31.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - İBB Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunlarından “Hayat Der Gülümserim” seyirciyle buluştu. Özen Yula’nın yazıp yönettiği oyun, kalbinizi titretecek bir öykü.
Nostaljik tatlarla bezenmiş oyun, eski bir tiyatro salonunda açılıyor. Burası Türk tiyatrosunun efsanelerini ağırlamış ve belli ki uzun zamandır atıl kalmış bir yer. Hani son yıllarda bir bir perde kapatan tiyatro salonları gibi, artık yıkılıp yerine AVM yapılacak sahnelerden biri...
Bu karanlık, soğuk, boş ve kimsesiz salona giren bir kadın oyuncu beliriyor önce. Dekoru inceliyor, tozlu koltuklara dokunuyor. Sonra yıllarca emek verdiği, olağanüstü karakterleri canlandırdığı sahneye çıkarak seyirciyle dertleşmeye başlıyor. Merdivenlerin arasına konan bir güvercin ise zamanda yolculuğu başlatıyor.
Kırılmalar ve kırılanlar
İsmini bilmediğimiz başrol oyuncumuz, kenarda köşede kalmış dekor ve kostümlere bir bir dokunarak anlatılmaya değer bulunmayan kadınların hikâyelerini anlatmaya karar veriyor. Lale Devri’nden 1997’ye, 1950’lerden 1970’lere ve 2000’lere uzanan zaman kırılmalarıyla birbirinden farklı karakterlerin öykülerini paylaşıyor seyirciyle. Önce Osmanlı’ya selam çakarak sarayda hapis hayatı yaşayan, ardından özgürlüğüne kavuşarak Lale Devri’nin akıbetine yön verdiğini düşünen bir kadınla başlıyor hikâye. Ardından 1997’de ölüm döşeğindeki babasıyla hesaplaşan genç bir kadını izliyoruz. 2000’lere geldiğimizde, çocuklarını okutabilmek için taksi şoförlüğüne başlayan emektar bir Karadeniz kadının mücadelesine şahit oluyoruz. Zamanda yaptığımız bu yolculuk bize kadın meselesinden de kesitler sunuyor aynı zamanda. Her şeye rağmen pes etmeyen, hayata tutunan kadınların sözlerini.
Özen Yula oyunlarına hâkim olan “çok yönlülük”, “Hayat Der Gülümserim”de de karşımıza çıkıyor. Yazar, Türk tiyatrosuna, geleneksel hikâye anlatıcılığına saygı duruşunda bulunurken atıf yaptığı dönemlere de pencere açıyor. Yula’nın kalemi, kadının Osmanlı’daki yerine, 1990’larda varlığı ivme kazanan müteahhitlerin yol açtığı kişisel ve toplumsal “yıkıma”, taşra modernleşmesine, asılan bir başbakana kulak kabartarak Türkiye tarihinden manzaralar sunuyor. Aynı zamanda tarihsel dokunun zedelendiği, modern dokunuşların nostaljik katmanları yok ettiği, binaların ruhunun göz ardı edildiği dönemlere de…
Özen Yula’nın oyunun meselesiyle kurduğu sıcak bağ rejiye de yansımış. Sahne tasarımı, ses, ışık ve Sema Keçik’in performansı oyunun katmanlarını besliyor. “Hayat Der Gülümserim”, içinizi ısıtacak, size iyi gelecek, sokakların hikâyelerle dolu olduğunu hatırlatacak ve izleyende hoş bir sada bırakacak oyunlardan.