Kültür Sanat'Teklif geldiğinde çok şaşırdım!' Berlinale'ye Meltem Kaptan damgası

'Teklif geldiğinde çok şaşırdım!' Berlinale'ye Meltem Kaptan damgası

21.03.2022 - 06:51 | Son Güncellenme:

Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli oyuncu Meltem Kaptan, bu yıl 72'ncisi düzenlenen Berlin Film Festivali'ne damga vurdu. Güçlü rakiplerini geride bırakarak 'En İyi Oyuncu' dalında Gümüş Ayı kazanan oyuncu Meltem Kaptan'la hayatını, oyunculuğu, hayallerini ve Türkiye'yi konuştuk.

Can Şişman / Milliyet.com.tr - Cannes ile birlikte Avrupa'nın en prestijli film festivallerinden biri olan Berlinale'de artık cinsiyet eşitliği dikkate alınarak oyunculuk dalında kadın ya da erkek ayrımı yapılmıyor. Festivaldeki 'En İyi Oyuncu' ve 'En İyi Yardımcı Oyuncu' dallarındaki ödüller artık tek bir isme gidiyor. 2021'de başlayan bu uygulama ile birlikte Berlinale'den oyunculuk ödülü kazanmak ise çok daha prestijli bir hale gelmiş durumda.

Haberin Devamı

Almanya'da doğup büyüyen Türkiye kökenli oyuncu Meltem Kaptan ise bu yıl 72'ncisi düzenlenen Berlin Film Festivali'nde 'En İyi Oyuncu' dalında güçlü rakiplerini geride bırakarak Gümüş Ayı kazanmayı başardı. Biz de 'Rabiye Kurnaz vs. George W. Bush' filmindeki performansıyla Berlinale'den ödülle dönen Meltem Kaptan'la hayatını, oyunculuğu, hayallerini ve Türkiye'yi konuştuk.

Teklif geldiğinde çok şaşırdım Berlinaleye Meltem Kaptan damgası

'SIK SIK TÜRKİYE'YE GELİYORUZ'

Meltem Kaptan'ın ismini Türkiye'de henüz yeni yeni duyuyoruz. Yıllardır yer aldığı projelerle Almanların büyük sempatisini kazanan Meltem Kaptan 1980 yılında küçük bir kuzey kasabasında, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Harsewinkel şehrine bağlı Gütersloh kasabasında dünyaya gelmiş. Annesi ve babası yıllar öncesinde Rize'den Almanya'ya göç etmişler. "Annem yıllarca öğretmen olarak çalıştı. Hem Türkçe öğretmenliği hem de entegrasyona yardımcı olan bir danışman olarak çalıştı" diyor Meltem Kaptan. Babası ise inşaat yüksek teknikeri olarak görev yapmış. Kız kardeşi Derya Kaptan ise Köln'deki spor akademisinde doçent olarak görev yapıyor, hem dans üzerine uzman hem de solistlik yapıyor. Meltem Kaptan kardeşi ile birlikte Köln'de yaşıyor, annesi ve babası ise hâlâ Harsewinkel'de. Ancak ailesi emekli olduğu için sıklıkla Türkiye'ye geliyorlar. Kaptan "Annem ve babam yarım yıl Türkiye'de yarım yıl burada yaşıyorlar. Biz de sık sık Türkiye'ye gidip geliyoruz. Sürekli iki dünyayı buluşturmaya çalışıyoruz" diyor.

Haberin Devamı

İlkokula Harsewinkel'de gitmiş Kaptan. Üniversiteyi Marburg'da okumuş. İçindeki yurt dışı hayaliyle ABD'ye gitmiş, orada oyunculuk okumaya başlamış. İlk olarak müzikallerde oynamış. Müzikalde hem şan hem de oyunculuğu birleştirmiş ve bir buçuk yılın sonunda yüksek lisans için İstanbul'a gelmeye karar vermiş. İstanbul'da Boğaziçi Üniversitesi'nde bir yıl okuyan Kaptan, daha sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde akşam okuluna gitmiş. Daha sonra Almanya'ya dönen Kaptan, Köln'deki kardeşinin yanına gitmiş ve burada radyo komedilerine başlamış. Radyoda mizah programları yapan ve kendine stand up gösterileri yazmaya başlayan Kaptan, yavaş yavaş Alman televizyonlarına geçiş yapmış. Meltem Kaptan o günleri "Önceleri küçük küçük stand up gösterilerim oldu televizyonda, gittikçe daha çok televizyonda şovmenliklere başladım. Her zaman komedi vardı yaptığım işin içinde" diye anlatıyor.

