25.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Nil Kural - Kundura Sinema ve Sahne’nin bu yıl beşincisini düzenlediği ve Beykoz Kundura’da devam eden Bir Yaz Gecesi Festivali, özel bir buluşmaya vesile oluyor. 7 ve 14 Ağustos’ta Türkiye’nin köklü saykodelik müzik grubu BaBa ZuLa, G. W. Pabst’ın 1928 yapımı sessiz filmi “Abwege / Dolambaçlı Yollar”a müzikleriyle eşlik edecek. Avukat eşinin işkolikliği nedeniyle yalnız kalan Irene’nin arayışlarına odaklanan filme canlı müzikleriyle yeni bir atmosfer yaratacak etkinliği BaBa ZuLa’dan Murat Ertel ile konuştuk.
Canlı müzikle eşlik edeceğiniz “Abwege”yi izlediniz mi?
Evet ve daha önce seyretmemiştim. 1920-1930 arası Alman filmlerini sevdiğim halde bu filmin yönetmeni hakkında hiçbir bilgim yoktu.
Performansa hazırlanma sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Filmi tek tek seyrederek hazırlanmaya başladık, daha sonra notlar aldık ve filmin bölümlerini düşünmeye başladık. Filmi birçok defa seyrettikten sonra kafamızda birtakım bölümler oluşmaya başladı. Bu düşüncelerden sonra bazı enstrümantasyon ve ses arayışları başladı bende ve stüdyomuzda buluşarak provalar yapmaya başladık.
Filme ilgili en çok ne ilginizi çekti?
Filmde en çok ışıklar ve kulüp sahneleri ilgimi çekti. Berlin’i tanıyan bir insan olarak o yıllardaki Berlin’in şehir olarak ele alınması ve Berlin kulüplerinde o dönemde nasıl eğlenildiğini görmek herhalde filmin en çekici yanı benim için.
Yakın dönemde sessiz filme canlı müzikle eşlik etmenin Türkiye’de yapılmış ve etkilendiğiniz örneklerinden sayabilir misiniz?
Çok yakın bir zamanda Kadıköy Belediyesi’nin yaptığı bir etkinliğe katıldım. Charlie Chaplin’in yönettiği “Şehir Işıkları” filmine kendi bestelediği müzikler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir orkestrası tarafından çalınıyordu, çok etkileyici bir performanstı. Bunun dışında herhalde en çok kendimizden etkilendiğimizi söyleyebilirim: “Doğunun Çiçeği” isimli 1917 yılında yapılmış ve İstanbul’da çekilmiş ilk uzun metraj olma özelliğini taşıyan bir filme 15 yıldır dünyanın çeşitli yerlerinde müzik yapıyoruz ve bu bizim için çok büyük bir tecrübe oldu. İstanbul’da bunu yapan insanlar o dönemde yoktu, sonradan sessiz filmlere müzik yapmak moda oldu diyebiliriz.
1920’lerde Berlin’de geçen bir filme saykodelik müziğinizin eşlik etmesi sonucunda izleyiciyi sizce nasıl bir deneyim bekliyor?
İlginç bir deneyiminin onları beklediğine eminim çünkü ne olacağını ben de tam olarak bilmiyorum, ama dönem müziği yapmayacağımız kesin. Buna, herhalde film gösteriminden biraz önce son provalarda tam olarak karar vereceğiz, o yüzden bizim için de sürpriz olacak ama çok ilginç olacağından eminim ve çok heyecanlıyız.
Canlı müziğin yıllar önce çekilmiş bir filmin atmosferini değiştirmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Müzik her filmin atmosferini hatta duyulduğu her yerin atmosferini son derece farklı bir boyuta getirebilir; bu durum beni heyecanlandırıyor. Bu filmi değerlendirirken de biraz şaşırdım açıkçası. Çünkü o dönemin Alman sinemasını, yani Fritz Lang ya da F. W. Murnau gibi yönetmenleri çok severim fakat Pabst’ı hiç duymamıştım. Hitler’e olan yakınlığı yüzünden çok ünlü olmadığını söyleseler de bu bana çok inandırıcı gelmedi. Çünkü Hitler’in propaganda filmlerini yapan Leni Riefenstahl bile sinema tarihinde yerini aldı ve onu da çok beğenirim. Sanırım bu filmin atmosferini değiştirerek çok daha iyi bir film yapmak bizim için heyecan verici bir meydan okuma olacak.