Kültür SanatWilliam Friedkin’e veda

William Friedkin’e veda

13.08.2023 - 07:01 | Son Güncellenme:

87 yaşında vefat eden William Friedkin, aralarında Scorsese, Bogdanovich ve Coppola’nın da bulunduğu dönemdaşlarının düşünce ağırlıklı gerilim filmleri yaratma konusunda en başarılı olanıydı.

William Friedkin’e veda

Sevin Okyay - Yönetmen, yapımcı, senarist William “Billy” Friedkin 29 Ağustos 1935’te Chicago’da doğdu. 1960’ların başından bu yana aktif olarak sinemada oldu. İlk filmlerinin bazılarını beğenmiyordu, bunu söylüyordu da. Ama başkalarının onun yaptığı işi beğenip beğenmemesi, bazen eleştirilerin kötü olması, bazen seyircilerin onun yorumuna karşı çıkması umurunda değildi. En fazla tepki almış filmlerinin çoğu onun en beğendiği filmleri arasındaydı. Hollywood’un mecburen kabuk değiştirdiği ‘70’li yıllardaki genç yönetmenler arasında özel bir yeri olmasını, öncülerden biri sayılmasını belki de çok etkilendiği, yalnızca tutkuyla bağlandığı projeleri geliştirmesine bağlayabiliriz.

Haberin Devamı

Sinemaya gitmeye yeniyetmeyken başladı. Bugün de onu ilk etkileyen filmlerden birinin “Citizen Kane/Yurttaş Kane” olduğunu söyler. Ancak Orson Welles’in filmini izledikten sonradır ki gerçek bir sinema meraklısı olmuş. O dönemde üzerinde etkisi olan filmler arasında Henri-Georges Clouzot’nun filmleri “Diabolique” ve “Le salaire de la peur” (kimileri bu filmi “Sorcerer” adıyla yeniden yaptığını söyler) ile defalarca izlediği “Psycho/Sapık” var. Üstat Hitchcock’la yüz yüze deneyimi ise 1965’te “The Alfred Hitchcock Hour”un son bölümlerinden “Off Season”ı yönetirken oldu. Hitchcock genç Friedkin’i filmini yönetirken kravat takmadığı için azarladı.

Liseyi bitirdikten hemen sonra WGN-TV’nin posta odasında işe başladı. Oradan canlı TV şovlar ile belgesellere geçti. 1962 yapımı belgeseli “The People vs. Paul Crump”, San Francisco Uluslararası Film Festivali’nde ödül aldı ve kendisi de bu sayede başka işlere, örneğin Hitchcock’a erişme şansı buldu.

Haberin Devamı

Anladığı ve tutkuyla bağlandığı ilk filmin 1968 yapımı “The Birthday Party” olduğunu söylüyor. Film Harold Pinter’in 1957 tarihli oyununu temel alıyor, senaryosunu yazan da gene Pinter. Gişesi düşüktü ama yönetmeninin ilk göz ağrısıymış, belli. Üç yıl sonraki “Kanunun Kuvveti” ise belki de en beğenilen filmi. Ne var ki kendi de seviyor çünkü gönlüne göre gerçeklik duygusu verecek şekilde çekmiş. Film, sinema tarihinin kimine göre en iyi araba yarışı sekansını içeriyor. New York Narkotik Şube polisleri Jimmy “Popeye” Doyle ile Buddy “Cloudy” Russo’nun hikâyesini anlattığı film Akademi ödülü aldı, yönetmenine de tek Oscar’ını getirdi. Filmin unutulmaz kovalama sekansı Santana’nın “Black Magic Woman”ıyla kurgulandı ama sonunda şarkı filmde kullanılmadı ve ses efektleri eklendi. Friedkin yönetmenliğin genç bir adamın işi olduğunu söylerken Coney Island sokaklarındaki bu efsanevi kovalamacayı kastetmişti.

