Kültür SanatMaçka Sanat adeta bir Simurg misali

Maçka Sanat adeta bir Simurg misali

28.11.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Rabia Çapa ve Varlık Yalman tarafından 1976’da kurulan ve 40 yılın ardından 2016’da sanatseverlere veda eden çağdaş sanatın öncüsü Maçka Sanat Galerisi kapılarını tekrar açtı. Maçka Sanat’ın dünü ve bugününü Rabia Çapa ve kızı Didem Çapa’yla konuştuk

Maçka Sanat adeta bir Simurg misali

Seray Şahinler - Maçka Sanat Galerisi, Türkiye’nin çağdaş sanat serüveninin en önemli hatta ilk duraklarından… 1976 yılında Rabia Çapa ve kardeşi Varlık Yalman tarafından kurulan Maçka Sanat, bugünün usta sanatçıların ilk sergilerine ev sahipliği yapan yerlerden. Kimler yok ki… Sarkis, Canan Tolon, Candeğer Fürtun, Altan Gürman bu isimlerden sadece birkaçı. Zira bugün retrospektifi yapılan sanatçıların sergilerini gezdiğinizde serüvenin Maçka Sanat’la başladığına mutlaka tanık olursunuz. Maçka Sanat, 40 yıllık macerasına 2016 yılında son vermişti. Fakat beş yıl aradan sonra yola devam etme kararı aldı. İyi ki de aldı. Galeri artık Rabia Çapa’nın kızı Didem Çapa’ya emanet. Galerinin açılış sergisi ise Serhat Kiraz ve Hakan Gündüz’ün zaman kavramını yeniden yorumladıkları “Moment/An.” Rabia Çapa’yla galerinin serüvenini, Didem Çapa ile bundan sonraki yol haritasını konuştuk…

Haberin Devamı

Maçka Sanat Galerisi beş yıl arada sonra yeniden hayat buldu burası… Neler hissediyorsunuz?

Maçka Sanat Galerisi’nin 2016 yılında kapanışının ardından 2021 yılında kızım Didem Çapa’nın yönetiminde yeniden açılmasından dolayıçok mutluyum. Sanatçılarımız, sanatseverlerimiz açılışa geldiler. Gelemeyenler mutluluklarını telefonlarla ileterek bizleri duygulandırdılar. Sağ olsunlar.

Maçka Sanat sanatın ve sanatçının buluştuğu, disiplinlerarası birlikteliklerin yaşandığı, çok önemli isimlerin buluştuğu bir kültürdü aynı zamanda. Bugün Türk çağdaş resminin ustalarının ilk sergilerine ev sahipliği yapan, onların görünür olmasına yol açan bir yerdi. Geçen 45 yıla bakınca Maçka Sanat Galerisi nerede duruyor?

Haberin Devamı

Maçka Sanat Galerisi sadece bir “sergi alanı” olmaktan çok daha öteydi. İşte bu nedenle sanatçılarıyla çeşitli müzelerde arşiviyle Arter’de yer aldı. Bundan sonrasını da bence sanat tarihçilerinin yorumlarına bırakmak daha doğru olur.

Maçka Sanat’ın Türkiye’nin özellikle “çağdaş sanat” alanında önemli ve sembolik bir yeri var. Sizin için ne ifade etti Maçka Sanat? Hayallerinizi, hedeflerinizi gerçekleştirdiniz mi?

İnsanların hayal dünyaları çok geniştir. Maçka Sanat Galerisi için her hayal ettiğimizi gerçekleştirebildiğimiz söylenemez ama gerçekleştirdiklerimle mutlu oldum. Maçka Sanat Galerisi benim için bir yaşam biçimiydi.

Maçka Sanat öncülüğünde, İstanbul’da pek çok sanat galerisi açıldı. Son yıllarda şehrin merkezinden çeperine doğru yeni mekan akışı devam ediyor. İstanbul’un çağdaş sanat merkezi olma yolundaki yerini nasıl görüyorsunuz?

Galeriler açılır. İyi olanlar kalır. Diğerleri zaman içinde kendi kendilerini yok ederler. İstanbul çağdaş sanat merkezi olma yolunda ilerliyor.

Eskilerden en çok neyi özlüyorsunuz?

Sanatçılarla birlikte sergi kurmayı, sergi giysisiyle serginin bir parçası olmayı, akşamüstleri güzel dostlarla birlikte olup, sohbet etmeyi özledim. Bir de artık aramızda olmayan dostları çok ama çok özlüyorum.

Geçen zamanda koleksiyonerlik kavramı ve profili değişti diyebilir miyiz peki? Siz nasıl görüyorsunuz bugünkü koleksiyonerlik anlayışını?

Haberin Devamı

İyi bir koleksiyoner her zaman için iyi bir koleksiyonerdir. Bunu belirleyen bilinçli seçimler ve koleksiyonun bütünlüğüdür.

Didem Çapa: ‘Aynı hedeflerin izindeyiz’

Maçka Sanat Galerisi’ni yeniden açma fikri nasıl oluştu? Nasıl karar verdiniz burayı tekrar sanatseverlerle buluşturmaya?

2016 yılında galeri kapandı. Bu çok üzüntü verici bir süreçti. Sadece benim için değil, sanatçılar, söyleşilere katılan konuklar ve sanatseverler için sanatta bir ütopyanın bitişi gibiydi. Galerinin arşivi Arter’e verildi.  40 yılın kitabı “Görülmeyene Bakmak” çıktı. Bir gün Maçka Sanat Galerisi’nin Bienal kapsamında mekân olarak kullanıldığı bir sergide, sanatçılarla birlikte buluşup konuştuğumuz bir ortamda, galeriyi yeniden açık görmenin heyecanıyla annem “Galeriyi artık kızım yönetecek” dedi. O anı hiç unutmuyorum. Kapandığımız tarih olan 16 Kasım’da yeniden açmaya karar verdik.

