27.03.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Efsaneler şehri Bursa doğası, kültür-sanat yaşamı, tarihi ve sunduğu zengin olanaklarıyla Türkiye'nin şüphesiz en sürprizli şehirlerinden biri. Her daim yenilenen ve yeni olanaklar yaratan şehir, kültür turizminin de önemli durakları arasında yer alıyor. 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen şehirde dijital müze ve güncel sanat galerisine dönüştürülen Zindankapı'nın yanı sıra başta Hanlar Bölgesi olmak üzere restorasyon çalışmaları hızla devam ediyor. Kültürel yatırımını sempozyumlar, etkinlikler ile hazırladığı yazılı ve görsel materyallerle destekleyen şehir 2024 Dünya Kitap Başkenti olmaya da aday. Bursa TÜYAP Kitap Fuarı’nın yeni sona erdiğini de hatırlatalım. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla kültürel zenginliğini daha da zengin kılan Bursa'daki Zindankapı'da yer alan dijital müze örnek girişimlerden. 2 bin 300 yıllık zindanların içindeki müze teknolojiyle sanatı buluşturarak şehrin geçmişine ışık tutuyor. Bitinya, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ayrılan müzedeki teknolojik yapı özellikle ilgi çekiyor. Dijital kitaplar, canlandırmalar ve kullanılan teknolojik imkânlar ziyaretçilerin tarihsel sürece, bir parçası olarak tanıklık etmesine olanak sağlıyor. Müzenin en ilginç bölümlerinden biri perde projeksiyon. Yetkililerin Türkiye'de tek olduğunu belirttiği perde projeksiyonda yine Bursa'nın ve zindanların tarihine dair özel hazırlanmış animasyonlar bulunuyor. Zindanlarda yer alan Bursa'nın ilk çağdaş sanat galerisinde ise Deniz Sağdıç'ın "Döngü" adlı sergisi ziyaretçilerle buluşuyor.
11 tane yiyen 100 yıl yaşar
Yazının başında da belirttiğim gibi Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş önderliğinde Bursa'nın bir açıkhava müzesi olması için yapılan çalışmalar arasında Hanlar Bölgesi yer alıyor. Yapılan çalışmalarla söz konusu tarihi hanların olduğu bölge mümkün olduğunca orjinal hâline uygun olarak restore ediliyor, çevre düzenlemesi yapılıyor. Çalışmalar tamamlandığında buranın bambaşka bir çehreye kavuşacağını belirtmek gerekiyor. Hem büyükşehir olan hem de Anadolu şehri olmanın samimiyetini ve sıcaklığını taşıyan Bursa'da yapılan tüm bu girişimlerle dün ile yarın arasında güçlü köprüler kuruluyor. Geçmiş ile gelecek sanat ve kültür paydasında buluşuyor, teknoloji ile tarih uyum içinde bir araya geliyor. Elbette Bursa deyince aklımıza gelen lezzet kültüründen de bahsetmemek olmaz. Pek çok tescilli lezzeti bulunan şehir, bugünlerde ahududu ve yaban mersini üretiminde de kendinden söz ettiriyor. Söylenenlere göre yaban mersininden 11 tane yiyen 100 yaşına kadar yaşıyormuş, benden söylemesi.
‘Başarmak farkındalıkla başlar’
“Eğitim şart” cümlesini tam anlamıyla dolduran BEM yani Bilim Eğitim Merkezi ve GUHEM yani Gökmen Uzay Havacılık ve Eğitim Merkezi hem çocuklar hem büyükler için tasarlanmış. BEM’de teori pratikle buluşuyor ve çocuklar kitaplardan öğrendiklerini deneyimleyerek içselleştiriliyor. İki kattan oluşan bu geniş merkezde pek çok kavram ve teori hazırlanan simülasyonlarla deneysel olarak öğretiliyor. İlgili personel çocuklara rehberlik ederken onları dilediklerince deney yapmaları ve simülasyonları kullanmaları için yönlendiriyor. Bu merkezin mottosu “Dokunmamak yasak!”
Yan komşusu GUHEM ise insanın en büyük düşünü gerçekleştiriyor: Uçmak. Önce teorik olarak uçmayı anlatıyor ama tıpkı komşusu gibi o da simülasyonlarla bu deneyimi yaşatıyor. İşe önce yatay uçuşlarla başlıyorsunuz. Hazırsanız bir uçağın kokpitine geçip uçurmaya başlıyorsunuz. Yatay uçuştan sonra sıra dikey uçuşa geliyor. Evet, uzaya çıkıyorsunuz. Bir astronotun günlük hayatına tanıklık ediyorsunuz. Ay’ı adımla-yabiliyorsunuz, tepetaklak dönen bir mekanizmanın içinde astronotun yaşadığı deneyime ortak olabiliyorsunuz. Merkezde pek çok sergi var. Ama en heyecan vericisi uzay fotoğraflarının olduğu. Gördüğünüz bu fotoğraflarla evrenin ne kadar sonsuz olduğunu anlarken kendinizin de bu evrende bir kum tanesinden bile az yer tuttuğuyla yüzleşiyorsunuz. İki merkezin de etkinliklerini takip etmenizi öneririm. Çünkü merkezdeki uzay bilimcilerinin de söylediği gibi ‘başarmak farkındalık’la başlıyor. Kim bilir belki çocuğunuz bir ‘gökmen’ olabilir.
Hat sanatı gözümüzün nuru
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Sabrın acı meyvesi” olarak andığı Muradiye’deki Muradiye Külliyesi’nde açılan Kur’ân ve El Yazmaları Müzesi’nde hat sanatının gelişimi kronolojik bir sırayla izlenebiliyor. Medresede bu kadim sanatın doğuşundan gelişimine en yetkin örnekleri yer alıyor. Özenle korunmuş el yazma Kur’ân örneklerinin de sergilendiği 600 yıllık medresede ziyaretçilerle buluşan müze, mimari yapısıyla hayranlık uyandırıyor. Külliyenin sürprizi yıllar içinde depolanan, yerinden sökülen mezar taşlarının düzenlenip dikildiği Mezar Taşları Müzesi. Şairin neden ‘sabrın acı meyvesi’ dediğini ise burayı görmeden anlayamazsınız.