumu önemli
Böyle durumlarda grup düşüncesini engellemede belirleyici olan ise liderin tutumudur. Birçok insan için grup içinde kendini güvende hissetme güdüsü, şirketin menfaatlerinden önce gelebiliyor. Ceyhun Emre Doğru’nun tespitlerine göre “Herhangi bir şirketin strateji toplantısına girdiğinizde kararların toplantıya katılanlar arasındaki sosyal ilişkilerden etkilendiğini rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.” Oysa Peter Drucker’ın da dediği gibi iyi bir karar olgular üzerindeki uzlaşmadan değil, farklı fikirler arasında yapılacak bir muhakemeden çıkar.