Haberin Devamı

'EVET, ALMANYA'DA IRKÇILIK YAŞANIYOR AMA...'

Stand up gösterileri ve mizahi dozu yüksek projeleriyle Almanların dikkatini çeken Meltem Kaptan'a bir gün oyuncu ve yönetmen Ali Atay mesaj atmış. Ali Atay ona, "Meltem benim filmimde oynamak ister misin?" demiş. İkili tanışmış ve Kaptan 'Ölümlü Dünya' filminde 'Sevil' karakterini canlandırmış. Hatta bu dönem ünlü şovmen Beyazıt Öztürk'ün Zürih'te çekilen programına katılıp eşi Daniel Holl ile birlikte yazdıkları kitabını tanıtmış. "Ağırlık her zaman Almanya'daydı. İlk önce ABD sonra Almanya şeklindeydi bugüne kadar" diyor Kaptan. Çocukluğu ise küçük bir kasabada geçmiş. "Harsewinkel gerçekten çok küçük bir yer. O kadar ufak ki ne sinema ne tramvay, hiçbir şey yok. Çocukluğum çok sade geçti, hep aile içindeydim. Okuldan eve şeklinde geçti. Ama sevgi içinde büyüdüm" diye anlatıyor o günleri Kaptan. Annesinin Türk bir öğretmen oluşu onun çok kültürlü bir çocukluk yaşamasını sağlamış. "Annem Türk veliler ile Alman okullarındaki öğretmenler arasındaki diyaloğu sağlıyordu. Oradaki Türk öğrencilerin Almanya'daki okullara adapte olması için çok emek verdi. 23 Nisan etkinlikleri yapıldı, kültürel tanışma günleri düzenlendi. Entegrasyonun ve çok kültürlülüğün değerini kız kardeşimle birlikte o günlerde anladık" diyor Kaptan.

Haberin Devamı

Çok kültürlü hayata aşırı derecede açık olduğunu söylüyor. "Eşim Alman. Multikültürel bir evlilik yaşıyorum ve çok seviyorum çok kültürlülüğü. Sanatla birlikte kültürleri bağlamak müthiş bir olay" diyor. Kaptan, "Irkçılık yaşadınız mı?" sorusunu ise "Tabii ki ırkçılığı da yaşıyor insan ama entegrasyonun sağlanması için çok mücadele veren Türk ve Almanlarla karşılaşınca ve onlardaki emeği görünce umudunuzu kaybetmiyorsunuz" şeklinde yanıtlıyor. Kaptan, entegrasyonun kendisi için çok önemli bir konu olduğunu, "Entegrasyon konusu her zaman önemliydi benim için. Zaten yaptığım stand up'larda ve diğer işlerde her zaman kültürlerin anlaşması, ön yargıların kırılması gibi konulara değindim. Bunu ailemle öğrendim. Benim için çok önemli bir konu ve sanatıma da yansıyor" sözleriyle paylaşıyor.

Haberin Devamı

Teklif geldiğinde çok şaşırdım Berlinaleye Meltem Kaptan damgası

'TEKLİF GELDİĞİNDE ÇOK ŞAŞIRDIM'

Meltem Kaptan'ın oyunculuk yolculuğu tiyatroda başlamış. Yaşadığı kasabada sanatsal etkinliklerin onu tatmin edici düzeyde olmaması yüzünden şikâyetçiymiş. "Sürekli anneme ve babama 'Beni bir sanat kursuna götürün' diyordum. Onlara 'Bırakacağım burayı, İstanbul'a gideceğim, orada bir sürü imkânlarım olacak' diyordum" diye anlatıyor o günleri Kaptan. Küçük bir kasabada büyümenin onu sanata daha çok ittiğini düşünüyor. "Pek çok sanat etkinliğine gittim, yarışmalara katıldım hatta ödüller de aldım. Okulda tiyatro kursuna katıldım ve orada oyunlar oynadım. Sahne tozunu ilk o zamanlar yuttum" diyor Kaptan.

