09.08.2023 - 03:21 | Son Güncellenme:
EBRU SUNGUR
EBRU SUNGUR- "Bu platformda şirketler endüstriyel iş birliği içinde çalışıyor, birinin atık veya yan ürününü diğeri hammadde olarak kullanıyor. Tüm sektörler arasında simbiyoz fırsatlarını destekliyoruz."
Sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomi konusunda herkesin bir sözü var. Çünkü hem dünyamızı çok seviyoruz hem de başta Avrupa Yeşil Mutabakatı olmak üzere çeşitli anlaşmalar, taahhütler şirketlerin bu konuya 'duyarlı olmasını' sağlıyor. Yapılan seminerler, verilen eğitimler çok değerli. Peki somut döngüsellik tarafında hangi gelişmeler var? Bu soruyu İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin'e sorduk. 20 yıla yakın süredir Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını temel alan stratejiyle sürdürülebilirlik alanında hem çevresel hem de sosyal boyutu ile iş dünyasına rehberlik ettiklerini hatırlatan Ebru Dildar Edin, "Kurulduğumuz günden bu yana hedefimiz somut adımlar atmak ve ölçülebilir çıktılar ortaya koymak. İklim krizi ile mücadelede geldiğimiz acil eylem noktası da sürdürülebilirlikte söyleme dayalı hiçbir aksiyonun başarıya ulaşmadığını gösteriyor. Sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomi de etki yaratan somut çıktılara imza attığımız odak alanımız" dedi.
Atıklar hammadde oluyor
Ebru Dildar Edin, bu konudaki çalışmalarını ayrıntılı şekilde anlattı: "Türkiye'nin döngüsel ekonomiye geçişine büyük katkı sağlayan bir platform olan Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu'nda sadece SKD Türkiye üyelerinin değil, 24 farklı sektörden yaklaşık 250 şirketin yer almasıyla 3.8 milyon euro'ya karşılık gelen 77 bin tona yakın malzemenin geri kazanılmasını sağladık. Bu platformda şirketler endüstriyel iş birliği içinde çalışıyor, birinin atık veya yan ürününü diğeri hammadde olarak kullanıyor. Örneğin pastörize sıvı yumurta üreten bir üyemizin atığı olan yumurta kabukları, Ar-Ge firması üyemiz tarafından değerlendirilerek yumurta kabuğu tozundan doğal gıda koruyucu ve kalsiyum takviyesi olarak üretildi. Başka bir örnekte, FMCG sektöründen bir üyemizin üretimden çıkan standart dışı deterjan vb. ürünleri, başka bir üyemiz tarafından işlenerek halı ve araba deterjanı üretiminde kullanılıyor. Platform kapsamında endüstriyel simbiyoz çalışmalarını dijital platformumuz Türkiye Materials Marketplace (TMM) altında yoğun olarak destekliyoruz. TMM'de düzenli olarak üyelerimizin çıktılarını birlikte inceleyip geri kazanım ve endüstriyel simbiyoz olanaklarını belirliyoruz. Endüstriyel simbiyoz çalışmalarını ve TMM işlem hacmini artırmak üzere endüstriyel simbiyoz çalıştayları düzenliyoruz. Bu çalıştaylar sayesinde 120'den fazla iş birliği fırsatı belirlendi ve üyelerimiz ile birlikte bu fırsatların analizi yapıldı. İstanbul Sanayi Odası iş birliğinde İSTKA fon desteğiyle yürüttüğümüz Döngüsel Ekonomi ve Kaynak Verimliliği Platformu projemizde de endüstriyel simbiyoz çalıştayları düzenleyip İstanbul sanayisi başta olmak üzere tüm sektörler arasında simbiyoz fırsatlarını destekliyoruz."
Plastikte 18 bin ton azalma
Benzer bir diğer iş birliğini Global Compact Türkiye ve TÜSİAD ile hayata geçirdiklerini belirten Ebru Dildar Edin, "Türkiye'nin ilk ve tek plastik girişimi İş Dünyası Plastik Girişimi'nde 33 şirket plastik kullanımını azaltmak adına 2023 yılına kadar verdikleri taahhütlerde birinci yıl için yüzde 41.1 oranında ilerleme sağladılar. Yaklaşık 18 bin tonluk bu azaltım, toplam 40 bin ailenin plastik kullanım miktarına denk geliyor" bilgisini verdi.
Eylem planı açıklayacak
Düşük karbon çalışmalarıyla Türkiye'nin yeşil dönüşüm ve net sıfır emisyon hedefine katkı sağlayacak projeleri hayata geçirdiklerini kaydeden Ebru Dildar Edin şunları söyledi: "Geçtiğimiz yıl 'Hedef Net Sıfır Karbon Hareketi'ni başlattık ve 56 şirketin sıfır karbon hedefi vermesine katkı sağladık. Sürdürülebilirlik alanında stratejik önem taşıyan konularda yaratıcı çözüm yolları ortaya koymak üzere Yuvarlak Masa Buluşmaları başlattık. Do! projesi de somut adımlarımıza örnek önemli bir proje. Bunun yanında Türkiye'nin döngüsel ekonomiye geçiş potansiyelinin değerlendirilmesi için başlatmış olduğumuz DEEP Projesi ile de Türkiye'nin yeşil dönüşüme geçişinde kilit rol oynayacak Türkiye'nin döngüsel ekonomi yol haritasını ve eylem planını ortaya koyacağız. Ülkemizde döngüsel ekonomi alanında kat edilmesi gereken çok yol var. SKD Türkiye olarak yarattığımız etkiyi büyüterek iş dünyasına katkı sağlamayı sürdüreceğiz."