Son beş yılda dâhi çağdaş sanat yaklaşımları ve pratikleri dönüştü. Fuarlar, sergiler, müzayedelerle birlikte sanat bambaşka bir boyut kazandı. Maçka Sanat’ın yeni dönemdeki kriterleri, eşikleri neler olacak?

Haberin Devamı

 Maçka Sanat Galerisi satış yapmayı değil, iyi sergiler kurmayı, öncü olmayı esas aldı. Bugün Türkiye’deki en önemli müzeler ve koleksiyonerlerde bizim sanatçılarımızın eserleri var. Sanatın yarını için yine dünümüzdeki aynı hedeflerin izindeyiz. Öncü olmak, disiplinlerarası birliktelikler kurmak, yöneticisinden sanatçısına ve izleyicisine kadar hep birlikte öğrendiğimiz, değiştiğimiz, dönüştüğümüz bir iklim yaratmak. Bu geçmişten gelen bilinci hep korumaya çalışırken, yeni dönemin teknolojisi, dijital sanatı ve sosyal mecralarıyla daha etkin olmak. Çocukları, gençleri sanatla buluşturmak… Kısaca geçmişteki öncü tavrımızı yarınlara taşımak.

Aynı zamanda annenizden gelen büyük bir kültürel miras burası… Bu bağ Maçka Sanat’ın bundan sonraki yolculuğuna nasıl yön verecek?

Maçka Sanat Galerisi açıldığında ben 13 yaşındaydım. Galeride büyüdüm. Maçka Sanat Galerisi’nin hem büyük bir miras hem de bir o kadar büyük bir sorumluluk olduğunu biliyorum. Onu var kılan ve yaşatan değerlerin içinde büyüdüğüm için bu sürecin çok farkındayım. Maçka Sanat Galerisi sanat için bir ütopyaydı. Bundan sonraki yolculukta onu o duruşuyla sürdürmeye çalışmayı esas aldık.

Haberin Devamı

İlk serginiz bir yönüyle dijital sanata da temas ediyor… Bu bilinçli bir tercih miydi ve “yeni” anlayışın bir parçası mıydı?

Yeniden açılırken ilk sergi dünü yarınla buluşturan bir sergi olmalıydı. Maçka Sanat

Galerisi’nin bellek ile ilgili sergilerini Serhat Kiraz yapardı. Serhat Kiraz, 1993’te yaptığı “Translation” sergisinde bana “Evren bugünün teknolojisiyle böyle görünüyor, ama geleceğin teknolojisinde aslında bu evreni, yıldızları yanar sönerken görebileceğiz” demişti. Onu Hakan Gündüz ile buluşturmayı bu yüzden istedim. Maçka Sanat Galerisi’nin bir sihiri de buydu. Birlikte gelişip dönüşmek… Sergiyi birlikte kurdular. Konuyu “An/ Moment” olarak birlikte seçtiler. Bu sergi an üzerinden zamanı ve aslında insanın evrende var olmayan şeyleri ölçüp biçimlendirerek kendini sıkıştırdığı sistemi sorgulamamıza alan açıyor. Çarklar dönüyor. Siz durunca duruyor. Zaman, hareket varsa var. Siz hareketsiz olunca zaman biter mi? Bu sergi cevap üretmeye alıştırılmış insanları soru sormaya davet eden bir çağrı niteliğinde… Düşünmeye davet eden bu tavır, geçen onca zaman üzerinden zaman konusunu irdeleyerek gelmek güzel bir başlangıç oldu.

Siz de bir yerde Maçka Sanat’ta büyüdünüz. Buradaki ortam, tanışıklıklar sizi nasıl etkiledi?

Maçka Sanat Galerisi’nde büyümek çok müthiş bir duyguydu. Okul kitaplarında okuduğunuz sanatçılar, yazarlar, şairlerle birlikte olmak, onları ismen değil, cismen tanımak, sanatları hakkındaki görüşlerini onlardan dinlemek, basılmamış şiirleri ilk kez duymak, yeni basılacak şiir kitaplarının adını nasıl seçtiklerini gözlemlemek, onların az sözle size aktardığı damıtılmış bilgileri dinlemek büyük bir zenginlikti. Galeride büyürken edindiğim tecrübelerle benim yaşadıklarımı başka çocuklar da yaşamalı diye bir düşünceye sahip oldum. Bence her çocuk sanatçılarla büyüme şansına sahip olmalıydı. 2003 yılında bir grup gönüllü öğretmen ile birlikte kurduğumuz Yaratıcı Çocuklar Derneği bugün sergi ve etkinlikleriyle 18. yılını kutluyor.

Maçka Sanat’ın yeni döneminde sözü, manifestosu ne olacak?

Maçka Sanat Galerisi öncü tavrını ve güncel kalmasını bir kişinin aklına emanet olmadığı bir iklime borçludur. Kendi küllerinden bir Simurg misali yeniden doğarken 30 kuşun varıp da kendilerinin Simurg olduklarını anladıkları yerdir. Bu nedenle bugün Maçka Sanat Galerisi sanatçılarıyla en seçkin müze ve koleksiyonlarda yer alıyor. Biz öncü galeri olmayı, dost olmayı seçtiğimiz sanatçılarla  çıktığımız yolculuklara borçluyuz. Birlikte değişerek, dönüşerek, gelişiyoruz.

Fotoğraf: Hüseyin Özdemir Milliyet