10.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ünlü bestekar İsmet Nedim Saatçi'nin 35 yaşındaki tiyatro sanatçısı kızı Dilruba Saatçi'nin hem yazdığı hem de tek başına sahnelediği "Fikriye ve Latife-Mustafa Kemal'i Sevdim" isimli eserini izlerken o dönemi yaşamış kadar oluyor, bu iki Türk kadınının yaşadıklarını hissediyoruz adeta. Mustafa Kemal'e aşık iki kadının hikayesini anlatıyor Dilruba Saatçi. Aşktan uzak kalmaktansa ölümü seçen Fikriye Hanım ile 24 yaşında Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk "First Lady"si sıfatını taşımak için çabalayan Latife Hanım'ın dramatik öykülerine tanık olurken dalıp gidiyoruz uzaklara.
Özellikle Atatürk'ü seven bu iki Türk kadınını canlandırmak nereden aklınıza geldi?
25 yıl yurtdışında yaşadım. 2000 yılında Türkçeyi tamamen unutmuştum. Birlikte "Evita"da oynadığımız müzikal oyuncusu Helen Schneider bir gün bana "Köklerine geri dön" dedi. Ben de o an tekrar Türkçe öğrenmeye karar verdim. 2004'e kadar bir Türk kadınını canlandırmamıştım. "Acaba içimdeki Türk kadını nerede?" sorusunu sordum hep kendime. Bir oyun aradım. Bir gün bir kütüphanede, Latife ve Fikriye Hanım'la ilgili bir kitap buldum. Kitabı okuduktan sonra "İşte bu iki kadın da benim" dedim. Ve onları mutlaka canlandırmam gerektiğini düşündüm.Sahneye ilk ne zaman çıktınız?
İlk sahneye ilkokulun mezuniyet kutlamalarında çıkmış, Michael Jackson şarkısında dans etmiştim. Sahnede çok rahattım. "İşte yerimi buldum" dedim.
"Oyunun her sahnesi beni heyecanlandırıyor"
Kimsenin indirmesine gerek yok aslında. Almancada çok güzel bir atasözü vardır: "Sahnenin tahtaları seni ne zaman dışarı tüküreceğini bilir." Söyleyecek bir sözüm kalmadığı zaman sahnenin tahtaları beni de aşağıya atacak zaten. Ama şimdilik anlatacak çok şeyim var.
Tiyatro eşittir ne sizin için?Tek kelimeyle özgürlük. Tiyatroda istediğim gibi hareket ediyorum. Özel hayatımda kendime izin vermediğim bir hayatı sahnede yaşayabiliyorum.
Fikriye ve Latife hanımlar da sizin yapamadıklarınızı mı yapıyorlar?Evet. Zaman zaman kontrolsüzler. Kendime göre bir yorumum bu oyun. Bu oyun 2004 yılında ilk kez Berlin'de sahnelendi. Oyunu 1,5 ayda ama 20 yılın birikimiyle yazdım.
Var. Ama bu da benim sırrım olsun. Seyirciler çözmeye çalışsın.
Tepkilerden memnun musunuz?Saygı gördüm. 7'den 77'ye her yaştan ve her kesimden seyirci geldi, hâlâ da geliyorlar oyunuma. Bunu beklemiyordum.
Oyunda en çok hangi sahnede heyecanlanıyorsunuz? Belli bir sahne var mı?Hayır. Oyuna ihanet etmiş olurum. Her karesi, her sahnesi beni heyecanlandırıyor.
Nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?Seyirciyle o dönemi beraber yaşamak, beraber hissetmek istiyorum. Her Türk kadınının içinde bir Latife ya da bir Fikriye var. Bir ayna tutmaya çalışıyorum. Oyunda herkes kendinden bir şey bulabilir. Erkekler de...
"Cirque du Soleil elemelerini kazanan en genç kadın sanatçıyım"Almanya'da mı doğdunuz?
Hayır. Ailem orada yaşamaya karar verdi. 1972, İstanbul doğumluyum. 10 yaşından sonra Berlin'e götürüldüm. Almanya'ya bilinçsiz gittim ama bilinçli geri döndüm. 1,5 sene önce geri geldim ülkeme.Okul yıllarında tiyatroyla ilgileniyor muydunuz?
Almanya'da dans ve tiyatroyla ilgileniyordum. Lisede dans eğitimine başladım. Türkiye'de yaşarken babam radyoevine, konserlere ve film setlerine beni de götürürdü. Yaratıcı insanların yanında kendimi hep özgür hissettim.Almanya'da liseyi bitirdikten sonra konservatuvarı Viyana'da mı okudunuz?
Evet ama ondan önce Berlin Teknik Üniversitesi'nde Psikoloji ve Felsefe Bölümü'ne gittim. Bu, tiyatroyla da çok ilgili bir bölüm. Ancak psikoloji bölümünden altı ay sonra ayrıldım. Konu çok ilgimi çekmesine rağmen sınıfta uykum geliyordu. Yerimin, o sınıf olmadığını anladım. Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'ne gidip nerede sanat eğitimi alacağımı araştırdım. Kötü bir psikolog olmaktansa, iyi bir oyuncu olmak istedim ve Viyana'ya gittim.Uykunuzu Viyana açtı demek.
Evet. Viyana Müzik ve Görsel Sanatlar Yüksekokulu'na gittim. Değişik projelerde, devlet sahnelerinde oyuncu, yazar, eğitmen ve koreograf olarak görev aldım. 2003'te Cirque du Soleil Avrupa elemelerine katılan ve kazanan en genç tek kadın sanatçıyım.