11.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - “Unutma Dersleri”, “Unutma Beni Apartmanı”, “Dokunmadan” başta olmak üzere kalemini hep kadınlar için oynatan Nermin Yıldırım, son romanı Ev’de yine aynı meseleye eğiliyor. Bu kez 40’lı yaşlardaki Seher’in yolculuğuna tanık oluyoruz. Elbette toplumsal kodlamaların etrafında dolaşarak, belleğin derinliklerine girerek, Seher’in özelinde binlerce kadının sesini duyarak…
Yazarın bu çok sevilen romanı geçtiğimiz günlerde Duygu Asena Roman Ödülü’yle taçlandı. Jüri, “Yıldırım, kadın roman kahramanlarına yaptığı yoldaşlıkla onları toplumsal normlara sıkışmış halleriyle işlemenin aksine kahramanları aracılığıyla okura zorlanarak dahi olsa açacağı kapıları, gidecek yolları göstermekten çekinmediği” gerekçesiyle ödülün Yıldırım’a verildiğini duyurdu. Nermin Yıldırım’ın kalemine çok yakışan bu ödülün töreni ise geçtiğimiz salı günü yapıldı. Biz de Nermin Yıldırım’la hem ödülü hem “Ev”i konuştuk...
Duygu Asena Ödülü’yle başlamak istiyorum. Bir yazar olarak sizin meselenize çok yakışan bir ödül oldu. Bu mirası üstlenmek ve sürdürmek neden önemli?
Çok teşekkür ederim. Duygu Asena benim kuşağımın her yazarı, her kadını için çok kıymetli, ilham verici bir isim. Kadın mücadelesinin kitleselleşmesine önemli katkılar vermiş, hepimize örnek ve öğretmen olmuş biri. Kalemimin onun kıymetli adıyla onurlandırılmasının benim için anlamı çok büyük. Üstelik tam da söylediğiniz gibi, bizden evvel başlayan ve bizden sonra da sürecek olan, devraldığımız ve devredeceğimiz, bu yüzden de pamuklara sarıp üstüne titrediğimiz bir miras bu. Bir tür karanfil elden ele durumu. Kız kardeşlerimizden aldığımızı yine kız kardeşlerimize ileterek, büyümesine ve yayılmasına katkı sağlamaya çalıştığımız gürül gürül bir sesin parçasıyız hepimiz. Edebiyatta da hayatta da...
“Ev” ile ödüle değer görüldünüz. “Ev”de yine bir kadının yolculuğunu, hesaplaşmasını takip ediyoruz. Bellek sizin romanlarınızda çok baskın ve bunu önemsediğinizi düşünüyorum...
Bugüne dek hep temelde bellek ve aile temaları üzerinden yükselen farklı kadın hikâyeleri yazdım. Her biri başka bir hikâye anlatsa da hepsi aynı evrene ait romanlardı. Başkahramanlarımın hepsi kendi sesleriyle konuşan kadınlardı. Hiçbiri de toplum tarafından kolay sevinecek, benimsenecek, sevimli bulunacak cici kızlar olmadı. Ben onların eğilip büküleceği değil, kendileri gibi yaşayabileceği dünyalar kurmaya çalıştım. Ömrüm oldukça da böyle kadınlar yazmak isterim. Beri yandan “Ev”, bugüne kadar süren yedi romanlık bir maceranın son safhasıydı. Daha doğrusu o romanlar arasında örmeye çalıştığım evreninin son parçası. “Ev”i bitirdiğimde tek bir romanı değil, yedi romanlık bir yolculuğu bitirmiş gibi hissettim kendimi. Çünkü “Ev”, bugüne dek ele aldığım, neredeyse takıntılı bir biçimde yazdığım temalarla helalleşme biçimimdi sanırım. Onunla birlikte bu konularda en azından bir süre için anlatmak istediğim bir şey kalmadığını hissettim. Bir yazar için bir tür özgürleşme halidir bu. Artık yeni dünyalara açılabileceğinizin muştusu gibi. Velhasıl ben de önceki romanlarımı birer odacık gibi “Ev”in içine yerleştirdim, kapıyı da kapattım. Şimdi bahçede oturmuş bir ferahlık kahvesi içiyorum. Yine ilgimi çeken konuları, yazmayı sevdiğim biçimde yazacağım kuşkusuz ama bundan sonrası bana da sürpriz.
Kadın hakları ve meselesi konusunda edebiyatın ne gibi rolü olmalı?
Edebiyatta, sinemada vs yıllarca erkek hikâyelerinin fonunda durmamız istendi bizden. Bize biçilmiş roller vardı, dar gömlekler, onlara sığmamız tavsiye edildi. Oysa kendi sesimiz, kendi hikâyelerimiz var. Ve onları kendimize has biçimde anlattığımızda zaten hem kadın mücadelesi hem de edebiyat adına doğru bir yerde durmuş oluyoruz bence. En azından kendi adıma inandığım ve yapmaya çalıştığım şey bu.
Ödül bir mücadelenin altını çiziyor
Ödülün maddi tutarı 15 olan bin TL’yi Mor Çatı Vakfı’na bağışladınız ve “kız kardeşlik”e atıf yaptınız...
Ödülün manevi karşılığı benim için çok kıymetli ve onu ömür boyu kalbimde taşıyacağım. Maddi karşılığı ise ait olduğu yere, kız kardeşlerimle dayanışmaya gitti. Çünkü benim gözümde bu herhangi bir edebiyat ödülü değil. Bir ideolojisi, gayesi olan, bir tür mücadelenin altını çizen bir ödül. Bana da ait sayılmaz dolayısıyla.