Kültür Sanat“Hemşerim memleket nire”

“Hemşerim memleket nire”

05.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

60 yıl önce başlayan Türkiye’den Almanya’ya göç bugün istanbulberlin’in projesiyle müzik üzerinden okunuyor. Proje kapsamında dönem tanıklarıyla görüşme ve anekdotlarla zenginleştirilen yazılar, müzisyenlerle söyleşiler ve kısa göç hikâyeleri yer alıyor. En önemli bölümse bugün. Çünkü proje gösteriyor ki bugün artık kökenin neresi olduğunun bir önemi yok hatta ‘memleket neresi?’ sorusu ırkçılığa işaret edebiliyor. Dolayısıyla bugünü değerlendirirken yeni kıstaslara ihtiyacımız var

“Hemşerim memleket nire”

Efnan Atmaca - Ağır olur göçmenin bavulu çünkü içinde umutları, özlemi, sevdikleri, endişeleri, arkasında bıraktıkları vardır ve elbette kültürü. Bundan tam 60 yıl önce ‘daha iyi bir hayat’ umuduyla Almanya’ya büyük bir göç yaşandı Türkiye’den. 30 Ekim 1961’de Türkiye ile Almanya arasında imzalanan İşgücü Anlaşması iki ülkenin kültüründe derinden izler oluşturdu. Anlaşmayla iki sene sonra dönmeleri planlanan “misafir işçiler”in 1964’te daha uzun kalmalarının önü açıldı, daha sonra ailelerini yanlarına getirmelerine izin verildi. “Misafir işçi”ler önce “yabancı”, sonra “vatandaş” oldu. 90’larda Cartel’in şarkısında da “Sen Türksün Almanyalı” dediği gibi iki arada kalmış bir kuşak vardı o yıllarda. Yıllar içinde iki kültür birbirinden etkilendi. Farklı kuşaklar geldi. Almanya Milli Takımı’nda oynayan Türk asıllı isimlerle gurur duyduk. En son Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin tüm dünyaya umut olan aşıyı bulmalarıyla hepimizin göğsü kabardı. Çok uzun bir hikâye göç tarihi. Şimdi bu hikâye, istanbulberlin’in #60JahreMusik projesiyle müzik üzerinden mercek altına alınıyor. Proje göç tarihini müzik üzerinden okuyor. Ve göçün oluşturduğu hikâyeleri müzikle okuyup bugünü sağlayan koşullara ışık tutmayı hedefliyor.

Haberin Devamı

Proje kapsamında dönem tanıklarıyla görüşme ve anekdotlarla zenginleştirilen yedi araştırma yazısı, dönemlerinin önemli müzisyenleriyle yapılan yedi röportaja yer verilirken müzikle bağlantılı kısa göç hikâyeleri de sanatseverlerle buluşuyor.istanbulberlin’in kurucusu Sedef İlgiç bu projeyle diyalog ortamının oluşumuna katkıda bulunabilmeyi ve hikâyesini paylaşmak isteyen her kesime açık olduklarını söylüyor.

“Hemşerim memleket nire”

Genç kuşak neler söylüyor?

Proje göçün hem müzikle ilgili bireysel hikâyeler hem de müzik piyasası ve farklı kesimler arasındaki kültürel etkileşim üzerindeki etkisine odaklanıyor. İlgiç ve Stuttgart’ta yaşayan proje partneri Nazlı Sağdıç Pilcz ile (DJ Funshine) bu etkiyi araştırmak için göçün öncelikle bireyler, göç eden birinci kuşak, orada doğan ilk kuşak ve artık oralı olan üçüncü kuşak üzerindeki etkilerini ve kişisel hikâyeleri öne çıkarmak istiyorlar. Müzisyenler, müzik üzerine çalışan akademisyenler, gazeteciler, konu hakkında kitaplar yazmış olan araştırmacılarla iletişime geçip bu kişisel paylaşımlara alan açmanın empatiyi getirebileceğine inanarak görüşmeler yapıyorlar. Projenin diğer ayağı ise müzik tarihinde Türkiye’den türlü sebeplerle göç edenlerin Almanya’da ürettiği müziğin oradaki piyasada nasıl yer bulduğunu araştırmak. İlgiç “Almanya’daki müzik icracılarının Alman müzik piyasasının içinde değil de adeta kendisine paralel evren yarattığını keşfettik. Müzik aracılığıyla Almanlar ve göçmenler arasında bir etkileşim olmuş mu, ne zamandan itibaren bir iletişim kurulmuş ardına düştüğümüz önemli sorulardandı” diyerek anlatıyor.

