Kültür SanatSaldıray Abi’den Ali Cengiz’e

Saldıray Abi’den Ali Cengiz’e

29.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Saldıray Abi’den Ali Cengiz’e

Saldıray Abi’den Ali Cengiz’e





Saldıray Abi’den Ali Cengiz’e
Abimiz," dedi geçenlerde bir arkadaş, neredeyse yarı ağlamaklı bir tonda. "Ayar vermek gibi olmasın ama Saldıray abimiz, karizmayı çizdirmiş bütünüyle! Hem bıyıklarından olmuş, hem o güzelim jargonundan, hem de.. iğne ipliğe dönmüş!" Evet, Saldıray abimiz artık bardakçı Ali Cengiz Efendi. Ve laf aramızda pek bir domestik! Anlayacağınız, kanlı gözyaşları dökmenin tam vakti!
Seyirci kısmı böyledir işte.
Nankör ve sevgisinde pek bir cimri.
Örnekse; sevdi mi bir kere, bir tipi, oyuncuyu hep o rolde görmek, izlemek istiyor. Bunu bilen oyuncu tayfası da, haklı olarak, hem bu sevgiyle mest oluyor, hem bu sevgiden tırsıyor, o rolde ömür tüketmek istemiyor, bir an evvel başka rollere zıplamaya bakıyor. Lakin işte, seyirci affetmiyor. Bir kenara yazıyor. Saldıray Abi’yi (keza bir Mücver’i) elinde tutamadığı için, ne Mükremin Abi’yi bağışlıyor, ne Saldıray Abi’nin kendisini. E, kolay mı, literatüre ikiz yatak muhabbetini, "Geçen gün, bir arkadaşla sevişiyoruz", "Yalanım varsa şuradan şuraya sevişmek nasip olmasın", "Ben günde senin gibi on denesiyle sevişiyorum" gibi özlü sözleri kazandıran Saldıray Abimizi unutmak?
Değil elbette!
Ne ki, Frenklerin dedikleri gibi c’est la vie!*
Ve zaman, her derdin ilacı!
Dolayısıyla, istediğimiz kadar merhum Saldıray Abi’nin ardından kanlı gözyaşları dökelim, hayat devam ediyor, tıpkı tv program akışı gibi. Bir tip doğuyor, büyüyor, seviyor, seviliyor ya da sevmiyor seviliyor ya da tam tersine seviyor sevilmiyor, iş hayatına atılıyor, başarılı oluyor olmuyor, şu bu, derken, ölüyor, sonra? Onun yerine yeni birisi ekranda arz - ı endam ediveriyor! Bu bağlamda işte; diyebiliriz ki, "2 Oda 1 Sinan"ın bardakçı Ali Cengiz Efendi’si - olanca domestikliğine karşın - yine de sevilesi. Sevilesi: Çünkü abimizin (tamam iğne ipliğe dönmüş, tamam jargonu kaptırmış, tamam kazma bıyıklardan da olmuş ama) gözleri yine felfecir, yine fıldır fıldır! Evet, kendileri bir odaya tıkılmış durumdalar. Muhterem zevceleriyle (Nazlı Tosunoğlu) birlikte domes domes yaşayıp gidiyor, vargüçleriyle karşı daireyi, açık alan korkusundan mustarip kuzen Sinan’ı (Nedim Saban) ve yeni kiracılar Kerem ile Aslı’yı (Tardu Flordun - İnci Türkay) gözetleyip duruyorlar, filan fıstık ama laf aramızda temizlik manyağı zevceleriyle bayağı iyi bir ikili oluşturmuşlar.
Tezat, (Abimizin bakışları ne kadar felfecir okuyorsa, yengeninkiler de o kadar baygın! Abimiz ne kadar her şeye maydanoz oluyorsa, yenge o kadar nötr!) öyle de böyle de güldürüyor neticede insanı. Bu anlamda, pazartesi geceleri saat 21:05’de ekrana gelen "2 Oda 1 Sinan", şu çorak yaz günlerinde izlenesi bir dizi. Şimdiye dek, dört bölümü yayınlanan dizinin jokeri, deminden beri dediğimiz gibi bardakçı Ali Cengiz Bey (duvara bardak dayayıp yan daireyi kestiği için bardakçı, küçük esnaf ve zanaatkâr olduğu için değil yoksa!).
Öte yandan diziyi izlemeyenler için, özetlemek gerekirse, konu, genel hatlarıyla şöyle: Açık alan fobisine sahip Sinan, kiracılara dayatılan bir olgudur. İşin gerçeği şu ki, hiçbir kiracı uzun bir süre, salonda yatıp kalkan ve hayatı kendilerine dar eden, tek yönlü beslenen (mönü sabah akşam kebap) obez Sinan’a dayanamaz. Ne var ki, tiyatrocu çift - Kerem ve Aslı - diğer kiracılara pek benzemez. Örnekse, turnelere çıkarlar, sonra, müzik dinlerler, memleket meseleleriyle ilgilenirler, vs. Aynı zamanda Sinan’ın beğendiği kızı dumura uğratan, acayip zengin bir kitaplıkları vardır (Çoğu ansiklopedi cildi olmak üzere taş çatlasın 20 kitap! Geniş yığınlara vurduğunuzda hayran olunası bir adet şüphesiz!). Dolayısıyla, hep bir ağızdan - güçlü bir koro olarak - diyoruz ki; "İyi ki varsın Settar Tanrıöğen! Ve niçin yapımcılar seni, zabıta İrfan’ı, hayvanlar aleminin kralı Eyvah Necdet’i ve "Aşkım Aşkım"ın Necati’sini bir araya getiren bir diziyi ekrana getirmeyi akıl edemiyorlar, anlamıyoruz!"
Anlamıyoruz!
Gerçekten!
* Hayat bu!