Kültür SanatKişisel bir aile tarihi hikâyesi

Kişisel bir aile tarihi hikâyesi

01.08.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Bu hafta gösterime giren “Lübnan Semaları”nın yönetmeni Chloé Mazlo, Lübnan’dan iç savaş sırasında Fransa’ya göç eden ailesini konu alan filmle ilgili “Savaş olan bir yerden gitmek insanı paramparça ediyor, korkunç bir acı veriyor. Çünkü sevdiğin bir yerle tüm bağlarını koparman lazım” diyor

Kişisel bir aile tarihi hikâyesi

Nil Kural - Fransız yönetmen Chloé Mazlo, ilk uzun metrajlı filmi “Lübnan Semaları / Skies of Lebanon” ile birçok yönetmenin ilk filminde izlediği, çoğunlukla da filmlere samimiyet katan bir yolu tercih ediyor: Aile hikâyesinden yola çıkmak. Bu hafta sinemalarda gösterime giren, geçen yılki Cannes Film Festivali’nin Eleştirmenler Haftası seçkisinde yer alan “Lübnan Semaları”, 1950’lerde Beyrut’ta geçiyor. Film, İsviçre’den Lüban’a gelen ve burada bir astrofizikçiye âşık olup mutlu bir yuva kuran Alice’in (Alba Rohrwacher) iç savaş çıktığında yaşadıklarına odaklanıyor.

Haberin Devamı

Filme ilgili konuştuğumuz Mazlo, başta aile hikâyesine mesafeli yaklaştığını anlatıyor: “Aslında projenin başında ailemin hikâyesinden uzaklaşmaya niyetliydim. Projeyi düşünürken zamanla onlara ve anlattıklarına yakınlaştım. 1960’ların Lübnan’ına dair anlattıkları aklıma gelip durdu ve ister istemez bu yöne çekildiğimi fark ettim. Bu dönemin Lübnan’ıyla ilgili bildiğim çok hikâye vardı bildiğim ve onları filme yansıttım.”

Mazlo için Fransa’da büyümüş biri olarak Lübnan’la bağları çocuklukla iç içe geçmiş, “Lübnan’la ilişkim aslında çocukluk hayallerimle sıkı sıkıya bağlı. Fark ediyorum ki ailemden dinlediklerimin üzerine kendi hayal ettiklerimi de katmışım. Beyrut’a ilk kez sekiz yaşında gittim ve oradaki aile üyeleriyle tanıştım. Kendimi bir masal diyarındaymış gibi hissettiğimi hatırlıyorum” diyorum. Filmi masalsı bir dünyada anlatmanın da bunun sonucu olduğunu ifade eden Mazlo, “Lübnan halkının da böyle bir masalsılığa yakın bir yanı olduğunu gözlemledim ve bu yönleriyle bağ kurmak istedim” diyor.

Haberin Devamı

Mektuplardaki duygular, gerçekler

Filmin ana karakteri Alice’i anneannesinden yola çıkarak yaratan Mazlo, ona sıklıkla danışmış: “Ona çok soru sordum ama senaryo yazdığımı söylemedim. ‘Beyrut bombalanırken ne hissettin?’ gibi… Cevaplarına göre senaryoyu şekillendirdim. Ebeveynlerimle de konuştum.”

Mazlo’nun en büyük rehberi ise mektuplar olmuş: “Anneannemin anneme yazdığı mektuplar harika bir kaynaktı. Annem Lübnan’dan ayrıldıktan sonra yazılanlar… Mektuplar duygular hakkında her şeyden daha fazla fikir veriyordu. Mesela Alice kızının Lübnan’dan gidişini kabullenmediğine şimdi inanılmaz geliyor. ‘Bir anne neden kızının savaştan kaçmasını istemez’ diye düşünüyorsunuz… Ama bu doğru. Anneannem mektuplarında anneme çok kızıyor. Bu gerçek bir duygu ve yıllar sonra kurmaca bir zeminde film çekerken bana çok yardımcı oldu.”

Mazlo anneannesinin bir İsviçreli olarak Lübnan’a duyduğu bağlılık ve sevgisi ise yanlış yerde doğmakla açıklıyor: “Anneannemin Lübran’a duyduğu aşkı filmi çekerken anladım. Daha önce ne kadar âşık olduğunu anlayamamışım. Lübnan onun için yeniden dünyaya gelmek gibi olmuş. Büyüğü İsviçre’den nefret etmiş, yani yanlış ülkede doğmuş. Lübnan ona doğru yerde yeniden doğma şansı vermiş ve buradaki insanlara ailesinden daha yakın hissetmiş.”

Haberin Devamı

Mazlo filmi çekerken savaş olan bir coğrafyadan gitmek zorunda kalmayı da yeniden düşündüğünü söylüyor: “Savaş içinde bir yerden gitmek insanı paramparça ediyor, korkunç bir acı veriyor. Çünkü sevdiğin bir yerle tüm bağlarını koparman lazım. Savaştan barışa yolculuk, kâğıt üzerinde iyi bir şey gibi geliyor ama gerçekte çok daha karışık duygular var. Acı çeken bir yeri geride bırakmak çok zor…”