Haberin Devamı

Proje üç kısımdan oluşuyor. İlgiç bu üç kısmı anlatırken “İlki yayın yapmaya başladığımız 1961-1990 dönemi, ikinci kısım hip hop kültürüne adanmış olacak. Son bölümde bugün Almanya’da müzik icra eden genç kuşağın fikirlerine yer vermeyi planlıyoruz. Bu alanda daha çok akademik çalışmaya yer olduğuna inanıyorum. Çünkü bugüne geldiğimizde, göçün kendisinin baskın durum hâline geldiğini görüyoruz ve artık kökenin neresi olduğunun bir önemi kalmıyor, hatta ‘memleket neresi?’ sorusu ırkçılığa işaret edebiliyor. Dolayısıyla bugünü değerlendirirken yeni kıstaslara ihtiyacımız var” diyor.

Haberin Devamı

İlk etkinlik bugün

Projenin ilk etkinliği bugün Berlin’de yapılıyor. Projenin esas aktörleri Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli müzisyenler olduğu için Berlin etkinliğinde de Almanya’da yaşayan konuklar yer alıyor. Programda müzikle bağlantılı göç hikâyelerini paylaşacak konuklar da var.

Yeni ve eski göç arasında bağlar kurmayı hedefleyen söyleşiye kült Cartel ve Karakan oluşumlarının kurucularından Kabus Kerim ve caz müzisyeni Başak Yavuz katılıyor. Kasım ayında yapılması planan İstanbul etkinliğindeyse müziğin Türkiye’den Almanya’ya yolculuğunu bu sefer Almanya’dan Türkiye’ye getirmeyi hedefliyor istanbulberlin.

“Hemşerim memleket nire”

Yeni dalga göç

istanbulberlin, #60JahreMusik etkinlikleriyle artık Almanyalı olmuş kişilerle yeni göç edenler arasında bir diyalog olup olmadığı, nasıl bir etkileşim gerçekleştiği ve yeni göç deneyiminin bu birikimin inşa edilip edilmediği konularına odaklanarak bu sorulara - cevap bulmayı hedefliyor. Çünkü Almanya’ya Türkiye’den 2000’ler sonrası yoğunluklu beyin göçü yaşanıyor. Bu göçe “yeni dalga” diyenler de olduğunu söylüyor Sedef İlgiç: “Berlin etkinliğimizi bu sorunun doğurduğu sorular üzerinden kurguladık. Müzik açısından yanıtlamak isterim, 60’lardan itibaren Almanya’ya göç eden müzisyenler ve orada doğan sonraki kuşaklar çok yol kat etti. Bugün Almanya’ya göç eden müzisyenler bu birikime kıymet verdiklerine dair demeçler veriyor.”

Haberin Devamı

“Hemşerim memleket nire”

Cartel bir numara en büyük! Cehennemden çıkan çılgın Türk

Sedef İlgiç projeyle ilgili sorularımıza cevap verirken göçün kısa bir müzikal özetini de yapıylor. “1961 yılından itibaren Almanya’ya göç eden işçiler, elbette kültürlerini de beraberlerinde götürdüler. Önce işçi yurtlarında arkadaşlar arasında eğlence için yapılan müzik, daha sonra konserlere dönüştü, derneklerin geceleri, düğün müzisyenliği sektörler oluşturdu. Alman plak şirketleri Türk sanatçılarla çalışmayınca albüm yapma işini de Türkler üstlendi, Almanya’da plak şirketleri kuruldu. Unkapanı Almanya’daki bu müzik piyasasının farkına vardı, Almanya’daki müzisyenler arasında kaset furyası başladı. Kasetler iş yapıyordu çünkü gurbetçi arabada kaset dinliyordu, plağa göre daha pratikti. Sonra Türkiye’den sanatçıların Almanya turneleri başladı. Almanlar bu büyük müzik piyasasını değerlendiremediler. Öte yandan bu süreçte Almanya’ya yalnızca işçi olarak değil aynı zamanda yalnızca teknik imkânlardan yararlanmak ve albüm kaydetmek için ya da siyasi nedenlerle gidenler de vardı. İlk zamanlarda tüm bu müzik piyasası, Alman müzik piyasasına paralel gerçekleşti ve önemli bir ekonomik yansıması vardı. Dolayısıyla o günlerde gerçekleşmeyen kültürel etkileşim, bugün üçüncü kuşağın ilgisiyle gerçekleşiyor. Almanya’da Türkiye’den gelen müziğin kurumsallaşmasıyla ilgili hâlâ adımlar atılıyor.

Haberin Devamı

Bir başka önemli nokta Almanya’daki hip hop kültürünün oluşumu ve göçün bu kültürdeki önemli etkisi. 90’lara gelindiğindeyse, ırkçılığın yükselişiyle birlikte yaşanan korkunç olaylara karşı tepkiler müzikte de yankısını buldu. Türkiye kökenli ikinci kuşak, Amerika’dan dünyaya yayılan hip hop kültürünü benimsedi. Türkçe rap Almanya’dan yalnızca Cartel ile Türkiye’ye değil, aynı zamanda dünyaya yayıldı. Bugün bu etkiler sürüyor.”