Kültür SanatNostalji devrimcidir!

Nostalji devrimcidir!

30.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Nostalji devrimcidir!

Nostalji devrimcidir






Bu hafta, Ünsal Hoca'yla beraber, insana eskiyi iliklerinde hissettiren sahafları dolaştık. Sahafların kimi, çağa ayak uydurup yeni kitaplar da satmaya başlamış. Kimiyse, değişime direnerek bundan 30 yıl öncesindeki hallerini korumuş. Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Ünsal Oskay'a göre, eskiye olan ilginin kökeninde, yeni hayatın dışladığı, geçmişte kalan ama daha insanca olan hayatın bir takım göstergelerini saklama ve günü geldiğinde onları tekrar kıymetini anlayacak insanlara devredebilme arzusu yatıyor.


Sahaflar, nadir kitapların bulunduğu yerlerdir. Eski eserlerin el yazısıyla çoğaltıldığı medrese gibi yerlere bağlıdırlar. Bunun dışında sahafların kültürel işlevleri de var. Örneğin, Aslan Kaynardağ'ın Elif Kitabevi, yaşayan düşünürlerin, sanatçıların toplandığı bir kültür ocağıydı. Tıp fakültesi dekanı, İstanbul Üniversitesi rektörü gibi şahıslar burada birbirlerine kültür sanatla ilgili bilgi aktarımı yaparlardı.
Toplumsal hayata, yaşanan güne eleştirel bir tavırla bakabilen bütün adamlar geliyordu buraya. Burası eleştirel, zamanını aşan düşüncenin sığındığı bir mecraydı. Yaşanan hayatın, hangi değerleri hayattan silip götürdüğünü fark eden insanların toplandığı bir yer.


Benjamin, antiküryenlikten, yani eski mektup, eski eşya, eski olan her şeyi toplama merakından; insanların neden bu işe ilgi gösterdiğini açıklarken, pek de önemi olmayan motivasyonlardan bahsediyor. Sanayi toplumuna geçildikten sonra hayatın her alanı hızla değişim sürecine boyun eğmek zorunda kaldı. Yaşayan her şey, en yeni olduğu günde ölmeyi kabullenmiş olarak hayata katıldı.
Bu, hayatın her alanını kapladığında, sistemin içindeki en varlıklılar, kurdukları hayatın ne kadar ölümle iç içe olduğunu gözardı edebilmek için, mobilyalarını çok sağlam yaptılar. Büfelerini, kristal likör takımlarıyla doldurdular.
Antiküryenlik ayrıca, yeni hayatın dışladığı, geçmişte kalan ama daha insanca olan hayatın bir takım göstergelerini saklamak ve günü geldiğinde onların tekrar kıymetini anlayacak insanlığa devredebilmek için yapılıyor. Stefan Zweig, Goethe gibi büyük Alman yazarlarının mektuplarını biriktirirmiş. Bu, bir maddi değere tutkunluk, ona sahip olma, kendi ihtişamını gösterme tutkusu falan değil. Bu başka bir şey.
Antiküryenliğin olumlu motivasyonu, acımasız, hızlı tempolu ve ölümü bağrında taşıyan bir üretim anlayışının içinde yaşanan bu hayatın bizi uzak tutmaya çalıştığı, geçmiş hayatın iyi taraflarını bozulmadan, metalaşmadan saklayabilmektir. Onları ölü bir mekana kapatmayı değil, onların kıymetini anlayacak eleştirel bir bakış yaşamını sürdürdüğü müddetçe, günün birinde bunları, bunların kıymetini anlayacak bir insanlık dönemine devretme amacı taşıyor. Sahaflar buna hizmet eden mekânların en kutsalı.
Sahaflara bir sürü insan girebilir. Pahalı el yazması kitapları ya da eski fotoğrafları toplayanlar var. Yunanistan'a giden Rum ailelerin Atina'dan buraya gönderdikleri kartpostalları toplamak basit bir anlam taşımıyor. Bunları toplayanların çoğu, Türkiye insanı.


Bence onlar, hısım akrabanın birlikte yaşadığı, yitirilmekte olan eski tarz bir hayatı arıyorlar. Dolayısıyla bu kartpostalları taşıyanlar, gelecekte tekrar bu daha yakın ve sıcak insan ilişkilerinin canlanabileceği bir toplum arıyorlar. Bunun bilincinde olup olmadıkları beni hiç ilgilendirmiyor.
Ama böyle bir arayış, insanın bir yerlerinde vardır gibi geliyor bana. Bu, çok da olumlu bir şey. Benjamin diyor ki: "Antiküryenlik gösteriş için yapılmıyorsa, eski hayat tarzının hem metalaşan eski eşyalarına, hem de o eşyaların mantığına göre yaşanmış bir hayata sahip çıkmak, onu bir yerde heder olmaktan kurtarmaktır."