Çok beğenilen bu filmin ardından, ”Şeytan”ı çekti. Gerçeklerden şaşmayan yönetmenin izleyenlerin çoğunu rahatsız eden, akıllarından çıkmayan filmi, Amerikalı yazar William Peter Blatty’nin kitabı “The Exorcist”ten uyarlama. Meşhur bir oyuncunun kızı olan 11 yaşındaki Regan MacNeil’in ruhunu şeytanın kontrol ettiği bir ‘korku filmi’ olarak biliniyor. Friedkin ise hemen hemen herkesin korku filmi saydığı “Şeytan”ı “Aslında izah edilmez olan hakkında gerçekçi bir dram” olarak tanımlıyor. Film üzerine bir TV söyleşisi yaptığı aktör Barry Newman ise 25 yıl önce filmi izlerken antraktta tuvalete çıkan merdivende ampul olmadığı için nasıl korktuğunu ve çabucak geriye döndüğünü söylemiş. “Her karesinde şeytan gizli” diyenler, filmi izlerken bayılan ve kusanlar da vardı. Yönetmenine göre en korkutucu sahne, New York Üniversitesi’nde küçük kızda beyin hasarı var mı diye inceleme yapılan sahne.

Haberin Devamı

William Friedkin’e veda

“Şeytan” efsanesi

Newman, “Filmde Peder Karras için Marlon Brando’yu düşündüğünüz doğru mu?” diye sorunca “Asla!” cevabını vermiş. Onun seçtiği kişi, zaman zaman tiyatro sahnesine çıkmış, üç yıl okuduğu Katolik okulundan ayrılmış Jason Miller. Aynı yolu seçtiği “Yaşamak ve Ölmek”i örnek göstermiş. O filme meşhur (“ve iyi” diye ekliyor) oyuncular önerilmiş ama Friedkin hiç tanınmayan gençleri seçmiş. Mesela William Petersen, Willem DeFoe ve John Torturro gibi. Petersen’ı, Michael Mann’ın eşsiz Lecter filminin Will Graham’ı olarak izlemediyseniz, “CSI”ın Dr. Gil Grissom’ı olarak hatırlarsınız. Friedkin, aktörü TV filmi “12 Kızgın Adam”da da oynatmıştı. O filmin Sidney Lumet imzalı sinema versiyonu “12 Öfkeli Adam” adıyla gösterilmişti.  Peki, “Şeytan”da 12 yaşındaki Linda Blair’i nasıl oynatmış? “Linda küçüktü, ne olup bittiğini anlamıyordu. Tek yöntemi uyguladım: Ona bunun büyük bir oyun olduğunu söyledim. Dublörünün toplam 30 saniye civarında sahnesi dışında hepsini kendi oynadı.” Yönetmenin 2017 yapımı, “The Devil and Father Amorth” adlı bir belgeseli de var. İtalya’da Alatri köyünde filmde adı “Cristina” olarak geçen bir İtalyan kadının şeytan çıkarma deneyimini anlatıyor.

Haberin Devamı

Friedkin ‘Yeni Hollywood’ ya da ‘Amerikan Dalgası’nın öncülerinden dedik. Aynı zamanda en kayda değer yönetmenlerinden biriydi. Aralarında Scorsese, Bogdanovich ve Coppola’nın da bulunduğu dönemdaşlarının belki de düşünce ağırlıklı gerilim filmleri yaratma konusunda en başarılı olanıydı. Friedkin, Coppola ve Bogdanovich ile birlikte The Directors Company diye bağımsız bir yapım şirketi kurdu. Coppola burada “The Conversation”ı, Pete Bogdanovich de Henry James uyarlaması “Daisy Miller”i çekerken Friedkin birden şirketi terk etti.

Haberin Devamı

‘Yeni Hollywood’ 1960’ların başında ‘Eski Hollywood’un hızla para kaybetmesinden doğmuştu. Stüdyolar çok değişen izleyici demografisine nasıl tepki göstereceklerini bilemiyorlardı. 1960’ların ortasında orta yaşlı, lise eğitimli olan seyirciler daha genç, hâli vakti yerinde, üniversite mezunu kişilere dönüşmüştü. Beklentileri de farklıydı elbette. Avrupa’da özellikle İtalyan ve Japon filmleri beğeniliyordu. Stüdyolar kayıplarını telafi için genç sinemacılarla anlaştılar ve asgari kontrolle istediklerini yapmalarına izin verdiler ve böylece ‘Yeni Hollywood’ doğdu. Ama kendi kafasının yatmadığı işi yapmayan William Friedkin, bu esnek bağlarla bir araya gelmiş grupla da uzun süre çalışmadı. “Bir zamanlar kendimi evrenin merkezi sanıyordum. Epey gücendirdiğim insan da oldu” demişti. Büyük ihtimalle eski Hollywood’da da yenisinde de lafını hiçbir zaman esirgemediği içindir.