18.05.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Pandemi nedeniyle uzun süredir kapalı olan müzeler yeni kontrollü normalleşme süreciyle kapılarını açtı. Tate Modern, National Gallery, Louvre gibi dünyanın en büyük ve ziyaretçi rekoru kıran müzeleri sanatseverleri ağırlamaya başladı bile... Türkiye’de ise hem özel hem Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzeler bugünden itibaren izleyicisini bekliyor. Müzeler Salı-Cuma arası belirli saatler arasında ziyarete açık olacak. Peki Türkiye’de “yeni” yeni normalde müzeciliği neler bekliyor? Müzeler bu süreçten nasıl etkilendi, süreçten beklentiler neler? 18 Mayıs Uluslararası Müzeler Günü vesilesiyle konuyu Pera, Sabancı, İstanbul Modern, Koç Müzesi’yle masaya yatırdık; aynı zamanda Anadolu’dan müzeciliğe bakmak istedik ve sözü Baksı’ya bıraktık… Yorumlara göre pandemide sergi ve koleksiyonlarını dijitale aktaran ve ziyaretçilerle sanal turlarda buluşan müzeler, bu süreçte özellikle genç sanat izleyicisini kazandı.
‘Sanat da resmin dışında değil’
M. Özalp Birol (Suna-İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi G. Müdürü): Pandemi tüm kurumlar için gerçek bir sınav süreci oldu. Hepimiz güçlü ve zayıf yanlarımızla, bizi bekleyen riskler ve fırsatlarla hızlı ve sert biçimde karşı karşıya kaldık. Biz Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü olarak şanslıydık, çok önem verdiğimiz dijital arşivimiz ve web tabanlı çalışmalarımız sayesinde salgın dönemine hazırlıklı girdik. Tabii bu dönemde ziyaretçi sayılarımızda düşüş oldu. Ama fiziksel erişim kısıtlarına rağmen dijital platformlarla milyonlarca sanatsevere ulaştık. Hızlı üretim, hızlı tüketim, açgözlülük gibi unsurlar değişmezse salgın sonrasında da süreç ağırlıklı olarak dijital üzerinden devam edecek gibi. İnsanlık başka salgınların, doğal felâketlerin ve toplumsal patlamaların yaşanacağı yeni bir çağa girdi. Sanat, sanatçılar ve sanatseverler bu büyük resmin dışında değil.
‘Sanatçı bir soruna takılmaz’
Prof. Dr. Hüsamettin Koçan (Baksı Müzesi Kurucusu): Sanatçılar bu dönemde üretime devam ediyor. Uzun vadede yeni medyanın gücü artmaya devam edebilir ama sanatçı söyleminde bu çok büyük bir yer bulmayacaktır. Çünkü sanatçı bir soruna takılıp kalmaz, bunu sadece bir insanlık deneyimi olarak kaydedip yoluna devam eder. Sanat yapıtı dediğimiz şey de o yolculuk sonunda kalıcı olandır. Sanatçılar bu süreçten çok etkilendiler ama tepkisel olarak hemen buna yanıt üretmeye başladılar. Yanıt üretmek de üretime devam etmektir ve üretim bir kafa tutmadır. Öte yandan, bu süreçte müzeler pandemiye göre yeniden düzenlendi. Biz de izleyici ile aramızdaki bağı güçlendirmek için dijital ortamı daha çok kullanmaya çalıştık. Dolayısıyla bu durağanlık döneminde bahsettiğim imkânlar ile kendimizi ifade etmeye, unutturmamaya ve hizmet vermeye çalışıyoruz.
‘Deneyime odaklanmalıyız’
Dr. Nazan Ölçer (Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü): Savaş, salgın gibi global ölçekte insanlığı etkileyen dönemler, sanatın da gelişim ve değişimini etkilemiştir. Sanat karanlık dönemlerden aydınlığa ulaşmak için her zaman önemli bir araç olmuştur. Dijitalleşme erişimi kolaylaştıran, erişimin demokratikleşmesi adına avantaj sağlayan bir araç, özellikle genç nesillerin sanatla olan bağlarını güçlendirmek için önemli bir fırsat oldu. Sanatla olan ilişkimizin kesintisiz devam etmesi konusunda bir doyuma ulaşmış olsak da ruhumuz epeyce aç kaldı. Şimdi biz kültür kurumlarının bu açlığı doyurması gerekiyor. Her zamankinden daha fazla deneyime odaklanmamız lazım. Sanat aynı zamanda önemli bir sosyalleşme aracıdır. Ve şu anda sosyal hayatımız yeniden yazılıyor. Biz de müzecilikte gelecek ne olacak sorusunun cevabını arıyoruz.
