03.06.2021 - 15:37 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - milliyet.com.tr / ihsan.dindar@milliyet.com.tr
İnsanlık zor günlerden geçiyor. Bu pandemi süreci sizin için kişisel anlamda nasıl bir hayat deneyimi oldu?
İlginç oldu benim için. Her yoksunluk anında olduğu gibi yine içimden bir üretim canavarı fışkırdı. Gün aşırı koltuğumdan şarkılar söylediğim, insanlara ve kendime moral verebilmek adına çeşitli canlı yayınlar yaptığım, en çok da albümümle uğraştığım bir süreçti. Şimdi bakınca bile delilik diyorum kalkıştığım işlere…
Bu zor süreçte ilk albümünüzü de yayımlamış oldunuz. Albümün ismi de şu günlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri "Merhem". Albüm nasıl bir hikâyenin ürünü?
Albüm uzun bir hikayenin ürünü. Çok eski şarkılar da var, karantina zamanı yazdıklarım da. Tüm şarkıları güncelledim, bugünkü hislerime yakın bir yere getirdim. Keşke şurası şöyle olmayaydı dediğim hiçbir şey yok. Merhem’in her santimiyle gurur duyuyorum. Ekip gibi bir ekiple çalıştım. Daha nice güzel şarkılar üreteceğiz beraber.
Pandemi koşullarının bu albümün oluşmasına etkisi oldu mu?
Oldu. İşsiz kaldığım için albüm yapayım hadi diyerek iş yarattım aslında kendime. Bütün odağımı albüme kaydırdım. Sahneyi özlemiyormuş gibiydim. Ama artık öyle değil. Deliler gibi konser yapmak istiyorum. Aşısı bulunmuş bir salgının ortasında işsiz biçare bırakılmak çok canımı sıkıyor.
Daha önceki çalışmalarınızdan da artık dinleyicide oluşmuş bir karşılığınız var. Albümün bütününe baktığımızda dinleyicilerden ne gibi reaksiyonlar aldınız?
Çok güzel geri dönüşler aldım, alıyorum. Ne mutlu bana ve ekibime. Azimle ve güzel hislerle ördüğümüz bu yolda böyle tatlı meyvelerle karşılaşmak harika bir his. Bir hayali gerçek etmek de öyle.
Nasır albümün öne çıkan çalışmalarından biri oldu. Mabel Matiz imzası taşıyan bir şarkı. Bu iş birliği dinleyiciler nezdinde hep bekleniyordu. Gerçekleşti de. Mabel Matiz ile bu iş birliğiniz devam eder mi?
Tabii eder, istiyoruz etmesini. Mabel’le beraber şarkı yazmak harika bir deneyimdi benim için. Umarım niceleri olur. Umarım sahnelere geri dönebiliriz de beraber söyleriz şarkılarımızı.
Hüznü eserlerinizde hissediyoruz. Bu duygu gündelik yaşantınıza da hakim bir unsur mu?
Pek değil aslında. Çok daha neşeli biriyim maşallah. Ama bu neşeye kavuşabilmemde yazdığım acıklı şarkıların payı çok büyük.
Bir de New York'taki Times Meydanı'nı süslediniz. Billboardlarda yer almanız epey ilgi çekti. Bu durum EQUAL projesinin bir parçasıydı. Bilmeyenler için bunu özetlemeniz mümkün mü?
EQUAL, Spotify’ın kadın müzisyenleri desteklemek için yürüttüğü bir proje. Bu proje kapsamında çeşitli çalma listeleri hazırlandı, kadın sanatçıların şarkılarıyla dolu. Ben de EQUAL Türkiye’nin ilk kapak sanatçısı oldum, çok mutluyum. Times Square’de projenin tanıtımı için ülkelerin EQUAL elçilerinin fotoğrafları döndü durdu Spotify’ın billboard’unda. Orada belirmek de harika bir anı oldu gerçekten benim için.
Geçtiğimiz Cuma günü PSM Online'da albümünüzün ilk konserine imza attınız. Yanınızda da kalabalık bir orkestranız vardı. Sizin için nasıl bir deneyim oldu albümünüzün ilk konserini online olarak gerçekleştirmek?
Vallahi yıllarca hayalini kurmuştum lansman konserimin, ama o hayalde dinleyicilerim vardı. Ben hala bir etkinliğe konser diyebilmemiz için orda dinleyiciler de olmalı gibi bir hisse kapılıyorum açıkçası. Üçüncü şarkımız Nasır’dı, o bitince kulağımda çığlık kıyamet bir alkış çınladı, gerçekte var olamayan bir alkıştı maalesef. Alkışsız çalmak bana zor geliyor. Sonra dedim ki kendime “insanlar evlerinden alkışlıyor, buna odaklan”. Bu motivasyonla tamamladım konseri. Çok mutluyum, şahane bir prodüksiyondu. Emeği geçen herkese tekrar tekrar teşekkür ederim buradan da. Bu kadar zor ve dar zamanda, değdiği herkese nefes veren bir etkinlikti. Albümden beklediğim de buydu, içim çok rahat bu açıdan.
Normal şartlarda bu konser belki de Zorlu PSM'de binlerce kişinin katıldığı bir konserle gerçekleşecekti. Bu konsersizlik iklimi size neler hissettiriyor?
Korkunç hissettiriyor. Çok kötü hissediyorum. Dayanacak gücüm kalmadı. Zaten konserin bir noktasında işimden ne kadar uzun süredir alıkonulduğumu fark ettim ve çok üzüldüm. Böyle olmak zorunda değildi. Sektörümüz her felaketten ağır darbeler alıp bir şekilde kendini yenilemeyi başarabilen bir sektördü. Ama bu sefer bu yalnız bırakılmışlıkla nasıl başa çıkacağız bilemiyorum. Bileniyorum. Müzisyenlere ve kültür sanat sektörü emekçilerine yapılan bu haksızlığı kınıyorum. Sahnelerimize kavuşacağımız günü iple çekiyorum.