Kültür SanatDünyaya açılan ilk kapı

Dünyaya açılan ilk kapı

11.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Türkiye’nin yeni kuşak önemli sanatçılardan yurt dışı ve yurt içinden pek çok ödülün sahibi piyanist Can Çakmur, 49. İstanbul Müzik Festivali yaklaşırken festivalin genç müzisyenler için önemini kaleme aldı.

Dünyaya açılan ilk kapı

Genç bir müzisyen için bir festivalin parçası olmanın yeri çok başkadır; çünkü bu sadece bir konser değil, belki yıllar boyunca devam edecek ve gelişecek bir yoldaşlığın başlangıcıdır. Belki de dünyaya açılan ilk kapı olacaktır o festival

Haberin Devamı

Bir müzik festivali yıl boyunca devam eden konserlerin sıklaştığı, biraz daha görünür hale geldiği bir organizasyondan çok daha fazlasıdır. Yaşadığımız pandemi süreci konserlerin salt müzikal değil, aynı derecede sosyal bir olgu olduğunu bir kez daha kanıtladı. Hangimiz bilgisayar ekranından konser dinlerken ayağa fırlayıp heyecanımızı paylaşma istediği duyduk? Hangi müzisyen kamera karşısına geçip kendisini o anda konser verdiğine inandırmaya çalışırken o sahneye özgü ilham kıvılcımını içinde hissetti?

Bir müzik festivali bu duygular çerçevesinde şehri, insanları bir araya getirir. Şehirden beslendiği kadar şehri besler, müzisyenler ve dinleyiciler nereden gelmiş olurlarsa olsunlar o süre boyunca “hemşehri” olurlar. Bu anlamda globalleşmeye, kimliksizleşmeye olduğu kadar içine kapanmaya, dışarıyla bağını koparmaya inat uluslararası ve yerel olmayı başarır bir müzik festivali. Dinleyiciler tekrar tekrar gelen sanatçıları artık onlardan biri olmuşçasına karşılar, sanatçılar da sanki son gelişlerinden sonra hiç zaman geçmemiş gibi o festivale, o şehre aidiyetlerini hatırlarlar.

Haberin Devamı

Özellikle herkesin kendi hikâyesini yalnız başına yazdığı büyük bir şehirde müzik festivali insanlar arasındaki ortak payda olur, konserden konsere kelimelere gerek duymayan bir bağ oluşturur.

Başta bir dünya mümkün

Her sene büyüyen ve evrilen bu çembere yeni yüzler, sanatçılar katılır. Genç bir müzisyen için bir festivalin parçası olmanın yeri çok başkadır; çünkü bu sadece bir konser değil, belki yıllar boyunca devam edecek ve gelişecek bir yoldaşlığın başlangıcıdır. Belki de dünyaya açılan ilk kapı olacaktır o festival.

Sanat gün geçtikçe içine kapanıyor, günlük hayattan uzaklaşıyor. O hafta şehrin senfoni orkestrasının hangi eseri, nasıl çaldığı; konservatuvarda hangi etkinlikler olduğu günlük düşüncelerimiz arasında yer almıyor. Büyükşehir yalnızlığıyla çevrilmiş, sosyal platformların sunduğu eğlenceliklerle geçen akşamlar bizi zihinsel yorgunluğa, umutsuzluğa ittikçe tekrar hatırlıyoruz sanatın aslında bir iletişim aracı olduğunu, bize başka bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlattığını... Bir festival bu rutini kıran, daha açık bir iletişime ve etkileşime olanak sağlayan bir kıvılcım olabilir, olmalıdır. Bugün buna her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var: sorunlarımızı unutmak, halı altına süpürmek için değil; tam aksine onları paylaşmak, sanatın vadettiği gerçekliği beraberce deneyimlemek, bize imkânsız görünen o ütopyaya ulaşmak için…