19.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Nil Kural - Yunanistan sineması son 10 yıldır ülke sinemaları içinde özel bir yerde duruyor. 2007-2008’deki Yunanistan ekonomik krizinin birkaç yıl sonrasında ilk filmleri çekmeye başlayan, aralarında Yorgos Lanthimos ve Athina Rachel Tsangari’nin de olduğu bir grup sinemacının başlattığı akım, yeni filmlerle desteklendikçe bunun bir tesadüf olmadığı belli oldu ve bu akıma bir isim de bulundu: Yunan Tuhaf Dalgası.
2009’da “Köpek Dişi / Dogtooth” ile başlayan ve 12 yıldır devam eden bu akıma ait gözüken, Christos Nikou’nun imzasını taşıyan “Mila / Elmalar”, bu hafta gösterime giriyor. Geçen yıl Venedik’te yarışan ve Yunanistan’ın Oscar’lara En İyi Uluslararası Film dalında değerlendirilmesi için yolladığı film, Nikou’nun ilk yönetmenlik denemesi. Film, bir unutkanlık salgınının Yunanistan’ı etkilemesi üzerinden ilerliyor ve hafızasını kaybetmiş insanların başvurduğu bir tedaviye başlayan Aris’in hikâyesini merkeze alıyor.
Kriz içindeki toplum
“Elmalar”ın yönetmeni Nikou’nun yönetmen asistanı olarak çalıştığı Yorgos Lanthimos filmi “Dogtooth / Köpekdişi” hem yeni akımı başlatan hem de özelliklerini veren film oldu. İşlemeyen bir ailenin hikâyesini kâbusvari bir şekilde anlatan 2019 tarihli “Köpekdişi”, Michael Haneke filmlerine benzetilse de filme damga vuran absürt mizah tonu onu özel bir yere taşıdı.
Lanthimos’un “Köpekdişi” ekibinden Athina Rachel Tsangari’nin bir yıl sonra çektiği “Attenberg” ve 2011 yılında çekilen bir sonraki Lanthimos filmi “Alpler”, akımın şeklinin daha da belirlenmesini sağladı. Bu da aslında kriz içindeki bir topluma, mesafeli, soğuk ve eleştirel bir bakışı ve bulunulan durumdaki absürtlüğe yapılan vurguyu içeriyordu. Birbirini tanıyan ve dünyayı benzer şekilde gören bir grup sinemacıyla başlayan yeni Yunanistan sineması akımı aradan geçen zamanda yeni bir sinemacı nesliyle desteklendi. “Alpler”den bir yıl sonra izleyiciyle buluşan “Kuş Yemi Yiyen Oğlan / To Agori Troi to Fagito tou Pouliou”, Ektoras Lygizos’un imzasını taşıyordu. Yunanistan’da yaşanan krize, sadece kanaryasıyla konuşan, işsiz, ümitsiz ve parasız bir ana karakteri merkeze alarak bakıyordu.
Meyve vermeyi sürdürecek
Alexandros Avranas’ın imzasını taşıyan, ona Venedik’ten En İyi Yönetmen Ödülü kazandıran 2013 tarihli “Şiddet Güzeli / Miss Violence”, kızları intihar eden bir aileye odaklanıyordu ve “Dogtooth”daki gibi işlevsiz ve karanlık bir aile portresi sunuyordu. Babis Makridis’in imzasını taşıyan 2018 yapımı “Zavallılar”, kendisine acımaya bağımlı bir karakteri merkeze alıyordu ve tuhaf karakterleri, mizahı ve mesafesiyle akımın öncüleriyle diyalog kuran bir filmdi.
Yunanistan’ın ekonomik koşullarının bozulmasının ardından ortaya çıkması nedeniyle düşük bütçelerle çekilen ve günümüzle ilgili farklı bir bakış açısı ortaya koyan Yunan tuhaf dalgası, “Elmalar”ın da gösterdiği gibi hâlâ gündemde ve meyveler vermeyi sürdüreceğe benziyor.