Çocukluğundan beri en büyük hayali yaratıcı bir meslekte çalışmakmış Kaptan'ın. "Oyunculuk her zaman hayalimdeydi ama kreatif bir meslek de yapabilirdim. Sadece sahne önü değil, rejisörlük ya da gazetecilik de aklımdaydı" diyor. Berlinale'de ona Gümüş Ayı kazandıran 'Rabiye Kurnaz vs. George W. Bush' filmi ise onun için ayrı bir yerde. Filmin İstanbul Film Festivali'nde açılış filmi olarak gösterileceğini ve yönetmen Andreas Dresen ile birlikte İstanbul'a geleceğinin müjdesini veriyor oyuncu. Filmin çalışmalarının iki yıl önce başladığını söyleyen Kaptan, filmin kendisini şaşırttığını söylüyor. Kaptan, "Teklif geldiğinde şaşırdım. Andreas Dresen çok önemli bir yönetmen ama film onun diğer işlerinden daha farklı. Komedi var içinde ve bir Türk kadın karakter var. Andreas Dresen'ın kaliteli filmler yaptığını bildiğim için hemen senaryoyu okumak istedim. Senaryoyu yazan bir kadın, ismi Laila Stieler. O kadar güzel yazmış ki senaryoyu, kalbime hitap etti. 'Evet Meltem, bunu sen oynamak zorundasın' hissi oluştu bende" diyerek filmi kabul ediş sürecini anlatıyor.

'RABİYE KURNAZ SİZİ HEM AĞLATIYOR HEM DE GÜLDÜRÜYOR'

Peki Meltem Kaptan'a Berlinale'den prestijli bir ödül kazandıran ve gerçek bir olaydan esinlenerek çekilen 'Rabiye Kurnaz vs. George W. Bush' filmi ne anlatıyor? Murat Kurnaz yaklaşık yıl önce Bremen şehrinde yaşayan 19 yaşında bir genç. "ABD'nin kara lekesi" olarak nitelendirilen Guantanamo'da hapishaneye giriyor. Suçsuz olduğu yıllar sonra ispatlanabilen Kurnaz tam 5 yıl Guantanamo'da hapiste kalıyor. Bu süreçte Kurnaz'ın annesi Rabiye Kurnaz, insan hakları avukatı Bernhard Docke ile bir dostluk kuruyor ve ikilinin Murat Kurnaz'ı hapishaneden kurtarma savaşı başlıyor. Öyle ki ikili ABD'ye kadar gidiyorlar, George W. Bush'a karşı mahkemeye gidiyorlar. Ve zafer onların oluyor. Meltem Kaptan "Bir annenin evladı için verdiği mücadeleyi anlatıyor film" diyor.

Filme hazırlanmadan önce Rabiye Kurnaz'ın internette bulduğu küçük videolarını ve minik söyleşilerini izlemiş Kaptan. Rabiye Kurnaz'ın diksiyonu ve beden dilini çözmeye başlamış. Daha sonra Rabiye Kurnaz'la tanışmış. Kaptan, Rabiye Kurnaz'la ilgili "Kendisiyle tanışmak çok enteresan oldu. Çünkü onun ne kadar pozitif bir kişi olduğunu görmüş oldum. Aynı anda sizi hem ağlatıp hem de güldürebilen bir insan. Evladını anlatırken yaşadığı üzgün yılları anlattığında ağlıyor. Sizin de ağladığınızı görünce hemen bir espri patlatıp ortamı neşelendirebiliyor. O ağırlığı kaldırabilen bir kişi" diyor. Filmdeki mizahi dozun Rabiye Kurnaz'ın gerçek kişiliğine dayandığına özellikle dikkat çeken Kaptan, "Filmdeki mizahi doz bizim uydurduğumuz bir şey değildi. Karaktere has bir şey olduğu için mizahi doz filmde. Ben bu filmi tamamıyla çok ciddi bir şekilde esprisiz de oynardım ama karakterin kendisinde komedi unsurları olduğu için filme bunu özellikle katmak istedim" diyor.

