Kültür SanatTakside hayat muhasebesi

Takside hayat muhasebesi

09.08.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:

Başrollerini Dakota Johnson ve Sean Penn’in paylaştıkları “Daddio/New York’ta Bir Gece”, yaşam ve ilişkiler üzerine kurulu diyaloglarıyla seyirciyi farklı bir taksi yolculuğuna çıkarıyor

Takside hayat muhasebesi

MÜJDE IŞIL  - Tek mekânda diyalog ağırlıklı film çekmek, riskli ve zordur. Diyalogların dağılmaması kadar heyecanın diri tutulması, fiziki aksiyonsuzluğun sözlü sağlanması çok dikkat ve özen ister. Bugün vizyona giren “Daddio/New York’ta Bir Gece” işte böyle bir film. Tamamı bir takside geçiyor ve şoför ile yolcunun muhabbeti üzerine kurulu. 

Haberin Devamı

İsmi verilmeyen genç kadının JFK Havalimanı’ndan taksiye binişiyle başlıyor hikâye. İsminin Clark olduğunu söyleyen ama sürücü lisansında farklı bir isim yazan şoför ile yolcu arasında havadan sudan başlayan muhabbet, kişisel travmalara kadar uzanıyor. 

Tersi olsaydı 

Christy Hall’un ilk yönetmenliği olan “New York’ta Bir Gece” gevezelik ve dağınıklık girdabına saplanmadan klişe ama odaklı diyaloglarla ilerliyor. Şoförün ve yolcunun hayatlarına dair ipuçlarını adım adım öğreniyoruz. Aralarındaki yaş ve meslek farklılıklarının hayata bakışlarını nasıl şekillendirdiğini görüyoruz. Dolayısıyla akıcı bir senaryoya sahip. Bunda rollerini başarıyla canlandıran Dakota Johnson ve Sean Penn’in etkisi de büyük. Penn’in karizmatik performansı bazen flörtöz bazen babacan tavırlar arasında gidip geliyor. Johnson ise her şeye rağmen dik duran genç kadın portresinde capcanlı. 

Haberin Devamı

Filmin klişe olması üzerinden şu eleştiriyi gündeme getirmek mümkün. Yaş almış erkek şoförün akıllı ama deneyimsiz genç kadına öğütler vermesi, özellikle de bir kadın senarist ve yönetmenin filminde farklı olamaz mıydı? Sean Penn’i oynatmama riskine rağmen, deneyimini konuşturan yani direksiyon başındaki bir kadın karakter olsaydı bu hikâye daha yaratıcı sonuç vermez miydi? 

Katil peşinde

“You Can’t Run Forever/Sonsuza Kadar Kaçamazsın” da bir kadın yönetmenin imzasını taşıyor. Broadway kökenli Michelle Schumacher’in yazıp yönettiği filmin başrolünde ise sinemacının önceki filmlerinde olduğu gibi yine eşi J.K. Simmons yer alıyor. Kariyeri boyunca rolden role giren Simmons’ı bu sefer acımasız bir katil rolünde izliyoruz. Adamın neden böyle bir cinnet hâline girdiğini apar topar gösterip karakter derinliği kuramayan senaryo, filmi sürek avına dönüşen kedi-fare kovalamacasına odaklıyor.