‘İstanbul dışına taşındık’
Levent Çalıkoğlu (İstanbul Modern Direktörü): Sanatın gelecekte var olma şekilleri üzerine bu süreçte ciddi bir sınav veriliyor: Dijital ortamda olmak ya da olmamak sanatın doğasını değiştirdiği gibi, algılanma şeklini de altüst etti. Dijital dönüşüm uzun bir süredir gündemdeydi. Ancak pandemiyle beraber kültürel, düşünsel ve sanatsal anlamda içeriklerin küresel olarak izleyiciye sunuluyor olması çok önemli bir değer oldu. Müze deneyimi bu yeni süreçle yeni bir bakış açısı kazandı. Teknolojinin sunduğu avantajlarla müzeler etkinliklerini farklı formatlarda sürdürebiliyor, izleyiciye sanat etkinliklerine farklı bir gözle deneyimleme imkânı sunuyor. Müzelerin dijitalleşmesi özellikle genç izleyicinin bu ortamlara daha kolay erişmesini sağlıyor. Bu süreçte gördük ki çevrimiçi içerikler artık hayatımızda hep olacak. İstanbul Modern’in içeriklerini İstanbul dışına da kapsamlı bir şekilde taşımaktan çok mutluyuz.
‘Farklı bir alanı kazandık’
Mine Sofuoğlu (Rahmi M. Koç Müzesi Genel Müdürü): Bu süreçten en fazla etkilenenler arasındayız, uzun süreli kapanmalarla karşı karşıya kaldık. Kurulduğumuz günden beri ziyaretçilerimize, birçok farklı alana ait objeyle ev sahipliği yaparak hayatı bütün yönleriyle keşfedecekanlar yaşatmaya çalışıyoruz. Öte yandan ziyaretçilerimizi sadece fiziksel olarak ağırlamıyoruz. ‘Sınırlar ötesi müzecilik’ anlayışımızla kesintisiz iletişim kuruyor, böylece asli görevlerimizden biri olan sosyal öğrenimin devam etmesini sağlıyoruz. Müzeler olarak farklı bir ‘deneyim alanı’ daha kazandık. Dijitalleşmeyle özellikle genç kitlemize ulaşmak daha kolaylaştı. Bundan sonraki süreçte de dijital imkanlar çerçevesinde müzelerin etkinliklerini ve çalışmalarını dönüştürmeleri gerekecek. Fakat ‘fiziksel’ bir deneyim mutlaka ki hep baki kalacaktır ve kalmalıdır.
Müzelerin geleceği konuşuluyor
Müzeciler ile müze gönüllüleri 18 Mayıs Uluslararası Müze Günü’nde çevrim içi etkinliklerde buluşacak. Türkiye’de müzelerin geleceği, düzenlenecek çevrim içi seminerlerde masaya yatırılacak.Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Uluslararası Müzeler Konseyi ICOM Türkiye Millî Komitesi ve Müzeciler Derneği iş birliğinde gerçekleştirilecek seminerlerin ilkinde, “Müzelerin Geleceği: İyileşme ve Yeniden Düşleme (The Future of Museums: Recover and Reimagine” teması kapsamında sunumlar yapılacak. Türkiye’nin birçok önemli müzesinden uzmanların katılacağı ağ seminerinin (webinar) başlıkları da; “Çağdaş Dünyada Müzeler Neyi Başarabilir?”, “Müzenin Kurumsal Tasarımı ve Enstitü Müze Yaklaşımı”, “Müzelerin Toplumsal / Sosyal Rolü ve Sürdürülebilirlik”, “İklim Değişikliğinin Etkisinde Müzelerin Sürdürülebilirliği”, “Müzelerde Dijital Dönüşüm / Dijitalleşme / Teknoloji” ve “Yeni Müzecilik Uygulamaları” olacak. Seminerler 18-21 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek.