23.06.2021 - 12:02 | Son Güncellenme:
Ä°hsan Dindar - milliyet.com.tr / ihsan.dindar@milliyet.com.tr
Â
Pandemi sürecinde günleriniz nasıl geçiyor? Hayata nasıl bakıyorsunuz?
Pandemi benim için de kolay bir süreç olmadı. Gezmeyi, seyahat etmeyi, farklı insanlarla tanışıp paylaşmayı her zaman sevmiş ve iyi becermişimdir. Lakin yıllar önce topluma bir faydam olacaksa bunu sanatla yapabileceğime inandığımdan sosyal yaşantım ile sanat üretimi arasında bir seçim yapmam gerektiğini anladım. Haftalarca eve girmeyen bir insanın herhangi bir şey üretmesi mümkün olmuyordu. Kendimi üretmeye adamak için daha içe dönük bir hayat yaşamaya başladım. Pandemi başladığında sanki herkes benim yeni halim gibi olmuştu. Tek fark çoğu insan tek başına ne yapabileceğini bilmiyordu. Kendiyle baş başa zaman geçiremiyordu. Ben olduğum gibi devam ettim. Hatta herkes evinde oturduğundan aklım dışarda da kalmadı. Evimde yazdım, çizdim, çaldım, söyledim. Bunlara rağmen bu süreç benim için de hep pozitif geçmedi. Bana bazen köşeye sıkışma hissi veriyor. İhtiyacım olduğunda dilediğim gibi bir yerlere kaçıp gidememek, sevdiklerimle görüşememek, sevdiğim sporları dilediğim gibi yapamamak, en aktif olduğum gece saatlerinde evden çıkamamak beni ruhsal olarak en zorlayan tarafları oldu. Yine de hayata olumlu bakıyorum. Öldürmeyen güçlendiriyor.
Â
Sizi Drama Köprüsü'ne yaptığınız Fransızca yorum ile tanıma fırsatım olmuştu. Müzikal yolculuğunuzu sorarak başlamak istiyorum.
Müzikal yolculuğum 11 yaşlarımda piyano çalmayı öğrenirken besteler şarkılar yaptığımda başladı. Konservatuarı kazandım, olması gerektiği gibi bestecilerin partisyonların çalışırdım, ama zorunlu işlerim bitince kendi müziğimi yapardım. Beste yapmak benim için cümle kurmak gibidir. Derdimi en iyi o şekilde anlatıyorum. İç dünyamı notalara gizlemeyi seviyorum. Duygularımı belli ederek etraftakileri rahatsız etmeyi sevmediğimden, içime atmak da çok yorucu olduğundan bir şekilde müziğe şifreliyorum. Düz bakarsanız yaptığım şey müzik, daha iyi bakarsanız bu benim kullandığım bir dil. Bir de bazen benim hissettiğim şeylerin bir kısmı başkalarına ait duygular oluyor. Yakınımdaki insanların hissettiklerini bir şekilde emiyorum. Yaptığım şarkılar en yakınımdakileri de anlatır. Bir gün bana Ender Akay, Drama Köprüsünü, intihar ederek ölen Alp Bora’nın yorumundan dinletti. Durduk yere çok etkilendim. Hissettiklerim ruhumun peşimi bırakmadı. İçine düştüğüm duygu yoğunluğundan kurtulmak için şarkıyı bana hissettirdiği hikâyeye göre bir daha derledim. Şarkılarım bittiğinde, rahatlayıp sayfayı çevirebiliyorum.
Â
Geçtiğimiz günlerde yayınladığınız tekli dikkat çekici bir proje. Nazım Hikmet'in şiirini bestelediniz. Şarkıya geçmeden önce Nazım Hikmet'in sizin için nasıl bir anlam ifade ettiğini ve özelde de Hasret şiirinin sizdeki yerini merak ediyorum.
Nazım Hikmet benim notalarla yaptığımı kelimelerle yapıyor. O benim için bir idol. Umarım bir gün onun gibi kendimi ifade edebilirim. Kendimi yetiÅŸtirirken, sanatta ilerlerken o, tutunduÄŸum saÄŸlam dallardan biri. Ne yöne bakarsanız oraya gidersiniz. Kime tutunursanız sizi o çeker. Ben bakacağım yönü ve örnek alacağım insanları yakınımda tutuyorum ki yolumdan ÅŸaÅŸmayayım. Nazım Hikmet’le müziÄŸimi o yüzden bütünleÅŸtirdim. Hasret ÅŸiirini seçme sebebim ise, Nazım’ın o ÅŸiiri okuyuÅŸunu, anlattığı aÅŸkı, kullandığı sözleri seviyorum. Ben etkilenmeden üretemem. Fikirlerim duygularımdan doÄŸuyor. Â
Nazım Hikmet'in Hasret şiirinin Fransızca sözleriyle bir beste yaptınız. Bu fikir ortaya nasıl çıktı? Fransızcayı seçmenizin özel bir nedeni var mı?
Bu fikir benim bir Nazım Hikmet’i anma etkinliğine davet edilmem üzerine ortaya çıktı. Nazım Hikmet’le ilgili bir şeyler çalıp söylemeliydim. Ben de bu fırsatı yeni bir beste yapmak için kullandım. İlk etapta Fransızca bir şarkı düşünmemiştim. Ama araştırırken şiirlerinin şarkıya uyarlanabilecek olanlarının çoğunluğunun daha önce bestelendiğini fark ettim. Benim bir şiiri tekrar yapmam veya yeni bir şiir bulmam mümkündü. Ama daha önceleri çizdiğim bir yol vardı. Yaptığım uyarlamalar Türk bestecilerinin şarkılarını Fransızca söyleyerek dünyaya tanıtma çabasıydı. Benim farkım bir işi global vizyona taşıyabilmek. O zaman bundan sonra da Türk şairlerini yabancılar da dinlesin diye bir karar aldım. Şu an bu şarkı dijital platformlarda global dinleyicinin önüne çıkmış durumda.
