Kültür Sanat‘Süper kahraman filmleri yüzeysel’

‘Süper kahraman filmleri yüzeysel’

14.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Tecrübeli ve ödüllü sinemacı Jim Sheridan ile İstanbul’a gelişi vesilesiyle söyleştik; İrlanda sorunundan süper kahraman filmlerine kadar birçok konuda fikirlerini öğrendik.

‘Süper kahraman filmleri yüzeysel’

MÜJDE IŞIL - Yönettiği ilk film olan “My Left Foot/Sol Ayağım” ile Daniel Day-Lewis’e ilk Oscar’ını kazandırdı. Özellikle ‘90’larda “The Field”, “In the Name of the Father/Babam İçin” ve “The Boxer/Boksör” ile İrlanda sorununu dünyanın gündemine taşıdı. Yönetmen olarak da senarist olarak da Oscar’a aday gösterildi. “Babam İçin” ile Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazandı. 2003’te İstanbul Film Festivali’nin uluslararası yarışmasına başkanlık yaptı. Uzun bir aradan sonra tecrübeli sinemacı Jim Sheridan yeniden İstanbul’da… Biz de bu vesileyle kendisiyle, geçmişi ve bugünü kapsayan bir söyleşi gerçekleştirdik.

Haberin Devamı

Esenler Film Günleri’nde Onur Ödülü aldınız. Pek çok ödül kazanmış, ödüllere aday olmuş bir sinemacı olarak neler söylemek istersiniz?

Filmlere dikkat çektikleri ve insanları geçmişteki muhteşem filmlerle yeniden buluşturdukları sürece ödüllerin harika olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, televizyon ve film festivalleri aracılığıyla daha geniş izleyici kitlesinin sinemayla ilgilenmesini sağlıyorlar. Akademi Ödülleri ve Cannes Film Festivali’nin, televizyon ve internetin bir tehdit olduğu karanlık günlerde sinemayı canlı tuttuğunu ve tutmaya yardımcı olduğunu düşünüyorum.

Özellikle ‘90’larda sinemaseverler İrlanda sorununu sizin filmlerinizle öğrendi. Eğer bugün sorun çözüldüyse bu süreçte etkiniz olduğunu düşünüyor musunuz?

Haberin Devamı

Benim sinemadaki istikametimin özeti bu. İrlanda sinemasını canlı tutmaya çalıştığımı düşünüyorum. Bence İrlanda konulu filmlerim, İrlanda olmayan filmlerimden daha fazla yankı uyandırdı. Çünkü bu tür filmler, nereden geldiğinizin bilinç dışı bir yansımasıdır ve bu yüzden memleketiniz hakkında bir film yapmak, içinde yetiştiğiniz toplumun röntgeni gibidir. Bazı filmlerimin, “My Left Foot” ve “The Field”de olduğu gibi, olumlu toplumsal etkisinin olduğunu düşünüyorum. Daha çok film yapmak istiyorum ama artık bu daha zor. Asıl tehlike, her şeyin ABD kaynaklı olması gerekliliği. Yerli sinemayı yaşatmak önemli.

Filmlerinizde güçlü karakterlerin duygusal direniş yolculuklarını izledik. Günümüzde ise karakterlerin gücü, teknolojinin desteğiyle efektlerden geliyor daha çok. Süper kahraman filmlerini ve sinemada teknolojinin ağırlığını nasıl yorumluyorsunuz?

Dijital bir felakettir. Dijital platformalar hem yaratıcı hem yıkıcı ama yaratıcı olmaktan ziyade yıkıcı. Onlar film şirketi değiller, bir nevi borsa oluşturuyorlar. Sağlamlığı sorgulanabilir bir iş yaratmak için iyi bir işi mahvetmeye yardımcı oldular. Yerel kültürlerin gelişmesine de yok edilmesine de yardımcı oldular. Sinemanın engelleri aşma gücü var. Güce karşı cevap verme erkine sahip. Bu büyük bir potansiyel ve hep var olacak.

Haberin Devamı

Süper kahraman filmleri çizgi filmdir. Karakter ya da anlatı derinliği açısından sinema değiller. Hepsi, dijitalin kendisi gibi yüzeysel.

Şu sıralar Peter O’Toole hakkında bir belgesel yapıyorsunuz. Hem bu yapımdan hem de gelecek projelerinizden bahseder misiniz?

Yalan haber, gerçek suç ve internet yayıncılarının gücü hakkında bir belgesel yapıyorum. Ayrıca küçük bir çocuk ve onun kiliseyle ve bir kızla olan ilişkisi hakkında bir film de yapıyorum. ‘60’larda Dublin’de büyümek hakkında.

Genç sinemacılara hangi tavsiyelerde bulunursunuz?

Genç yönetmenlere tavsiyem şu: Kendinize ve izleyicilerinize sadece gerçeği söyleyin. İşin en zor kısmı bunu yapmak. Bunu yapmanın bir yolunu bulun sadece.

“Türk sinemasını çok seviyorum”

Dünyadan ve Türkiye’den hangi sinemacıları takip ediyorsunuz?

Hangi yönetmenleri takip ediyorum? Tabii ki Scorsese ve Coppola. Filmlerindeki ailenin ve dinin rolü nedeniyle İtalyan sinemasına yakınlık duyuyorum. Eskilerden Gillo Pontecorvo ve De Sica’yı ve tabii ki Fellini’yi seviyorum. Fransız Yeni Dalgası’nı seviyorum. Modern Kore sinemasını seviyorum. Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri başta olmak Türk sinemasını gerçekten çok seviyorum ve onun gibi Robert Bresson’un sinemasını da seviyorum. Türk kökenli Alman sinemacı Fatih Akın’ı tanıyorum ve ona hayranım. Semih Kaplanoğlu’nun üçlemesini beğeniyorum. Yılmaz Güney’in işçi sınıfı filmlerini seviyorum.

Haberin Devamı

“O bir sihirbaz”

Daniel Day-Lewis ile üç filmde çalıştınız. ilk Oscar’ını sizin filminizle kazandı. Onunla çalışmak nasıl bir deneyimdi?

Daniel Day-Lewis ile çalışmak büyük bir keyif. Hiçbir olumsuzluk yaşamadım. Onu bir method oyuncusu olarak düşünmek, basite indirgeyici bir yaklaşım. Şaman gibi bir karaktere sahip, ruhani bir insan. O bir sihirbaz gibidir.