26.05.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL
MÜJDE IŞIL- “Mad Max: Fury Road”, ‘80’lerin ünlü serisini yeniden canlandırırken hikâyeyi farklı bir yöne çevirmiş, Charlize Theron’un canlandırdığı Furiosa karakterinin etkisiyle bir nevi feminist destana dönüştürmüştü. Bu filmin üzerinden dokuz yıl geçti ama 80’ine merdiven dayamış George Miller enerjisini daha da artırarak seriyi devam ettiriyor “Furiosa: A Mad Max Saga/Furiosa: Bir Mad Max Destanı”nda.
“Furiosa: Bir Mad Max Destanı” matematiksel olarak serinin beşinci filmi ama “Mad Max: Fury Road”un öncesini anlatıyor, daha doğrusu Furiosa’nın geçmişini. O filmde hislerini kaybetmiş yüz ifadesi, eksilmeyen cesareti ve kesik koluyla üzerine detaylı bir geçmiş yazılıp filmi çekilecek karakterdi Furiosa. George Miller önceki filmdeki gibi Nick Lathouris ile beraber yazdığı senaryoda ana serinin medeniyetten uzaklığı ve distopyasıyla bağ kurarken bir önceki filmin merak edilen noktalarını birer birer açıyor seyirciye.
YEPYENİ BİR KADRO
Furiosa’nın yaşadığı yer, annesinden devraldığı acı ve cesaret, saçlarının gizemi, kolunu nasıl kaybettiği, gönül ilişkisi vs. tüm ayrıntılar açıklanıyor. Ancak hem önceki filmle bağ kurmak hem de güçlü bir aksiyon filmi yaratmak arasında bocalayan bir senaryo çıkıyor karşımıza. Harika bir girişle başlayan film sonrasında odağını kaybediyor çoğunlukla. Furiosa’nın Dementus ile intikam ilişkisi uzadıkça uzarken Ölümsüz Joe’nun yanındaki süreci boşluklarla dolu. Örneğin Furiosa’nın kaçıp sonrasında nasıl erkek kılığında ekibe katıldığı koca bir soru işareti. Furiosa’nın çevresindeki erkeklerin yolunu onunla kesiştirme gayreti, bu filmin bir kadın hikâyesi anlattığını unutturuyor bazen. Dolayısıyla seriyi canlandırma ve feminist damarı yükseltme konusunda “Mad Max: Fury Road”u yakalayamıyor.
Önceki filmden Nathan Jones, Angus Sampson ve John Howard rollerine geri dönerken onlar dışında yepyeni bir kadro kurmuş Miller. Charlize Theron’un karizmasından sonra Anya Taylor-Joy’un neredeyse sadece gözleriyle sergilediği performansı yabancılaştırıyor iki filmi ama karakterin yaşayamadığı çocukluğunu ve aniden bir savaşçıya dönüşmek zorunda kalışını böyle anlatmayı tercih etmiş Miller.
İşin görsel tarafında ise her şey tıkır tıkır işliyor. İki buçuk saat boyunca dur durak bilmeyen aksiyon, tam da sinema perdesinde zevkle izlenecek cinsten. Neredeyse aksiyonsuz bir dakikası yok filmin. Yine de “Fury Road”cular için önceki filmin ikonlaşmış takip sahnesinin yeri hep başka olacak.