Kültür SanatTersane’de sanat inşa edildi

Tersane’de sanat inşa edildi

10.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

16. Contemporary İstanbul, yeni mekânı Tersane İstanbul’da sanatseverlerle buluştu. Tersane’nin mimari detayları sergilenen eserlerin özelliklerini daha da öne çıkarırken İstanbul ile sanatın ayrılmaz bütün olduğunu ispat etti

Tersane’de sanat inşa edildi

Efnan Atmaca - İstanbul’un bir sanat başkenti olması yolunda önemli etkinliklerinden biri olan 16. Contemporary İstanbul yeni mekânında bu iddiasını daha da güçlendirdi. Üç gün süren fuara hem katılımcıların hem de sanatseverlerin ilgisi yoğundu. Elbette bu ilgide İstanbul’un özellikle plastik sanatlar alanında giderek daha güçlü bir figür olmasının yanı sıra fuarın yeni mekânı Tersane İstanbul’un da önemli bir payı oldu. 9 bin 500 metrekarelik kapalı ve 10 bin metrekarelik açık alana yayılma imkânı bulan 16. Contemporary İstanbul, 47 galeri, 11 kurum, 436 sanatçı ve 1240 sanat eserine ev sahipliği yaptı. Ziyaretçilerin sayısı ise henüz açıklanmadı.

Haberin Devamı

Dijital dikkat çekiyor

Sanat eserlerinin tersanenin özellikli mimarisi içinde sergilenmesinin başlı başına bir seyir keyfi sunduğunu baştan belirtmekte fayda var. Özel sergiler için ayrılan alan, fuarın en ilgi çekici bölümlerinden biri. Burada “Yüz Yaşındaki Heykelci: İlhan Koman”, “Sıtkı Kösemen: Bodrum-Dönüşümler”, “Mina’ın Çocukları”, “Burhan Doğançay, Ekrem Yalçındağ”, “ContempoNeo” ve “The Land of Legends” sergileri yer alıyor. Bu özel bölümün ardından galerilerin yer aldığı bölümler var fuarda. Alan geniş olduğu için tüm sanatçıların eserleri keyifle görünebiliyor. Bu tip organizasyonlarda elbette yerleşim çok önemli çünkü pek çok eser yanlış konumlanmadan dolayı gözden kaçabiliyor. 16. Contemporary İstanbul bu anlamda çok başarılı. Neredeyse bir müze gezer gibi hissederken plastik sanatlardaki tüm eğilimlere de şahitlik edebiliyorsunuz. En çok öne çıkan dijital işler. Teknolojinin sanatla buluşmasını gösteren pek çok eser fuarda yerini alıyor. Özellikle dijital yerleştirmeler öne çıkıyor. Her ne kadar pandemiyle hayatın yavaşlamasına alışsak da yine de çağa ayak uyduran ve teknolojiyi yakalayan bu sanatsal birleşmeler plastik sanatların geleceğinin rotası konusunda önemli fikirler veriyor.

Haberin Devamı

Teknoloji dikkatimizi çekip hızıyla, renkleriyle gözlerimizi boyasa da klasikten vazgeçilmiyor. Özellikle de heybetli heykellerden. Mekân geniş olunca heykeller de kendini gösterebiliyor. Açık alanın büyük kısmı heykellere ayrılmış. Dolasıyla heykeller bu kocaman alanda sanatseverlerin büyük ilgisiyle buluşuyor.

Manzarası da cabası

Fuar yine mekân avantajıyla sanatseverlere farklı alternatifler de sunuyor. Akbank Caz Festivali’nin konser mêkanları arasında yer almasının yanı sıra fuarı gezerken gördüklerinizi değerlendirme, biraz ara verip yeniden gezmek için dinlenme alternatifleri sunuyor. Manzarası da cabası. Önümüzde İstanbul’un en güzel hali, yanı başımızıda sanat hem bu şehir hem de fuar övgüyü hak ediyor. 16. Contemporary İstanbul bugün sona eriyor. Fırsatınızı bulursanız mutlaka ziyaret edin.

Haberin Devamı

 ‘Bizi büyülemeye devam ediyor’

Türk heykel sanatının büyük ustası İlhan Koman’ın bu yıl 100’ncü doğum yılı kutlanırken 16. Contemporary İstanbul da büyük ustayı unutmuyor. “Yüz Yaşındaki Heykelci: İlhan Koman” başlıklı sergide sanatçının kariyeri boyunca kullandığı değişik materyal ve tekniklerden örnekler yer alıyor. Sanatçının kullandığı farklı malzemeler ve teknikleri en iyi yansıtacak ve sanatseverlerle buluşturacak bir seçki yaratmayı hedefleyen sergiyle Koman’ın Türk heykel sanatına yaptığı büyük katkılar gözler önüne seriliyor. Her zaman çevresini algılayan, fark eden, izleyen bir sanatçı olarak, heykele mekân kavramını içselleştiren bir yaklaşım getiren Koman, bir süre Paris’te yaşayıp İstanbul’a döndüğünde yakın dostlarıyla birlikte Fransa’daki bir akımdan etkilenerek Türk Grup Espas’ı oluşturdu. Form onun için espasla birlikte düşünülmesi gereken bir olguydu. Koman’ın Türk heykel sanatına getirdiği en özgün yaklaşımlardan biri de heykel kavramını ‘entegre’ bir varlık olarak düşünmesi; mimarlık, heykel ve resmi birlikte var olabilecek alanlar olarak görmesiydi. Türkiye’de o dönemde var olan yaklaşımın çok ötesinde bakış açıları getiren sanatçı; ileriki dönemlerinde form ve mekânla uğraşırken figürün ‘kendiliğinden’ oluşmayacağını ve soyut figürün bile bir gerçekliğe denk düşmesiyle ilgili yenilikçi yaklaşımıyla, heykel sanatında bambaşka bir dönemin kapılarını araladı. Bu anlamda mimari de Koman’ın eserlerinde temel aldığı bir disiplin olarak var oldu. Bu da sanatçıyı tüm işlerinde bir matematik, eşyanın ve doğanın düzenini bu yolla çözümleme noktasında eserler verdiği bir noktaya taşıdı. Koman sanat eleştirmenlerinin tabiriyle heykelleriyle hacmin içindeki boşluğu değil, matematiği ve matematiğin içindeki boşluğu yakalasa da bugün hâlâ sadece matematiğin diline dayanmayan, kendi gizemi ve asla çözülemeyecek şifreleri olan eserleri bizi büyülemeye devam ediyor.