05.09.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Bir panayırla başlayan yolculuk İzmir’in simgesi hâline dönüştü. İzmir Enternasyonal Fuarı tam 93 yıldır kapılarını sanata, eğlenceye, bir arada olmaya ve lezzete açıyor. Bu yıl 93’üncüsü gerçekleşen Fuar’da Atlas Pavyonu’nda açılan “Dijital Echos” sergisi 9 Eylül’e dek görülebilir. Nihat Özdal’ın küratörlüğündeki sergi varoluşun, hem ifşa eden hem de gizleyen ikili doğasına odaklanıyor. Kültürpark’taki Atlas Pavyonu’nda gezdiğimiz sergi, ziyaretçiler tarafından da yoğun ilgi görüyor. Sergiyi ve günümüz sanat izleyicisinin interaktif eserlerle kurduğu bağı küratör Nihat Özdal ile konuştuk.
- Dijital sanat giderek daha fazla sanatçının çalışma alanı hâline geliyor. Teknoloji ve sanatın bu ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Soruya, sergiyi kurarken de selam verdiğim Heidegger’den bakarsak, Heidegger, teknolojiyi sadece bir araç olarak görmez, onu varoluşu ve dünyayı anlama biçimimizi şekillendiren bir varlık olarak ele alır. Teknoloji hızla ilerliyor ya da biz öyle sanıyoruz. Bireylerin deneyimlerine ve arzularına teknoloji nasıl etki yaptığı kafa yorduğum sorulardan. Çocukluğumda kumandalı arabalarla oynamak yerine dinamolarını çıkarır başka formlara sokardım. Keşke Tinguely Müzesi’ni daha erken yaşlarda görseydim, diyorum. Makinaya, teknolojiye, medya verilerinin dijital dönüşümlerine Doğu’da daha başka ve derin bir bakış var. Teknoloji, sanatı bu hâli ile daha çok insana ulaşır kılıyor.
- Çok katılımlı sergilerin kürasyonu bir küratöre hangi alanlarda açarlar veriyor?
Çok katılımlı sergiler, farklı disiplinlerden ve perspektiflerden birçok sanatçıyla çalışma fırsatı sunarken serginin temasını ve kavramsal çerçevesini zenginleştirme olanağı sağlıyor. Sanat eserlerinin birbirleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilerin yeni anlamlar üretebilme potansiyeli de daha açıkta bir yere taşınıyor. Yalnız başına ya da kişisel bir sergide sergilenirken gezindiği anlamdan, başka eserlerin olduğu bir salon ya da koridorlardan yeni anlamlar ve diyaloglar çıkıyor. Bazı eserler yeni bir esere dönüşüyor.
Pasif gözlemci değil, aktif katılımcı
- İnsanların etkileşim kurduğu eserlerin sergide daha fazla ilgi çektiğini gördük. Bu durum sanat yapıcılarını eser üretirken yönlendiriyor mu?
İzleyicinin de katkısıyla sürekli evrilen, dinamik bir varlık hâline gelen sanat eserleri, “Digital Echos” gibi 100 binden fazla ziyaretçinin gezmesi beklenen sergilerde biraz daha önemli. Sergi davetinde bazı eserler için sanat yapıcıları, eserlerinin pasif bir gözlemci tarafından değil, aktif bir katılımcı tarafından deneyimleneceğini biliyordu. Bu eksende bir hazırlık oldu. Sergileme kısmında da izleyiciyle sanat eseri arasında kurulacak diyalog önceliklerimizdendi.