21.11.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı- Sürdürülebilir bugünlerde başında haresiyle önüne geldiği sözcüklere uhrevi bir anlam yüklüyor. Sürdürülebilir ekonomi, sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir sanat... Sahi her şeyin sürdürelemez derecede çığrından çıktığı bir dönemde sanat sürdürülebilir mi? Ya da başa alalım sürdürülebilir sanat derken ne anlıyoruz? Ortamlarda havalı görünmek için cümle içinde kullandığınızda işe yarayacağı kesin. Peki, biri sizden ne demek istediğinizi açmanızı isterse! Biz de kültür sanat alanındaki önemli isimlere sürdürülebilir sanat nedir ve içinde bulunduğumuz koşullarda sanat sürdürülebilir mi diye sorduk.
Ayşegül Sönmez: “Sürdürülebilir sanat bir seri düşünce biçimidir”
Sanatın sürdürülebilir olması için eseri dile ya da imgeye uygulanamayacak yani bir ürün olmasını zorlaştıracak bir ürün gibi pazarlanmasını, önünde fotoğraf çekilmesini imkânsızlaştıracak her taktik bence sürdürülebilir sanatın konusu tanımı içinde. Sürdürülebilir sanat bir seri düşünce biçimidir. Sanatatak okurlarımıza genç sanatçı Berkay Kahvecioğlu’nun kâğıt atık toplayıcılarının seyyar arabalarına onların portrelerini yaptığı işlerini gösterip bunun sürdürülebilir sanat olup olmadığını sorduk. Okurların çoğu galeride olmadığı için bile bunun bir sürdürülebilir sanat olduğu görüşünü paylaştı. Dolayısıyla okur, sanatın galeriye girdiğinde sürdürülemez olduğunu düşünmesiyle avangard bir görüş ortaya atmış oldu. Şahsen Atatürk Oto Sanayi’nde siparişlerle dökülen onlarca poliüretan heykelin çevreye ve akıllara zarar olduğunu düşünüyorum ve eğer sürdürülebilir bir sanattan söz edeceksek bu eserlerin eritilmesi geri dönüştürülmesi gerektiğini arz ediyorum.
Dr. Öğr. Üyesi Cem Onat: “Sanatçılar sürdürülebilirliğin tarafı”
Sanatın kendisinin 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan, çevresel akımları ne ölçüde etkileyebileceğinin altını çizmek gerekmekte. Sanatçılar ilkin ilkim sorunlarına tepki göstermeye başladılar ve bu tepki sanatçıların bizatihi kendilerini sürdürülebilirlik yaklaşımlarının taraftarı olmaya yöneltti. Bu yaklaşımlar sürdürülebilirlik odaklı sanat eseri üreten sanatçıların sayısını bir hayli artırmıştır. Sanatçıların yanı sıra müzeler, sanat galerileri, inisiyatifler, küratörler vb de sanatın sürdürülebilirliğe katkısında önemli rol oynamakta. Sergilerde, geri dönüştürülmüş veya dönüştürülebilen malzeme kullanımından başlamak üzere, günlük operasyonlarda oluşan atıkları geri dönüştürülebilen malzemelerden seçmeleri önem taşımakta. Sürdürülebilirlik açısından karbon etkileri azaltan sanat kuruluşları bu bağlamda öncü olarak sayılabilir. Sanata değer veren kuruluşların sürdürülebilirlik adına yaptıkları sergiler, bu sergilerde seçilen sanatçılar halkı sürdürülebilirlik uygulamaları açısından teşvik etmede önemli bir rol oynamakta. Bahsi geçen konular göz önüne alındığında, sanatın sürdürülebilirliğe katkıları çok fazla.
Dr. Feride Çelik: “Eğlenceden spora tüm alanları etkilemeli”
Sürdürülebilir kavramının içerisine giren birçok konu başlığı var; ekoloji, adalet, şiddet karşıtı, demokrasi, ekonomi, sosyal, kültürel, tarih... Tüm bu etkenlerle ilişkilendirilen sanata da sürdürülebilir sanat denir. Kısaca bir sanat eserinin sürdürülebilir olması farklı disiplinlerle olan ilişkisine bağlı. Sürdürülebilirlik anlamında 1960’lı yılların ikinci yarısında ortaya çıkan “Arte Povera” ya da “Yoksul Sanat” sanat hareketleri dönemin ticaret çarklarına sanatsal başkaldırı niyetiyle ortaya çıkar. Bu sanat akımının başlıca özelliği gelip geçici, atık ve doğal malzemenin kullanımıydı. “Yoksul Sanat”ın dışında sürdürülebilir sanata örnek olan diğer sanat akımıysa “Arazi Sanat”tır. Bu sanat türü 20. yüzyılın ikinci yarısında olumsuz etkileri daha çok hissedilmeye başlayan endüstriyel gelişmenin ve teknolojik hızın tehlikeli boyutlarını düşündürmeye çağırır. Sanatın sürdürülebilir olması toplumsal gelişim ve maddi yaşam formasyonuyla daima uyum içinde olmasına bağlıdır. 21. yüzyıldaki sanat küresel iklim değişikliğinden üretime, üretimden tüketime, eğlence anlayışlarından düşünme biçimlerine, spora kadar uzanan tüm alanları etkilemelidir.
Dr. Öğr. Üyesi Fırat Arapoğlu: “Sanat tarihinde yeni değil”
Sürdürülebilir sanat iki açıdan tanımlanıyor: Birincisi çevresel konuları ele alan yapıtları işaret ederken, diğeri belirli sanatçıların malzeme seçimi ve uygulama konusunda geri-dönüştürülen malzemeleri kullanması. Fakat bu yönelim, adı farklı olsa da sanat tarihinde yeni karşılaştığımız bir pratik de değil. Kavramsal Sanat ve Çevresel Sanat, 1960’lardan beri çevre ve yeryüzü konusunda çalışmaların üretildiği sanat üretim biçimleri arasında. Görsel sanatlar alanında kullanılmış kâğıtlar, ipler gibi organik veya geri-dönüştürülmüş malzemelerin kullanımıyla tüketim ve israf başta olmak üzere çevresel konular masaya yatırılabilir. Böylece, aslında bireysel atıkların kullanımıyla yeni bir kolektif kültürel anlatının oluşturulabileceğini düşünüyorum. Büyük ölçekli multimedyal gösteriler, oldukça geniş ölçekli endüstriyel malzemeye neden olan enstalasyonlar ve paketlemeler, kültür endüstrisi içinde gittikçe eğlence haline gelmeleri bir yana, çevresel problemlere neden olmakta. Aksine, çevre bilincine duyarlı işlerin sayıca artması gerekiyor. Sürdürülebilir sanat çevresel konuları inceleyerek ve bunları doğru malzemelerle ifade ederek izleyicinin üzerine düşünmesini sağlayan bir ortam yaratabilir.
Doç. Dr. Gökçe Dervişoğlu Okandan: “Türkiye kültürel sürdürülebilirliğin tarafı”
Sürdürülebilirlik kavramı hayatımıza özellikle BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını açıklamasıyla girdi. Bu kavram başlarda, karşılaştığımız krizlerin büyüklüğü sorgulanmaya başlanmadan, kaynakların stratejik kullanımı mesajını içeriyordu ancak geçirdiğimiz yüzleşmelerle (ekonomik kriz, iklim krizi kaynaklı doğal afetler, eşitsizliklerin artmasıyla) farklı sosyal gruplar tarafından da sahiplenildi. Sanatçının antropozen çağında bu tartışmanın dışında kalması söz konusu değildi. BM içinde referans verilen üç sütun (ekolojik, sosyal ve finansal sürdürülebilirlik) yanında kültürel sürdürülebilirlik kavramı da ayrı bir sütun olarak tartışıldı ve sonra her üçünü de içeren bir seviyede olduğuna karar verildi. BM’nin 2005 Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi’nde farklı kesimlerin çözümlerde birlikte üretmesi, yaratıcı sınıfın sosyal haklarının, statülerinin korunması, tükenmeye yüz tutmuş ama insanlık tarihinde birleştirici olmuş kültürlerin korunması takip edilir. Türkiye sözleşmenin 2017’den beri tarafıdır ve kültürel sürdürülebilirlik konusunda yol haritası bu çerçevede sunulmuştur.