Â
Ortaya çıkan eser nasıl bir motivasyonun ürünü ve esas olarak bir amaç taşıyor mu? Baktığımızda modern bir altyapısı var. Hedeflediğiniz bir kitle var mı?
Müzik yaparken hedeflenen bir kitle olması gerektiğini biliyorum. Lakin ben o şekilde düşünmek istemiyorum. O zaman müziğimin dili, samimiyeti, doğallığı ve sürdürülebilirliği bozuluyor. Türkiye’de ekonomik sıkıntılardan dolayı ticari düşünmeyen pek kalmadı. Ben de bu duruma üzülüyorum. Yaratıcılık yerlerde sürünüyor. Bu sebepten müziğin ticaretini değil hem kalitesini hem de hissettirdiğini ön plana koyuyorum. Radyolar Türkçe pop veya hiphop yapılmadığında ilgilenmiyor diye, yapımcılar pazarlamak istemiyor diye düşününce özgür ve özgün müzik yok oluyor. Dinleyici de sıradanlığa boğulmuş bir sektöre ilgisini kaybetmiş durumda. Bu ilgisizlik yüzünden iyi işler de fark edilmeden kaybolup gidecek. Böyle giderse yetişen genç nesille Nazım Hikmet’in adı da unutulacak. Ticari düşünmeden üretim yapan birileri olmazsa, herhangi bir konuda ilerleme kaydedemeyiz. Ben ticari düşünmüyorum. Umutsuz da değilim.  Benim şarkımın alt yapısı hikâyeyi taşıyor. Abba, Aznavour, Brel, Chopin’in müzikal yaklaşımlarıyla bezendi. Modern oluşu genç kitleyle kültür mirasımızı birleştiriyor. Çok yakında Remix’ini yayınladığımda Nazım’ın şiiri kulüplerde çalıyor olacak. Kim bilir bu şiir gençlerin dillerine belki pelesenk olur. Şarkı başarılı olursa, kaliteli işler üretmek için gençlere motivasyon olur.
Â
Ne gibi tepkiler aldınız? Şarkını girişinde Nazım Hikmet'in sesini de duyuyoruz. Bilhassa Nazım Hikmet sevenlerden ne gibi yorumlar geldi.
Şarkı çok beğenildi. Dinleyenler ‘tüylerimiz diken diken’ oldu dediler. Ben de tabii mest oldum. Çünkü tam olarak ben de öyle hissediyordum. Nazım Hikmet’i sevenler, varisleri, hepsi dinler dinlemez destek verdiler. Onlara da teşekkür ediyorum. Nazım’ın sesinden şiirlerini dinlememiş olanların da bu vesileyle bundan haberleri oldu. Bu kayıtlar sadece 10 yıl önce ortaya çıkmış.
Â
Hasret'e bir de klip geldi. Etkileyici bir ambiyans ve sizin performansınız... Klip hakkında bilgi verebilir misiniz?
Klip yönetmenim ben YouTube kanalımı açtığımdan beri müziğimi destekliyor ve her zaman yanımda oldu. Beraber kafa kafaya verip müziğimi anlatan duru ama duygu yüklü klipler yapmayı başardık. Hedefimiz her zaman hikayemizi doğru anlatmak oldu. Asla piyasa ile teknik ve ekonomik güç yarışına girmedik. Biz samimiyetimiz, çabamızla fark edildik. Bu şarkıya da en çok yakışan ambiyansı kilisede bulduk. Görkemli mimarisi ve müzik yapmak için güçlü bir akustiği olan bu mekân insanların hatıraları, dilekleri, mutlulukları, hüzünleriyle dolu. İnsanlar tanrının evinde her zaman samimi olurlar. Nazım Hikmet’in hayatının anları tüm şeffaflığıyla şiirlerinde yer alıyor. ‘Yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli’ sözleri dudaklarından döküldüğü yerin görkemli bir mabet olması hikâyenin gücünü ve samimiyetini arttırıyor. Zaten bugün mezarının bulunduğu yer de Moskova’da bir manastırın yanında. Bilinç altımız bunları bilerek izliyor bu klibi.
Â
Bundan sonraki projelerinizde de Nazım Hikmet'e veyahut başka bir şaire yer vermeyi düşünüyor musunuz?
Nazım Hikmet’in şiirini bestelediğimden beri, bana çok güzel şiirler gönderenler oluyor. Bunların bazıları hem aklıma yatıyor hem de gönlüme hitap ediyor. Umarım bir şiir ve bir şair seçtiğimde, varisleriyle tekrardan bu kadar iyi anlaşırız. Çünkü bence en zor kısmı bağımsız bir müzisyen olarak şiirlerin veya şarkıların kullanım izinlerini almak. Biz kendi kendimize çabalayan, kültürümüzü ve kültür mirasımızı ileriye taşımaya çalışan bağımsız sanatçılar olarak, eser sahipleri veya varislerinden yaratıcılığa daha az ticari bakmalarını ve daha fazla destek olmalarını bekliyoruz.