Yeni kuşağın da, olan biteni farkında olan ve olmayan kesimleri var. Farkında olan bölümü de bence, sahaflara daha önce bahsettiğim bu onurlu motivasyonla, merak ve ilgiyle geliyor. Sahaf dükkanına gittiğinizde, herhalde Caterpillar ayakkabı almıyorsunuz.


Nostalji bunun tam odağında. Nostalji bizde hep horlanan bir şeydir. İlkel ve gerici bir duygu sayılır. Nostaljinin kötü biçimi yaşanan gün içindir, yani geçmişin para eden değerlerini toplayıp kendi hayatının şatafatını göstermek için yapılandır.


Koleksiyoncu ne zaman merak salar bir ressamın sanatına? Para ettiği zaman. Ben, hiçbir zenginin Van Gogh hayattayken onun bir tablosunu aldığını duymadım. Bu, bizde de büyük ölçüde böyle. Nostaljinin bir başka boyutu da var. Nostalji, devrimci bir boyuta da sahiptir.
Yaşanan hayatın, bize kendisinin olumsuz yanlarını fark ettirmemek için bütün kültürel düzenlemelere rağmen, bize ne kaybettirdiğini anlamaya başlayan insanın içindeki nostalji, gitgide yoksullaşan bir hayatı, yeniden daha zengin bir hale getirme arzusunu, isteğini, en azından düşünü canlı tutma çabasıdır.

Bugünkü insanın bir öyküsü yok


Bugünün artistinin, starının, popstarının ömrü kısa. Tıpkı günümüzün seri imalat mobilyası ve giysileri gibi, imal edildiği dünyaya getirildiği, hayata katıldığı an, içinde saklı olan amacı zaten bir an evvel ölmek, devrini tamamlamak ve dolaşıma yeni şeyler sokmak. Durum böyle olunca, gençler de kalıcı hiçbir şeyin aslında kalmamaya başladığını fark ediyorlar. Bu, ciddi bir tehdit. Yüksek tahsil ya da doktora yapan adamın da bilgi ve hüneri çok hızlı bir değişim süreci içinde olduğu için, o da amortisman süresini çok kısa sürede tamamlayıp demode oluyor.
Ya da daha doğrusu, bozuk asansörlere asılan levhalar gibi, 'kullanım dışı' oluyor. Bunu genç insan da hissediyor olabilir. Onun için, bu fotoğraflar, eski kitaplar kalıcı değerlerin ve o değerlerin oluşturduğu hayatın göstergesi sayılabilir. Okuyamadığı Süryanice bir kitabın içine bakıp hayran olur, cildine bakar hayran olur. Kalıcılık arayışı bugün ciddi bir arayış; çünkü artık hiçbir şey kalıcı değil. Bu kalıcılığın olmayışı, birçok insanda tükenmez bir yeniliğe kavuşma heyecanı yaratıyor. Ama bu heyecan da zaten aynı anda on binlerce insana sunulan yemekler, yeni giyim tarzı, mobilya, eğitim sistemi, dünyaya bakış biçimi, eğlence biçimlerinden oluşuyor. Bize ait özgül ve özgün 'unique' dediğimiz biricik bir şey kalmadı.
Sahaflardan 45'lik plak toplayanlar da var. Bu plaklar, bugünkü teknolojinin sağladığı ses güzelliğine oranla çok daha ilkel. Ama onun kendisi zengin çünkü o, başka bir hayatı temsil ediyor.


Olabilir, çünkü modern hayat bazı şeyleri hırpalıyor. Müzeyyen Senar, 30-40 yıl sanatçı olarak değerini korudu. Bugün kim 30-40 yıl sanatçı olarak değerini koruyabilir? Popülerleşmiş eğlence kültüründe, sanat hayatında kalıcılık ortadan kalkıyor. Bu, sıradan insan olmaktan hiç kurtulmak istemeyen, yaşanan gün içinde mutlu olduğunu zanneden insanların bir arayışı değil. Yavaş yavaş farkındalık kazanan insan, dönüp Müzeyyen Senar'ı arıyor. O plağı, bir insan öyküsüyle birlikte tasarlıyor. Yoksa plak çok kaliteli olmayabilir. İşin acı yanı, bugün yaşayan insanın kendine ait kalıcı bir öyküsü olmayacak.




POPULER KÜLTÜR


Tarık Akan'ın dönüşü
Arıza sinyalleri
Şöhret virüsü ülkeyi sardı
Şimdi de 'Beyaz Kürt' tartışması
Beşiktaş'ı iktidar bozdu
Hidayet Romanları
Amerikan medyası başkan avında...
Nataşa'dan Natalya'ya
Pop-üniversite gerçek oldu
180 derece dönüş
POPUN YARIM ASRI
Nostalji devrimcidir!
TÜRKİYE'NİN NABZI