05.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Nâzım Hikmet’in Münevver Andaç ile birlikteliğinden olan tek çocuğu Mehmet Hikmet’in hayatını anlatan “İşitiyor musun Memet” kitabındaki iddialar tartışma yarattı. Gazeteci Sibel Oral’ın kaleme aldığı kitapta, Gündüz Vassaf ve Jak Şalom’un Nâzım Hikmet’in 1935-1951 yılları arasında evli olduğu Piraye’nin önceki evliliğinden dünyaya gelen Memet Fuat’a yönelik sözleri tepkiyle karşılandı.
Mehmet Hikmet’in en yakınındaki isimlerden olan Gündüz Vassaf, kitapta “Memet Fuat’ın Nâzım benden sorulur tavrı ahlaken üzücü” başlıklı bölümde “Nâzım Hikmet’in oğlu gibi kendini gösteren, öyle diyenlere de ‘Hayır, ben oğlu değilim’ demeyen birisi var. Her ne kadar annesiyle evli olsa da, Nâzım Hikmet ona ‘oğlum’ dese de, biyolojik oğluymuş gibi tanınmaya pek de karşı çıkmamış” ifadelerini kullanıyor. Yine kitapta yer bulan Jak Şalom’un sarfettiği “O yıllarda Türkiye’de Nâzım’ı herkes yayınlar, beş kuruş para vermezlerdi. Sonra Gündüz vasıtasıyla anlaşma yapıldı da düzene girdi ve Türkiye’den de para almaya başladılar” sözleri de edebiyat dünyasında tartışmanın fitilini ateşledi. Memet Fuat’a yönelik iddialara, onu yakından tanıyan Semih Gümüş, Turgay Fişekçi, Özalp Birol gibi isimlerden itiraz geldi. Biz de tartışmalar sürerken Memet Fuat’ın oğlu Kenan Bengü’ye ulaştık. Bengü, babasının hayatı boyunca Nâzım Hikmet’in eserlerinin eksiksiz ve en doğru biçimde yayımlanmasını arzuladığını ve bunun için çalıştığını söyledi. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Gündüz Vassaf ise çarşamba günü açıklama yapacağını belirtti.
Yaşasaydı izin vermezdi
“Kitabı yazan Sibel Oral’ın Memet Fuat’a yahut Adam Yayınları’na yönelik eleştiriler karşısında karşı tarafı da arayıp konuşmasını isterdim” diyen Bengü şöyle konuştu: “Yaptıkları eleştirinin yanlış olduğunu biliyorum ama bunlar görüşlerdir. Kitapta isim vermeden söylenen eleştiriler var, bunlar kitabın objektifliğini kaybettiriyor. Memet Fuat, Nâzım Hikmet’in telifini almaya yönelik düşünce yapısında olan biri değil. Mehmet Hikmet ölmemiş olsaydı Gündüz Vassaf bunları söyleyemezdi. Çünkü Mehmet Hikmet buna izin vermezdi. O bu ilişkide çok saygılı durmuş bir insandı. Babam da ona karşı saygılıydı. Babam kitapları basmış, avukatlar kanalıyla telifler ödenmiş. Sonra telifi Yapı Kredi Yayınları’na geçti ve o kitapların hazırlığında da babam çalıştı ve telif almadı. Ben yıllarca babama ‘Bunları ortaya çıkarıyorsun, derliyorsun, neden hiçbirinden derleyici telif ücreti düşünmüyor ve almıyorsun’ derdim. O da ‘Oğlum, bunlar edebiyat dünyasında da karşı tarafın ailesinde de yanlış anlaşılır, benim bunlarda gözüm yok. Derdim sadece Nâzım’ın eserlerinin düzgün ve eksiksiz yayımlanması’ derdi. Çünkü Nâzım’la olan ilişkisinde buna ehemmiyet veriyordu.”
“Bu üslup çok yanlış ve kitabın objektifliğini de düşündürüyor. Yazılan her kitabın her zaman objektif olması gerekmez elbette fakat Gündüz Bey’in Mehmet Hikmet’le yakın olması nedeniyle söylediklerinin güvenilir olduğu kabul edilmiş olabilir. Fakat burada bir suçlama var. Adam Yayınları’nın da telif ücretlerini doğru ödemediği söyleniyor. En azından yazarı Adam Yayınları’nı arayıp teliflerin kaydı var mı diye sorabilirdi. Bu konuda eksik davranılmış. Kitabınızda bunları karşı taraf görüşü olmadan yazıyorsanız, siz de kabul ediyorsunuz demektir. Memet Fuat edebiyat camiasının önemli bir ismi. Üzücü.”
Nâzım’a hayrandı
“Babam Mehmet Hikmet hakkında çok konuşmazdı. Fransa’da yaşadığını, ressam olduğunu, yaz aylarında Büyükada’daki evine geldiğini duyardım babamdan. Aranızda ne var diye hiç sormadım. Babam izinleri almak için ulaşırdı tabii. Bir avukat hanım vardı, daha sonra Gündüz Vassaf onun Türkiye’deki temsilcisi gibi olmaya başladı. Biz babam öldükten sonra Nâzım ve Piraye ile ilgili çalışmalar yaparken Gündüz Bey kanalıyla Mehmet Hikmet’ten izin aldık. Bunları da biliyor Gündüz Bey. Bize, yani Piraye’ye ait olan bir defterin tıpkıbasımını yaparken içinde Nâzım’ın adı geçiyor diye Gündüz Bey kanalıyla Mehmet Hikmet’ten izin aldık. Biz bu kadar hassas davranırken Gündüz Vassaf’ın böyle söylemesi yakışmadı.”
“Babamın Nâzım’a çok büyük saygısı ve sanatına çok büyük hayranlığı vardı. Piraye de öyleydi. Bu saygıdan ötürü her şeyi saklamış. Babam Nâzım’la, Piraye ayrıldıktan sonra da görüşmek istemiş. Zamanın koşullarına göre olmamış. Nâzım sonra Rusya’ya gitmiş. Babamın hiçbir zaman Nâzım’a karşı en ufak bir kırgınlığını duymadım. Onun sanatının iyi ve eksiksiz şekilde çıkması için çalışırdı.”
Yaşananların sorumlusu Mehmet’ler değil
Bengü, “Mehmet Hikmet’in yaşadığı zoruluklar, annesiyle geçirdiği zor dönemler ne edebiyat dünyasının ne başka insanların suçu. Bu tamamen Nâzım’la Münevver Hanım’ın arasında yaşananların sonucu. Nâzım o sırada başka bir kadına âşık olmuş. Münevver Hanım ve oğluna istediği ilgiyi göstermemiş. Onlar da belki içerlemiş. Edebiyat dünyası Mehmet Hikmet’i dışlamış ve Memet Fuat’ı Nazım’ın oğul gibi kabul etmiş gibi bir şey yok. Bunun suçlusu ne Memet Fuat ne bir başkası. Yaşananlar hayatlar…” diyor