Teklif geldiğinde çok şaşırdım Berlinaleye Meltem Kaptan damgası

'ÖDÜLÜ ALDIĞIMDA BÜYÜK BİR ŞOK GEÇİRDİM, HAYAL GİBİYDİ'

Berlinale gibi önemli bir film festivalinde ödül almayı "Rüya gibi duygu" olarak tanımlayan Kaptan, ödül öncesinde basından pek çok kişinin kendisini favori göstermeye başladığını ama Juliette Binoche, Emma Thompson ve Charlotte Gainsbourg gibi güçlü rakiplerinden ötürü buna çok ihtimal vermediğini söylüyor. "Ben her zaman o isimlerin filmlerini izleyerek büyüdüm. Mesela 'Çikolata' filmine bayılırım. Onlarla yarışıp bu ödülü kazanmak benim için inanılmaz görünüyordu. Ödülü aldığımda pozitif anlamda büyük bir şok geçirdim, hayal gibiydi" diyor Kaptan. Sempatik bulunan ödül konuşması için "Kalbimden gelen bir konuşmaydı. İlk önce anneme ve babama teşekkür ettim. Sonra bu ödülü evlatları için mücadele veren ve sınırları aşan tüm annelere ithaf ettim. Ödülün büyüklüğünü anlamak birkaç gün sürdü. Hayal gibiydi" diyor.

Berlinale'deki ödülden sonra Türkiye'de de proje yapmayı çok istediğini söylüyor oyuncu. Kaptan gelecek için "Tabii ki şu anda ağırlık Almanya'da ama görüşmelerimiz de devam ediyor. Belki ileride böyle bir şey mümkün olabilir. Uluslararası projelere çok sıcak bakıyorum, çok seviyorum. Kalbimi kıpırdatan bir şey böyle projeler" diyor. Daha önce rol aldığı 'Ölümlü Dünya' filminde tanıştığı Ali Atay, Sarp Apak ve Ahmet Mümtaz Taylan gibi isimlerle iletişiminin devam ettiğini ve bu isimlerin kendisi için önemli olduğunu söyleyen Kaptan, filmdeki 'Sevil' karakteri için önceleri tereddütünün olduğunu söylüyor. "Ali Atay çok beğendi 'Sevil' karakterini. Önceleri tereddüt ettim. Çünkü Ali Atay oyunculardan sadece senaryoya bağlı kalmamalarını, kendilerinden de bir şeyler eklemelerini söyledi. Ben de 'Acaba şiveyi tutturabilir miyim?' diye başta tereddüt ettim ama finali güzel oldu" diyen Kaptan, Türkiye ve Almanya arasında çalışmanın, kültürleri birbirine bağlamanın kendisi için önemli bir şey olduğunu söylüyor.

'TÜRKİYE'DE İNSANLAR TÜM DUYGULARI BİRLİKTE YAŞIYOR'

Türkiye ve Almanya arasındaki farklara da değinen Meltem Kaptan, Almanya'da insanların genelde daha yalnız yaşadığını söylüyor. Kaptan, "Bir genelleme yaptığımızda Türkiye'de insanlar Almanya'ya göre biraz daha fazla birlikte yaşamayı tercih ediyorlar. Kararları birlikte veriyorlar. Sevinçleri ve üzüntüleri birlikte yaşıyorlar. Almanya'da daha fazla bireysel yaşam var. İnsanlar yalnız yaşıyor, kararlarını tek başına alıyor" diyor. Almanya'da yaptığı stand up'ların Türkiye'ye uymayacağını söyleyen Kaptan, "Benim burada yaptığım komedi buraya mahsus olan bir şey. Buradaki hayata bakış açım. Türkiye'ye gelip stand up yapsam Türkiye'ye Almanya'da doğmuş ve büyümüş bir Türk'ün gözlüğüyle, bakış açısıyla yapabilirim. Komedi kültüre dayanan bir şey çünkü" diyor.

