06.09.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
JANET BARIŞ - Ceza avukatı olan Canan’ın bir gününe odaklanan “Tereddüt Çizgisi”nde yönetmen Selman Nacar, suç-ahlak ve etik gibi temalar etrafında dolanırken özellikle kamerasıyla Canan’ı takip ederek tempolu ve gergin bir anlatı kurmayı başarıyor. Canan’ın annesinin ölümünü kabul etmesinin, organlarını bağışlamasının ve suçlu olmadığını düşündüğü zanlıyı her ne pahasına olursa olsun aklamaya çalışmasının eşzamanlılığından beslenen film, gergin ritmini taşradaki ufak hesaplarla güçlü ile güçsüzün ayrımından alıyor. Seyirci olarak kameranın ritmiyle de nefes nefese takip ettiğimiz Canan’ın kendi iç hesaplaşması filmin her noktasına dahil oluyor.
Priscilla’nın hikâyesi
Müzik tarihi için bir efsane olan Elvis Presley’in eski karısı Priscilla Presley’in hayat hikâyesine odaklanan Sofia Coppola’nın “Priscilla”sı, kadın gözünden kadına yaklaşımı yumuşak bir biçimde hissettirebilen, etkileyici bir yapım. Film, yönetmenin gitgide olgunlaşan sinemasının son örneği. Daha çocuk yaşta tanışıp âşık olduğu Elvis Presley’le geçirdiği yaklaşık 20 yıla odaklanan film, Priscilla’nın nasıl manipülasyona uğradığını, bir yandan zaman zaman mutsuz olsa da çok âşık olup nasıl gidemediğini zamanının ışığını, ruhunu yakalayarak anlatıyor. Her ne kadar hikâye Priscilla’nın gözünden anlatılmış gibi görünse de filmde Elvis de çok baskın bir biçimde yer alıyor. Coppola’nın bu tercihi önemli çünkü Priscilla’nın her yönüyle neler yaşadığını, nasıl aynı anda hem çok mutlu hem de çok mutsuz olabildiğini, bütün bu duygulara yakından bakarak göstermiş oluyor. Elvis Presley’in biyografisi üzerine olan filmlerde Priscilla’yı daha önce bir karakter olarak görmüştük ama ilk kez bu kadar iyi anlıyor ve Elvis’in hayatında değil de kendi hayatında nerede durduğuna bakıyoruz. Coppola’nın bir melodrama gibi değil de bir kadının yolculuğu gibi ele aldığı “Priscilla”, Venedik’ten ödülsüz dönmeyecek gibi görünüyor.