15.11.2014 - 10:56 | Son Güncellenme:
Ankara Sinema Derneği’nin T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival, 20’nciyılında Murathan Mungan’ı ağırlıyor. 28 Kasım – 8 Aralık 2014 tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak festival, her yıl olduğu gibi Ankara’dan yola çıkacak. 28 Kasım – 4 Aralık’ta başkentteki gösterimleri devam ederken, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin katkılarıyla, 3 – 7 Aralık tarihleri arasında Eskişehir’e konuk olacak. Gezici Festival yolculuğunu, son üç yıl kendisine coşkulu bir şekilde ev sahipliği yapan Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla, 5 – 8 Aralık’ta Sinop’ta tamamlayacak.
Sinemanın seçkin örneklerini Türkiye’nin değişik kentlerindeki sinemaseverlerle buluşturmak ve Türkiye sinemasını dünyaya tanıtmak için tam 20 yıldır yollarda olan Gezici Festival, bugüne kadar toplam 5 ülke ve 23 şehre giderek, 56 bin 872 kilometre yol katetti. 1995’ten bu yana dünya ve Türkiye sinemasının en yeni örneklerini izleyicisiyle buluşturan Gezici Festival seyircisini, 20’nci yılda da birçok sürpriz bekliyor. Klasikleşen bölümlerinin yanı sıra özel bölümleri ve konuklarıyla da her yıl dikkat çeken festival bu yıl Murathan Mungan’ı ağırlıyor.
Murathan Mungan’ın seçtikleri: “Gerçeğe Açılan Üç Kapı”
Önceki yıllarda Zeki Demirkubuz, Tuncel Kurtiz ve Barış Bıçakçı’nın seçtiği filmleri sinemaseverlerle buluşturan festival, bu yıl Murathan Mungan’ın özel seçkisini “Gerçeğe Açılan Üç Kapı” bölümünde gösteriyor. Sinema üzerine yazarak da düşünen Mungan, bu bölümde gerçekle olan ilişkimizi sinema aracılığıyla sorguluyor; “Fotoğrafta ne görmek istiyoruz?”Blow Up (Michelangelo Antonioni, 1966), “Ne duymak istiyoruz?” The Conversation (Francis Ford Coppola, 1974) ya da “Hangi hikayeye inanmak istiyoruz?” Rashomon (Akira Kurosawa, 1950). “Gerçeğe Açılan Üç Kapı,” gerçeklik algısı ve hakikatin doğasına olduğu kadar, genel anlamda insanlık durumuna dair bir düşünce egzersizi. Aynı zamanda sinemayı tutkuyla seven bir yazarın, ‘hakiki’ sinemaya daveti.
Usta yönetmen Michelangelo Antonioni’nin filmi Cinayeti Gördüm (Blow Up), varlıklı ve ünlü bir moda fotoğrafçısı olan Thomas’ın, meçhul bir cinayetle olan ilişkisini konu alıyor. Bir parkta şans eseri çektiği fotoğrafı büyütüp incelediğinde silahlı bir adamı ve yerde yatan cesedi fark eden Thomas, bir suça tanıklık ettiğini anlıyor ve cinayeti kanıtlamaya çabalıyor. 1960’ların en özgün yapıtlarından biri olarak kabul edilen filmin arka planında, gerçeklik ve gerçeklik algısı sorgulanıyor.
Francis Ford Coppola’ya 1974’te Altın Palmiye kazandıran Konuşma (The Conversation), ünlü yönetmenin en çarpıcı filmlerinden biri olarak öne çıkıyor. İleri teknolojiyi kullanarak dinleme ve izleme yapan özel dedektif Harry Caul’un obsesif kişiliği ve karmaşık iç dünyasını sinemaya aktaran filmde, genç bir çifti takip etme görevi verilen Harry, olaya giderek sadece bir ‘iş’ olarak bakamamaya başlıyor. Çifti izlerken kaydettiği konuşmalarda duyduklarından etkilenen Harry, zamanla paranoyaya kapılıyor.
İnsanoğlunun zaafları üzerine kurulu örgüsüyle ‘gerçek’ denen şeyin göreceliğine vurgu yapan Rashomon, 12’nci yüzyıl Japonya’sında geçiyor. Film, karısıyla birlikte ormandan geçerken öldürülen bir adam, tecavüze uğrayan karısı ve olayla ilgili farklı insanların anlattığı birbiriyle çelişen hikayeler üzerinden gerçekliği sorguluyor. Herkesin ‘gerçeği’nin farklı olduğu filmin yönetmen koltuğunda ise Akira Kurosawa oturuyor.