Kültür SanatPerdeler hep açık kalsın

Perdeler hep açık kalsın 

27.03.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Bugün Dünya Tiyatro Günü. Sahnenin tozunu yutanlar o tozun iyileştirici gücünün daha fazla kişiyle buluşması için anlattı.

Perdeler hep açık kalsın

Seyhan Akıncı - Loş bir salonun içine girip koltuğunuza oturduktan sonra perdelerin açılmasını beklediğiniz ilk oyunu anımsıyor musunuz? Ya da salondan çıkarken artık o kapıdan giren kişi olmadığınızı. Tiyatro çoğumuza bunu yapar. Dönüştürür. Öylesine inatçıdır ki; savaşlar, pandemiler, ekonomik krizler gider, oyun kalır. Bugün Dünya Tiyatro Günü. Biz de sahnede izlemeyi sevdiğimiz tiyatroculara hayatlarının rolünü sorduk. Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı Yeşim Özsoy, tiyatronun bitmeyen yaşam savaşını anlattı. 2022 Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’ni kaleme alan Seçkin Selvi ve 2022 Dünya Tiyatro Günü Bildirisi’ne imza atan Peter Sellars’ın görüşlerini de sizinle paylaşıyoruz. 

Haberin Devamı

Barış Gönenen: "Uğrak Yeri Okul gibiydi"

Sanırım bugüne kadar hayatımın rolü "Uğrak Yeri" oyununda oynadığım Davey'di. Hem mesleğin başında bu kadar zor bir rolü üstlenmenin hem de İpek Bilgin ile karşılıklı bir oyunda oynamanın yükü ve sorumluluğu vardı üzerimde. İki sezon oynadık, o rolden ve İpek'ten çok şey öğrendim. Okul gibiydi.

Burak Tamdoğan: "Angelos'la insandan yana tavrımı gösteriyorum"

"Gabriel'in Düşü"nde oynadığım Angelos, esprili, sempatik ama çok tehlikeli bir adam. Herkesin empati kurabileceği ve finalde nefret de edebileceği biri. Bizi insanlığımızla yüzleştiren bir karakter. Angelos bana coğrafyamızda yaşanan insanlık ayıbına karşı insandan yana tavrımı gösterme şansı veriyor.

Haberin Devamı

Bülent Emin Yarar: “Hayatıma giren tüm oyunlar yolculuğumun parçası”

Tiyatro oyunlarıyla buluşmam oyunun yazarıyla başlıyor ve hikâyesini kendi içime işleyip sonra paylaşmaya çalışıyorum. Bu şahane bir yolculuk, bu yolculuk nereye kadar devam edecek bilmiyorum. Hayatıma giren tüm oyunlar bu yolculuğun parçası. O nedenle "Hangi oyun?" denince kalakalıyorum. 

Güven Kıraç: "Cellat rolünü seyirci de ben de unutamadık"

Tiyatroda "Jean Dark'ın Öteki Ölümü" adlı tiyatro oyununda oynadığım cellat rolü seyircinin de (Hep konusunu geçiriyorlar yıllardır) benim de unutamadığım özel bir roldü ve benim tiyatro kariyerimde özel bir yeri ve anlamı var.

Çiçek Dilligil: "Keer rolü çok farklı bir yerdedir"

Aziz Nesin'in "Bişey Yap Met" oyunundaki Keer rolü bende çok farklı bir yerdedir. Çünkü koservatuvardan sonraki ilk profesyonel oyunumdu diyebilirim. Müşfik Kenter ile birlikte oynuyorduk. Müşfik Hoca'nın aynı zamanda yönettiği bir oyundu. Kenter Tiyatrosu'ndaki ilk oyunum. Hem bütün Kent oyuncuları ile tanışmam sonrasında zaten kariyerimin mihenk taşı olmuş iş olarak devam etti.

Didem Balçın: "Oynadığım rollerin hepsi o dönem ki hayatımın rolüydü"
Oynadığım rollerin hepsi o dönem ki hayatımın rolüydü. Ama pandemi sebebiyle durduğumuz ve şimdi yeniden oynamaya başladığımız “Ben Varım” oyununda Ki karakterim Jasmine anne olduktan sonra daha başka bir boyuta taşındı benim için. Özel bir çocuk olan Fipsin yalandan bir mucizeyle yok olmasına son anda engel olan bi anneyi oynamak ve anne olmak aslında hayatımın şu an Kİ mucizesi.

Haberin Devamı

Mert Fırat: "Haldun Taner tekstinin içinde Fasulyecihan’ı oynamak çok keyifliydi”

Bugüne kadar oynadığım rollerden benim için en güzeli Tomas Fasulyeciyan’dı. Hem yakın tiyatro tarihimizi; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadarki süreçte tiyatromuzun geçtiği aşamaları çok güzel anlatan hem de bütün renkliliği ve çeşitliliğiyle şu anda içinde bulunduğumuz süreci öngören bir Haldun Taner tekstinin içinde Fasulyecihan’ı oynamak çok keyifliydi benim için. Okul yıllarımda, Gülayşe Erkoç’un yönetmenliğinde kolektif bir dramaturjiyle Dil Tarih’te sahnelenmiş olan bu oyunla çok güzel, keyifli bir öğrenme ve oynama süreci geçirmiştim. Bir gün yeniden oynamayı da çok istiyorum.

Perdeler hep açık kalsın

“Tiyatronun yaşam savaşı bitmiyor”

Yeşim Özsoy: (Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı)

Özel tiyatrolarımız, pandemi döneminin yarattığı hasarı telafi edebilmek üzere çalışırken bu defa da mevcut ekonomik koşulların getirdiği ağır fatura ve vergi yüküyle, karşılanması mümkün olmayan giderlerle karşı karşıya kaldı. Yaşam savaşımız maalesef bitmiyor; farklı biçim ve koşullarda hep devam ediyor. Bu çıkmazdan sıyrılabilmemiz ve tiyatrolarımız için sürdürülebilir bir çalışma zemini oluşturabilmemiz ancak yıllardır süregelen sorunlarımıza köklü çözümler üretilmesi ile mümkün. Önümüzdeki sezon için dileğimiz, mevzuat uyarınca herhangi bir ticari işletme gibi değerlendirilen özel tiyatroların çalışma koşulları ve ihtiyaçlarının gözetildiği yeni bir yasal statü oluşturulması amacıyla Tiyatro Kooperatifi olarak yürüttüğümüz çalışmaların somut sonuçlarını görebilmek. Bu dönüşüm başladığında özel tiyatrolar için teşvik ve destekler çeşitlenecek; bu alandaki üretimler artacak ve zenginleşecek. Tiyatrolarımızın her biri müstakil olarak büyük çaba gösteriyor ama gerçek bir değişim ve alandaki sorunların giderilmesi ancak bir aradayken ve temel sorunların giderilmesi ile mümkün olabilir. Biz bu yolda çalışmalarımıza devam ediyoruz; tüm tiyatro seyircilerini, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını da dayanışmamızın bir parçası olmaya davet ediyoruz. Gelecek yıllarda 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü coşkuyla, güzel haberlerle kutlamayı diliyoruz.