Kültür SanatKayda geçmemişlerin hikâyesi

Kayda geçmemişlerin hikâyesi

28.05.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Reşad Ekrem Koçu’nun hazinesi “İstanbul Ansiklopedisi”nin yayımlanmamış bölümleri Salt Galata’daki “Başka Kayda Rastlanmadı” sergisinde gün yüzüne çıkıyor.

Kayda geçmemişlerin hikâyesi

SERAY ŞAHİNLER- Tarih içinde tarih, arşiv içinde arşiv… Reşad Ekrem Koçu’nun 1944 yılında ilk fasikülü çıkan, ardından ciltler hâlinde yayımlanan “İstanbul Ansiklopedisi”ni bugüne dek hiç bilmediğimiz bölümleriyle okumaya devam ediyoruz.

Haberin Devamı

Salt ile Kadir Has Üniversitesi tarafından 2018’den beri yürütülen Reşad Ekrem Koçu ve “İstanbul Ansiklopedisi” arşivi çalışmaları sonucu hazırlanan “Başka Kayda Rastlanmadı: Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi”, Koçu’nun neredeyse ömrünü adadığı ansiklopediyi yeniden görünür kılıyor. Bu kez yayımlanmamış bölümlerine ışık tutarak… Salt Galata’da düzenlenen “Başka Kayda Rastlanmadı” adlı sergi ansiklopedinin Z harfine kadar olan ciltlerinin tasarım aşamasında kalan maddelerini takip ediyor.

Şehir kütüğü

Salt, kendi mekânıyla da konuşmayı tercih ederek Koçu’nun evrenine Galata ve Haliç üzerinden bakmış. Koçu’nun 19. YY başından 20. YY ortasına kadar Galata ve çevresine dair ‘çizmeye çalıştığı’ bir kent panoraması var. İflah olmaz bir ‘bellek arkeoloğu’ Koçu. Güllü çorab, hamam boğçaları, köçek, Yeniçeri Kahvesi, Şerberthane Balozu, gümrükönü salaşları, Salıpazarı Deniz Hamamı, hula hoop, imar, görücüye çıkmak, intihar, harfendazlık, Haçik Aganin Gazinosu, Güzellik Müsabakaları, güneş yanığı modası, ne ararsanız Koçu’nun oltasına takılmış. ‘Seçilmiş tarih yazımında’ ne yoksa, onun ansiklopedisinde kayıt altına alınmış. Bu yönüyle, kaydı olmayanların bir kentin hafızasındaki yerine, kişilere, olaylara, adli vakalara, geleneklere, tarih yazımında aslında hiç yeri olmamışların etrafında gezerek bakıyor. Salt Galata’nın üç katına yayılan sergideki “Haliç Kenarında İki Yalı Boyu”, “Nereye gidiyor bu çocuklar, küçük delikanlılar, kızlar ve genç kadınlar?”, “Bu şehir kütüğünde elbette anılacak insanlar”, “Ancak İstanbul’da evlenenlerdir ki İstanbul’un kendi halkından sayılmıştır” bölümleri, temeline aldığı ve kurmaya çalıştığı ‘şehir kütüğünde’ olan biteni sorguluyor aynı zamanda.

Haberin Devamı

Koçu’nun heybesinde daima yer bulan ve ansiklopedinin önceki ciltlerinde rastlanan tekke, sebil, saray, yalı, âlim, şair, hekim, muallim, derviş, köçek, ayyaş, derbeder, pehlivan, tulumbacı, hırsız, serseri gibi karakterler; şehrin bayırı, suyu, havası, mesire yerleri, bahçeleri, bostanları gibi tanımlardan ziyade bu sergide ‘ayaktakımı’ tayfası daha çok söz sahibi. Kişilere ilişkin bazı maddelerin sonundan yer alan “Başka kayda rastlanmadı” ifadesi Koçu’nun ansiklopedi tahayyülünün meşruluğunu ortaya koyuyor bir yönüyle. Burası başka yerde kaydı olmayanların ‘tuhaf’ ve ‘münasebetsiz’ sahnesi. Semavi Eyice, ansiklopedinin yarım kalma nedenlerinden birini, tarihe geçmeyecek derecede önemi olmayan kişilere ayrılan uzun sayfalara veya onlar için yazılmış manzumelerin tamamına yer verilmemesine bağlamış. Arşiv pratiği açısından değerlendirilebilecek bir yaklaşım olsa da “Bu şehir kütüğünde elbette anılacak insanlar” köşesinde tanıştığımız, 1965 yılında beş hizmetçi arkadaşıyla birlikte hırsızlık çetesi kuran Penbe’nin, 1973 yılında Boğaz Köprüsü’nde çalışan ve bir zımpara makinesinin parçaladığı taşın fırlaması sonucu hayatını kaybederek “Boğaz Köprüsü ilk kurbanını verdi” ifadeleriyle kayda geçen Sivaslı işçi Hüseyin Dalbudak’ın, ‘40’larda “İstanbul’da kalırsa Türkleşecek” kaygısıyla çevresi tarafından apar topar Yunanistan’a gönderilen İspiro’nun öyküsü Koçu’nun çabasını haklı kılıyor.