Ödül ya da alkış peşinde koşan biri olmadığını söyleyen Kaptan, "Daha çok yaptığım işe odaklanmayı çok seviyorum. O işe ruhumla, bedenimle, her şeyimle kendimi vermeyi çok seviyorum. Benim için bir karakteri oluşturmak, ona şekil vermek çok önemli. O karaktere katabileceğiniz şeyler benim kalbimi kıpırdatan şeyler" diyor. Sanatın kolay bir yol olmadığını söyleyen Kaptan, "Sanat her zaman mücadele gerektiren ve sabır isteyen bir şey. Sabır zaten sanat için de diğer her şey için de çok önemli. Her şeyin bir zamanı geliyor. O zamanları beklemek, doğru şeyi doğru zamanda yapmak çok önemli" diyor.

'TÜRKİYE'DE PLAJDA ÇÖP TOPLAMAK İÇİMİ YAKIYOR'

Türkiye'ye sık sık geldiğini söyleyen Meltem Kaptan, "Türkiye'siz olmaz" diyor. Türkiye'de birçok arkadaşının ve sevdiği insanın yaşadığını söyleyen Kaptan "Almanya'da hiç akrabamız yok. Birkaç akrabam ABD'de gerisi Karadeniz'de, İstanbul'da, İzmir'de, Türkiye'nin her bir köşesinde" diyor. İstanbul'un kendisi için ayrı bir öneme sahip olduğunu söyleyen Kaptan, "Boğaz'ı görmeden olmaz" diyor. Türk yemekleri için "Dünyada 1 numara" diyen Kaptan, Türkiye'ye geldiğinde muhakkak el sanatları etkinlikleri ile sanat fuarlarına katıldığını söylüyor. "Türkiye'deki sanat pazarlarında tamamen kendimi kaybedebilirim, o kadar çok seviyorum. El yapımı takılara da bayılırım" diyor.

Türkiye'nin doğasını çok sevdiğini söyleyen Kaptan, Türkiye'de insanların doğaya yeterince iyi davranmadığını söylüyor. "Türkiye ile ilgili belki tek hayal kırıklığım bu olabilir. İnsanımızı, doğamızı çok seviyorum ama çöp konusu içimi yakıyor. Türkiye'ye gittiğim zaman annemle birlikte plajda çöp topluyorum. Bu çöp olayına çok dikkat edilmeli. Plastik tüketmemesi lazım örneğin. Bunlar beni çok üzüyor çünkü Türkiye'mi, doğayı çok seviyorum ve ona hiçbir şey olmasın istiyorum" diye konuşuyor.

ALMANYA'DA TÜRK OLMAK ZOR MU?

Peki Almanya'da Türkiye kökenli olmanın zorlukları var mı? Meltem Kaptan, "Zorlukları da var ama kolaylıkları da var" diyor. Entegrasyon konusunda önemli bir yol kat ettiğimizi ancak önümüzde gidecek daha da çok yolumuz olduğunu söyleyen Kaptan, Almanya'da Türklerin önemli başarılara imza attığını söylüyor. Kaptan, "Almanya'daki haber bültenlerinde muhabirlerimiz var, sunucularımız var. Türkler Almanya'nın her bir köşesinde ve bu çok güzel bir şey. BioNTech olsun, Fatih Akın gibi rejisörlerimiz olsun her alanda çok başarılı insanlarımız var" diyor.

Bundan sonraki hedefleri arasında komedi geçmişiyle film dünyasını birleştirmenin olduğunu söyleyen Kaptan drama yönü ağır basan duygusal filmlerde de mutlaka rol almak istediğini söylüyor. Çok kültürlü yaşamın çok önemli olduğunun altını çizen Kaptan, "Multikültürel yaşam kadar güzel bir şey yok. Birbirimizden hiç kopmayalım. Ne Almanya'daki Türkler, ne de Türkiye'deki Türkler birbirinden kopmasın. Hep ellerimizi uzatalım, iletişim kuralım, ortak projeler yapalım. Ama bu köprüler her zaman kalsın. Film festivallerinde, sanatta, her konuda bu köprüler kalsın" diye de ekliyor.