Duyarlı çalışanlarla 'net sıfır' hedefine katkı
SKD Türkiye'nin Duyarlı OL! projesiyle ilgili bilgi verir misiniz? Kaç şirkete, bu şirketlerde kaç çalışana ulaşıldı? Projenin başlangıcından bugüne kazanımlar neler oldu?
Duyarlı OL! (do!), şirketlerin ve çalışanların çalışma alanlarında farkındalık yaratarak çevresel ayak izlerini düşürmelerine olanak sağlayan ve kurumların net sıfır karbon hedeflerine katkıda bulunduğumuz bir proje. Şirketlere yönetişim, sürdürülebilir satın alma, enerji yönetimi, su yönetimi ve atık yönetiminden oluşan beş ana başlıkta entegre çevre yönetim sistemini hayata geçirmeleri konularında rehberlik ediyoruz. Projeye 2015 yılında başladık. Zaman içerisinde sürdürülebilirlik hedeflerinin kurum çalışanları tarafından içselleştirmesi daha da önem kazandı. Sürdürülebilirlik hedefleri şirketlerin stratejik iş hedeflerine dönüştü. Do! da şirketler için kıymetli bir araç haline geldi. İçerisinde bulunduğumuz teknolojik dönüşüme ayak uydurarak do!'ya ait tüm süreçleri geçtiğimiz yıl dijitale taşıdık. Proje, kullanıcı dostu alt yapısı ile kurumların projenin tüm adımlarını kolaylıkla takip ederek, gelişim aşamalarına ve tüm verilerine çevrim içi olarak her an her ortamda kolaylıkla ulaşabilmelerine imkan tanıyor. Do! uzun soluklu bir yolculuk. Geçtiğimiz yıl itibarıyla 9 kurum tarafından kullanılıyor. Bu 9 kurumda toplamda 7 bin 846 çalışan, ofislerde kazandığı sürdürülebilir alışkanlıkları günlük hayatlarının her noktasında uygulayabiliyor. İş dünyasında çevre dostu çalışma alanları oluşturmak ve çalışanları teşvik etmek için büyük bir çaba olduğunu görüyoruz. Do! kurum bünyesinde entegre bir çevre yönetim sistemi kurulmasına katkıda bulunulmasının yanı sıra bir iç iletişim projesi olarak da şirketlere katkı sağlıyor. Dijital araç içerisinde yer alan sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını temel alan bilgilendirici ve yol gösterici infografik mailing içerikleri, öneri ve ipuçları, dijital ekran tasarımları ve özel günlerde yürütülebilecek faaliyet önerilerini şirketler iç iletişimde kullanılıyorlar. Bu yönlendirmeler çalışanlara farkındalık sağlama, sürdürülebilirlik kültürünün kurum bünyesinde benimsenmesi ve belirli teşvikler ile çalışan katılımını sağlama düzeyinde değerli bir rol oynuyor. Çalışanlara bu konuda rehberlik etmek ve teşvik etmek, şirketlerin net sıfır ve sürdürülebilirlik hedeflerine de daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmelerinde katkı sağlıyor. Do! kurumlara tepeden tırnağa sürdürülebilirlikle ilgili aksiyon önerileri sağlamasının yanında çalışanların şirket dışında özel yaşantılarına entegre edebilecekleri aksiyon önerileri de barındırıyor. Dolayısıyla sadece şirketlere değil topluma da kazanım yaratan bir proje. SKD Türkiye üyeleri dışında da projeye katılım mümkün. Sürdürülebilirlikte tepeden tırnağa etki yaratmak isteyen tüm şirketleri aramızda görmek isteriz.
Damlamayla verimli ve su tasarruflu buğday
Sürdürülebilir tarım ve gıdaya erişim konusunda SKD Türkiye bugüne kadar hangi çalışmaları yaptı? Bu alandaki çalışmaların ölçülebilir etkileri konusunda bilgi verir misiniz?
