Kültür Sanat‘Tatlı bir masal gibi dinleyebilirler’

‘Tatlı bir masal gibi dinleyebilirler’

09.03.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:

Yeşim Erdem’in “Filedelfiya Hikâyeleri” okuru geçmişe götürüp nostaljik bir tat bırakıyor. Erdem bugünün çocuklarının kendi dünyasını olduğunu söyleyerek “Yaşadığım çocukluktan ve o ortamın bana kattıklarından çok hoşnutum ama kendi çocuklarımın bundan mahrum kalmış olmalarına üzülmüyorum” diyor.

‘Tatlı bir masal gibi dinleyebilirler’

Ümran Avcı - Hayatını İstanbul – Washington arasında sürdüren Yeşim Erdem’in ilk kitabı “Filedelfiya Hikâyeleri” yayımlandıktan 14 yıl sonra bir kez daha okurla buluştu. Birbiriyle ilintili dört öyküden oluşan kitap, ilk kez 2011 yılında kadınların kurduğu Ayizi Yayınları etiketi ile yayımlanmıştı. Ancak yayınevi kapanınca Erdem’in kitabı da sadece sahaflarda bulunur oldu. “Filedelfiya Hikâyeleri” uzun yıllar sonra Can Yayınları tarafından basılınca deyiş yerindeyse yeniden can buldu. Alaşehir’deki bir mahallede geçen, karakterlerin ve hikâyelerin birbirlerine teyelli olduğu hikâyeler bir yanıyla nostaljik bir tat bırakırken, bir yanıyla da zamana direnen dertlerin edebi kanıtı niteliğinde…

Haberin Devamı

Her ne kadar önsözde belirtmiş olsanız da bilmeyenler için kitabın adının nereden geldiğini sormak isterim?

Kitaptaki hikâyelerin geçtiği kasabanın Bizans dönemindeki adı Filedelfiya imiş. Bir gün Yıldırım Bayezid gelmiş ve ‘Bu ne âlâ şehir’ diyerek kasabaya iltifat etmiş. Böylece adı Alaşehir olmuş! Yani kasabada ben çocukken anlatılan hikâye buydu. Buradaki hikâyeler de bunun gibi biraz söylenti. Dokusu gerçek, özü kurgu. Ayrıca büyüdüğüm sokağın adı o dönem gerçekten Filedelfiya idi ve bana çok havalı gelirdi! Kitaba çok yakıştırdım çünkü özünde son derece yerel kasaba öyküleri olsa da ruhunda Bizans entrikaları var.

“Filedelfiya Hikâyeleri” bir kuşak için nostaljik bir yolculuk. Mahalleli olmak, komşuluk ilişkileri, ev gezmeleri, gece sohbetleri. Yeni kuşağın mahrum ve maruz kaldıklarına yönelik bir ayna gibi…

Haberin Devamı

Evet X kuşağı için öyle gerçekten. “Müsaitseniz annem öğleden sonra size gelecek!” Bunu çocuklarıma anlatmaya çalıştım anlamadılar. Telefon yok muydu? Kablolu vardı. Eee niye anneanne aramıyor? Niye reddetmek ayıp olsun… Eminim yeni kuşak bu kadarından mahrum kaldığından hoşnuttur. Onlar teknolojiye sahip. Özellikle çocukken, bizim bu teknolojiden mahrum kalmış olmamızın avantajlarına ikna olamazlar ama yetişkinlerinden tatlı bir masal gibi dinleyebilirler. Yaşadığım çocukluktan ve o ortamın bana kattıklarından çok hoşnutum ama kendi çocuklarımın bundan mahrum kalmış olmalarına üzülmüyorum. Onlar kendi çağlarının çocukluğunu yaşadılar. Bugünün dünyasının bir parçası olmaları için öyle olması bana doğru geliyor.

Kitabın yazımının üzerinden yıllar geçse de hikâyedeki ‘namus’ kodları birçok yerde aynı. Özellikle de kadınlara yönelik psikolojik ve fiziksel şiddetin sürmesi…

Türkiye gibi bir ülkede doğduğun coğrafya burada çok önemli. Genel bir şey söylemek çok zor. Benim doğduğum kasabada bizden artık sadece annem sabit. Ve bazı şeylerin değiştiğini Türk dizilerinin müdavimi annemin yorumlarından dahi görebiliyorum. Evlilik öncesi beraberlik, sevgili olmak, beraber yaşamak, kadınların bağımsız ve yalnız bir hayat yaşamaları vs. daha fazla kabul görüyor. Bunlar sevilmese de artık bir olgu olarak çok da tartışılmıyor. Türkiye’deki sorun ahlaki olmaktan ziyade kanuni. Bunu, artık kimse ahlak bekçiliği yapmıyor anlamında söylemiyorum tabii ki ama ahlak görecelidir, kanun ise koruyucu. Bizde yargı özgürlükler konusunda yeterince koruyucu değil. Böyle olunca kanuni düzenlemeler toplumsal değişimin gerisinde kalabiliyor. Bu da özgür olmak isteyen bireyler, özellikle kadınlar için ciddi bir tehdit ve tehlike oluşturuyor.

Haberin Devamı

“Bir dönemin temsili” 

■“Filedelfiya Hikâyeleri” ilk olmakla birlikte tek kitabınız değil… 14 yıl sonra yazdıklarınızı yeniden kucaklamak neler hissettirdi?

Açıkçası çok mutlu hissettirdi. Bu hikâyelerin geçtiği kasabadan ziyade, beni onları yazdığım döneme götürdü. Hem daha masum olduğumu hem daha cüretkâr olduğumu düşündüm. Yaşadıklarının ağırlığı - çok ağır şeyler yaşadığımdan değil yaşamın kendisi bu ülkede özellikle kadınlar için yıpratıcı olduğundan – algılarını henüz çarpıtmamış, öz kuşkularla hırpalanmamış, iddialı olmaktan çekinmeyen ama bunu meydan okur gibi yapmayan, biraz saf biraz ukala tatlı bir ruh tarafından yazılmış olduklarını düşündüm. Bana iyi geldi. Bugünden bakınca bazı şeyler bir miktar demode gelebilir. Ama ben tamamını o günkü yazdığım hâliyle bırakmak istedim. Çünkü bu hikâyeler çok eski bir dönem olmasa da bir dönemi temsil ediyor ve de bunları 14 yıl önce kaleme alan yazarın sesini.

KEŞFETYENİ
Beyza'dan vefa örneği! İstanbul'dan taşındı evini ilk kez gösterdi
Beyza'dan vefa örneği! İstanbul'dan taşındı evini ilk kez gösterdi

Cadde | 08.03.2025 - 17:59

Masterchef Beyza, sürpriz bir karar alarak Fransa'dan Konya'ya taşınmıştı. Beyza evini ilk kez gösterdi, babaaanesiyle ilgili detay dikkat çekti.