02.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
AYÇA CEYLAN
İnsan türünün kendine güveninin epeyce çokluğu üzerine hemfikiriz sanırsam. Görme büyüktür duyma, duyma büyüktür koklama, koklama büyüktür tatma, tatma büyüktür dokunma şeklinde bir sıralama yapmak da hem bir performans sanatçısı olarak kişisel deneyimlerim hem de araştırmalarım doğrultusunda olası bir sıralama ifadesi. “Yok, benim öyle değil!” dediğinizi duyar gibiyim, belki de siz bu sıralamada kendinize çeşitlemeler edinmişsinizdir, mümkün tabii. Görüntülerinin evreninde ilk kez karşılaştığımız imgelerin anlamından eminmiş gibi davranma eğilimimiz vardır ki o imgeyle biraz daha zaman geçirmeyi es geçip bizimle paylaşacağı katman katman anlatıyı da boş verip hızlıca yolumuza devam ederiz. Selim Birsel’in Öktem Aykut Galeri’deki sergisi “Yalıtılmış Bir Bakış”ı siz siz olun hızlıca tüketip hemen kahve içelim demeyin. Gelin biz Edgar Allan Poe’nun “Eureka”sı, botaniğin mucizevi ışıltıları, Kursk Savaşı ve sürpriz tanıdıklarla tadımlık sergi gezintimize başlayalım.
Eğer bir şeyin gerçek ismini öğrenir ve onu öyle çağırırsanız size görünmemesi mümkün değildir. İsimlerin çok şey anlattığı önermesiyle örtüşen serginin ismi de kafanızda bir şeyleri görünür kılmıştır. Peki, ama neye ya da kime “Yalıtılmış Bir Bakış” diye devam edecek olursam, sanatçı bunun cevabını serginin tanıtım metninde vermiş: “İzleyicinin dünyaya bir gezegen olarak yalıtılmış bir bakış atması”. Burada küçük bir parantez açarak fiziğin dünyasına gidiyoruz. Yalıtılmış olmak yalıtkan bir maddeyle kaplanmış olmak demek. Yalıtkan ise elektrik yükünün serbestçe akamaması hali. Ve mükemmel yalıtkan diye bir şey yok. Yani hep bir miktar elektrik yükü akar. Diyebilirim ki sergideki umut vurgusu parçacıkların hareketiyle de eşleşmiş.
Galerinin her iki katına yayılan sergide baskıdan enstalasyona, desenden hazır nesne kullanıma kadar geniş bir perspektifi izleyicisine sunan Birsel, kendi üretim pratiğinde de tıpkı tanecik boyutundaki çeşitlemeler gibi çoklu davranan bir sanatçı olarak “Sanatçı çözmez; ileride olabilecekleri hisseder ve görsel bir dünyadan işaret eder” diyor. Sanatçının bu sözlerini okuduğumda çok etkilendiğim bir yazarın biraz kıyıda köşede kalan bir kitabı aklıma gelmişti: Edgar Allan Poe, “Eureka - Maddi ve ruhsal âlem üzerine bir deneme”. Kitapta Poe sezgileri aracılığıyla daha ortadan Einstein’ın kuantları yokken onu andıran bir gökyüzü kuramı geliştiriyor. Büyük patlamadan itibaren yayılan tanecikleri şiirsel bir anlatıyla ele alan Poe tıpkı Birsel’in sözlerinde vurguladığı gibi sezginin kıymetini bilen biri.
Serginin giriş katında açılış günü, şahane bitkilerin yer aldığı işlerin önünde bolca fotoğraf çeken gruba şükürler olsun ki o katta daha fazla zaman geçirmeme sebep oldu. Parıltılı renkler, çiçek açmış tohumlar, mis gibi bir doğa tezahürü demek isterdim ancak burada hikâye peri masalından kâbuslar diyarına da dönebilir.
* Yazının tamamı Milliyet Sanat dergisinin mart sayısında.