Ülkemizde su kaynaklarının yüzde 70'ten fazlası tarımda kullanılıyor. Tarımsal faaliyetler için ihtiyaç duyulan su miktarının sürdürülebilir bir şekilde sağlanabilmesi için su verimliliğinin artırılması kritik öneme sahip. Küresel ısınma ile su kaynakları da ciddi risklerle karşı karşıya. Birleşmiş Milletler Su Konferansı'nda dünyada halen temiz suya erişimi olmayan 2 milyar insan olduğu ve 3.6 milyar insanın ise temel temizliğe erişiminin olmadığı açıklandı. Uzun dönem iklim değişikliği tahminlerine göre, ülkemizde de su kaynaklarının yaklaşık yüzde 25 azalması bekleniyor. Su krizinde ise iklim değişikliği yüzde 20, yanlış su kullanımı ise yüzde 80 oranında etkili. Geldiğimiz noktada sürdürülebilir tarım ve gıdaya erişim odak alanımızda su riskleri önceliklendirdiğimiz bir konu. Bu doğrultuda tarımda su verimliliği ve su ayak izi farkındalığı sağlamak amacıyla geçtiğimiz yıl "Su Riskleri Projesi"ni başlattık. Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü, Ülker'in ana sponsorluğunda ve Brisa, IC İçtaş İnşaat, PepsiCo, Sütaş, Toros Tarım ve TürkTraktör'ün destek sponsorluğunda başlattığımız proje Kırıkkale ili Delice ilçesinde uygulandı. Tarımda modern sulama yöntemlerinin uygulanmasının su güvenliği için önemini araştırmamızda gördük. 2050 yılına kadar tarımsal su ihtiyacının 1.5 katına çıkması beklenen Kızılırmak Havzası'nda, damla sulama yöntemi ile üretilen buğday için yüzde 20 oranında ürün verimliliği ve yüzde 30 oranında su tasarrufu sağlanması çok önemli bir başarı. Bölgedeki çiftçilerin modern sulama yöntemleri ile ilgili eğitim almış olması da farkındalığı artırdı. Şimdi modern sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması için elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz Mevcut sponsorlarımızın yanı sıra Wilo Türkiye ve Şekerbank'ın da destek sponsor olarak katkı sunmaya başladığı projemizin 2. fazında: Kırıkkale bölgesinde üretim yapan çiftçilerin karşılaştığı zorlukların aşılmasına yönelik yol haritasının belirlenmesini ve verimli sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılmasına yönelik faaliyetlerin yürütülmesini planlarken, 1. faz sonuçlarının da doğrulanmasını amaçlıyoruz.
'Yeşil adımlarını raporlayan kazanır
Sürdürülebilirlik ve Yeşil Mutabakat'a uyum çerçevesinde hareket eden bir şirkete bu yıl içinde hangi konuyu öncelemesini tavsiye edersiniz?
AB Yeşil Mutabakat uyum sürecinde sürdürülebilirlik politikaları ile desteklenen Döngüsel Ekonomi Eylem Planı ve stratejik önceliklerimiz arasında yer alan atık yönetimi tüm sektörler için büyük fırsatlar barındırıyor. Bu fırsatların iyi değerlendirilmesi için doğru risk ve fırsat analizlerinin yapılması, sürdürülebilirlikte somut çıktılar hedefleyen aksiyonların iş yapış şekline getirilmesi gerekiyor. Öncelikle bu yol planı şirketlerin öncelikleri arasında yer almalı. Sosyal içerme ve kapsayıcılıktan uzak politikalar sürdürülebilirlik hedeflerinden uzak kalıyor. Şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim boyutları ile sürdürülebilirliği ele alması önemli. Bunun yanında şirketin mutlaka ESG kriterlerini belirlemesi lazım. Bu yol haritaları, ilgili şirketin özel sektörde faaliyet gösterdiği alana ve mevcut durumuna bağlı olarak ortaya konmalı. Ayrıca, müşteri talepleri, sektör trendleri ve düzenleyici gereklilikler gibi dış faktörlerinin de dikkate alınması hedeflerin gerçekçi olması için önemli. Şüphesiz şirketlerin yeşil dönüşüm yolculuğunda önceliklendirmesi gereken öncelikli konu karbon ayak izini azaltmaya yönelik aksiyonlar olacaktır. Fosil yakıtların kullanımını azaltmak, enerji verimliliğini artırmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmak gibi çeşitli stratejiler uygulayarak bir başlangıç yapılabilir. Yine, bir şirketin atık miktarını azaltması ve geri dönüşüm oranını artırması, çevresel etkinliğini iyileştirmesi için önemli bir adımdır. Tedarik zincirinde sürdürülebilirlik ilkesini benimsemek, şirketlerin AB Yeşil Mutabakatı'na uyumda etkisini büyük ölçüde artırabilir. Tüm bunlarla birlikte AB Yeşil Mutabakatı'na uyum çerçevesinde hareket eden bir şirketin raporlama konusunu gündemine almama gibi bir şansı yok. Sürdürülebilirlik raporlamasının düzenli bir biçimde yapılması, bir şirketin şeffaflık prensibini esas alacak şekilde sürdürülebilirlik taahhütlerini ve performansını paylaşması günümüzde iş dünyasının bu yönde atması gereken en önemli adımlardan biri. Sürdürülebilirliğin şirketin tabanına yayılması ve tüm çalışanlar tarafından anlaşılması hedeflerin içselleştirilmesi için önemli.