17.04.2024 - 07:00 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL - Selen Kurtaran sinemadaki ilk başrolüyle geçen sene Adana Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile dönmüştü. Film vizyona girmeyip festival gösterimleri sonrası 19 Nisan’da MUBI’de seyirciyle buluşacak. Fikret Reyhan’ın yazıp yönettiği “Cam Perde”de hem eski hem de müstakbel eşi arasında hayatını dengelemeye çalışan bir kadını canlandıran oyuncu ile rolünü ve bu rolün toplumdaki izdüşümünü konuştuk.
“Cam Perde” sinemadaki ilk başrolünüz. Sizi bu role çeken neydi?
İlk etapta, hikâyenin tam odağında bir kadının olduğu senaryo okumak beni heyecanlandırdı. Bir oyuncu olarak daha önce bu kadar ağırlıklı kadın başrole sahip bir senaryo karşıma çıkmamıştı. Ardından, Nesrin’in ataerkil dünyayı yönetmeyi öğrenmiş hâli ve bununla baş edişi dikkatimi çekti.
Erkek sinemacının bakış açısıyla kadına yönelik baskının anlatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Filmde iletişimde olmak durumunda kaldığı ataerkil aile fertleri ve çevresindekiler tarafından sinsice ya da hadsizce sürekli tahakküm altına alınmaya çalışılan ve hep eleştirilen bir kadını görüyoruz. Fikret Reyhan’ın bir sinemacı olarak, kadının güçlü olmasından ya da olamamasından bağımsız, kendi gibi yaşamasının ne zor olduğunu göstermeyi seçmesini ve bu durumu anlamak için çokça çaba sarf etmesini değerli buluyorum.
‘Ödül sırt sıvazlama hissi verdi’
■ İlk başrolünüzle Adana Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu seçildiniz. Ödül, sonraki sinema kariyeriniz için motivasyon sayılabilir mi?
Motivasyon oyunculuk için ne kadar önemli bir kelime. Yıllar içinde oradan buradan kendinize motivasyon bulup çıkarmayı öğreniyorsunuz böyle mesleklerde. Ödül ciddi anlamda bir sırt sıvazlama hissi verdi. Rahatlattı.
■ Role hazırlanırken yaşantınızın ya da çevrenizde gördüklerinizin etkisi oldu mu?
Olmaz mı? Yoldan bir kadını çevirip yaşadığınız herhangi bir şiddeti ve tacizi anlatsanız eminim ki “Benim de başıma geldi” diyecek. Çünkü farklı farklı sosyal, kültürel ve ekonomik çevrelerde bambaşka olaylarla aynı hislerin içinde olmuşuzdur defalarca. Birebir aynı şeyleri yaşamasak da hepimiz şiddet nedir, baskı nedir çok iyi biliyoruz.