Haberin Devamı

Kayda geçmemişlerin hikâyesi

Haberin Devamı

Aile arşivi de var

“İstanbul Ansiklopedisi”nin bilinmeyen bölümlerine ilk kez tanık olmak hayranlık verici. Bütün bu bilgi belge yığını görsel açıdan da bir şölene dönüşüyor. Metin taslakları, kupürler, kolaj ve çizimlerin oluşturduğu malzeme, İstanbul’un kütüğünü görsel açıdan besliyor. Sabiha Rüşdü Bozcalı’ya ait çizimler görülmeye değer. Ayrıca Reşad Ekrem Koçu’yu daha yakından anlatan köşede aile arşivinden belgeler, fotoğraflar o kadar sıcak ve samimi ki...

Salt ve Kadir Has Üniversitesi ekibi, neredeyse Koçu’nun ansiklopediye gösterdiği titizliği arşiv çalışmasında da uygulamış. Binlerce belgenin arasından anlaşılır, kapsayıcı bir önerme sunuyorlar. 1975’te hayatını kaybeden Reşad Ekrem Koçu’nun ömrü vefa etseydi, bütün topladıklarını nasıl tasnifleyecekti, bunca malzemeyi nasıl damıtacaktı sorusu ise zihinleri kurcalamaya devam ediyor…

Sergi 29 Ekim’e kadar ziyarete açık olacak.

Haberin Devamı

Kayda geçmemişlerin hikâyesi

40 bin belge dijitalde

Sergi paralelinde, “İstanbul Ansiklopedisi”nin basılı ciltleri ile birlikte yaklaşık 40 bin öğelik bir belge grubu dijital ortama aktarılarak çevrimiçi erişime açılacak. 19. ve 20. YY İstanbul’una farklı bir bakış açısı getirmeyi amaçlayan sergi ve arşive, çeşitli disiplinlerden araştırmacıların katkılarıyla hazırlanan bir e-yayın eşlik edecek. Sergi kapsamındaki kamu programları saltonline.org ve Salt’ın sosyal medya kanallarından duyurulacak. Reşad Ekrem Koçu evrenine daha da fazla girmek isteyenler için Doğan Kitap tarafından yayımlanan kapsamlı bir külliyatın olduğunu da ekleyelim.

Kayda geçmemişlerin hikâyesi

Hayatını adadı

Reşad Ekrem Koçu, 1905 yılında İstanbul’da doğdu. 1931’de İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Kuleli Askerî Lisesi, Vefa Lisesi ve Pertevniyal Lisesi’nde tarih öğretmenliği yaptı. Milliyet, Yeni Tanin, Tercüman, Hayat Tarih Mecmuası, Resimli Tarih Mecmuası gibi dergilerde makaleler yazarak geçimini sağladı. Tarihî romanlar ve belirli bir tarihî şahsiyeti anlatan romanlaştırılmış monografiler yayımladı. İstanbul’a dair tarihî, coğrafi, mimari, edebî, folklorik konuları ele alan “İstanbul Ansiklopedisi”ni 1944’te fasiküller hâlinde yayımlamaya başladı. 34 fasikülün ardından 1951’de ekonomik nedenlerle ansiklopediye ara vermek zorunda kaldı. 1958’de yeniden yayımlanmaya başlayan ansiklopedinin macerası 173 fasikül ve 11 cilde ulaştı. Gökçınar (Mehmed) maddesi ile biten 1973 tarihli fasikülle beraber “İstanbul Ansiklopedisi”nin yayın hayatı son buldu. Koçu, bundan iki yıl sonra, 6 Temmuz 1975’te vefat etti ve Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedildi. İstanbul’un ‘muazzam kütüğü’nü oluşturmak üzere çıktığı yolda ansiklopedisi uğruna babadan kalma köşkünü, parasını ve sağlığını kaybeden tarihçinin mezar yeri tespit edilemedi.