15.08.2022 - 07:01 | Son Güncellenme:
SERAY ŞAHİNLER
SERAY ŞAHİNLER- “İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususî boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz.” İşte böyle diyor “Fahim Bey ve Biz” romanında hayatı, zamanı, insanın sonsuz evrenini en kırılgan nüanslarıyla tahlil eden yazar Abdülhak Şinasi Hisar. Geçmişi adeta bir sanat eseri gibi işleyen, “Fahim Bey ve Biz”, “Boğaziçi Mehtapları”, “Çamlıca’daki Eniştemiz” romanlarıyla Türk edebiyatının en özel ve özgün kalemlerinden olan yazarın romanlarının basımı yıllardır tartışma konusuydu. Nedeni ise varis çokluğu nedeniyle yayınevleriyle bir türlü anlaşmaya varılamamasıydı. 1963 yılında hayata veda eden, çocuğu bulunmayan yazarın bugün onlarca varisi var ve her biri ayrı paya sahip.
İlk baskıları Hilmi Kitabevi tarafından yapılan daha sonra Varlık, Ötüken, Sebil ve Bağlam Yayınları tarafından yayımlanan kitapların son hak sahibi Yapı Kredi Yayınları’ydı. Yayınevi ve varisler arasında anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle baskıların devamı gelmedi. Sonrasında pek çok yayınevi Hisar’ın eserlerine talip olsa da çözüm bulunamadı. Son zamanlarda İzmir’de bir yayınevi kurulacağı ve sadece Abdülhak Şinasi Hisar’ın romanlarını basacağı da bir süredir gündemdeydi. İlk etapta beş roman yayıma hazırlansa da sonuç alınamadı. Edebiyat dünyasının yıllardır merakla beklediği haber ise Everest Yayınları’ndan geldi. Yayınevinin sosyal medya hesaplarından yapılan duyuruda “Fahim Bey ve Biz”, “Çamlıca’daki Eniştemiz” ve “Ali Nizamî Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği” romanlarının Everest etiketiyle yayımlanacağı belirtildi. Yazarın bütün romanlarının yanı sıra gazete yazıları da okurla buluşacak.
‘Varisler de istiyordu’
SAADET ÖZEN
Bu heyecan verici süreci Everest Yayınları Yayın Yönetmeni Saadet Özen’le konuştuk. Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatının büyük klasiklerini bir araya getirmeyi amaçladıklarını belirten Özen şunları kaydetti: “Everest’in zaten iyi bir kütüphanesi var, onun içinde bir raf daha açtık. Cumhuriyet sonrası Türkçe edebiyatın büyük klasiklerini bir araya getirmeye çalışıyoruz. Nahid Sırrı Örik bunun bir parçasıydı. Orhan Kemal, Vüs’at O. Bener, Melih Cevdet Anday gibi isimleri buluştururken, birbirini destekleyecek, okurun da baktığı zaman hem yayımlanış şekliyle hem yan yana duruşuyla bu klasik kütüphaneyi görebileceği bir raf hazırlıyoruz. Abdülhak Şinasi Hisar’ı elbette herkes basmak istiyordu. Basmayı istemeyen yayıncıyı düşünemiyorum. Basılamamasıyla da zaten bir efsane oldu. Ben uzun süre yayınevlerinden ayrı kalıp Everest’e geldim. Ben yayın dünyasının dışındayken de bu söylentiler hep vardı. Biz de aramızda konuştuk ve “Belki şartlar değişmiştir, bir deneyelim” dedik. Avukatlarımıza danışıp nasıl ilerlememiz gerektiğine karar verdik, varislerle konuştuk. Bu işin maddi karşılıkla ilerleyeceği düşünülüyor fakat öyle değil. Biz buraya gelen hiçbir yazarla önce maddiyat konuşmadık. Külliyat anlaşması yapıyoruz, bu da bütün kitaplarını basacağız demek. Hisar’ın sağlığında basılmış 11 kitabı var, onun dışında gazetelerde yayımlanmış yüzlerce yazı söz konusu. Ne zaman, nasıl basacağız, yayıncılığı ne şekilde uygulayacağız, dilinden baskı kalitesine kadar nelere dikkat edeceğiz gibi şeyleri konuştuk. Ve aslında yayıncılığımızı ortaya koymaya çalıştık. Aileyi de bu şekilde ikna ettik. Ondan sonraki süreç çok hızlı ilerledi. Neredeyse iki haftada halloldu. Aile de basılmasını istiyordu. Aile büyüklerinden dolayı akrabalıklar var. Doğrudan pay sahibi olanlar var ve bunu da veraset ilanlarıyla gösterebiliyorlar. Bizim de onlara saygımız var. Yasal olarak zaten olur demeleri gerekiyordu. Bir kısmıyla bir araya geldik bir kısmıyla da uzaktan görüştük. Böylece kitapları hazırlamaya başladık. Sonuçta basmamız lazım, ulaşılır hâlde olmalı bu eserler. Edebiyatın tarihini başka nasıl inşa edebiliriz ki?”
İnsan ruhunun derinliklerinde...
İnsan ruhunun derinliklerinde dolaşması, kentle ilişkisi ve geçmişi ele alışıyla Türk edebiyatının ‘en derin’ yazarlarından Abdülhak Şinasi Hisar… 1883’te İstanbul’da dünyaya gelen Hisar, 1921’de İleri gazetesinde yazmaya başladı. Dergâh ve Yarın dergilerinde eleştiri, deneme ve şiirleriyle yer aldı. Varlık, Ülkü, Muhit, Ağaç, Türk Yurdu dergileriyle Milliyet, Hâkimiyet-i Milliye (Ulus) ve Yeni İstanbul gazetelerinde yazıları yayımlandı. Maurice Barres, Anatole France ve Marcel Proust’tan yola çıkarak kendine özgü bir üslup oluşturdu. “Fahim Bey ve Biz” 1942 yılında CHP Hikâye ve Roman Mükâfatı’nda üçüncülük ödülünün sahibi oldu. Roman ardından Almancaya çevrildi. Hiç evlenmeyen yazar, 1963 yılında beyin kanaması geçirerek Cihangir’deki evinde hayata gözlerini yumdu.