30.04.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Deneyimli çevirmen ve yayıncı Osman Akınhay’ın Jean-Dominique Brierre’in kaleme aldığı “Bir Yazarın Hayatı Milan Kundera” kitabının çevirisini Google Translate ile Fransızcadan Türkçeye çevirme tartışmaları sürüyor. Bugüne dek 150 kitabı Türkçeye kazandıran çevirmenin, metni Fransızca bilmeden Google yardımıyla İngilizceye çevirmesi ve ardından Türkçeye tercüme etmesinin yankıları devam ediyor. Dün Milliyet’e konuşan Akınhay, “Ben Google Translate’de ‘Fransızca-İngilizce’ çeviriyi ilk referans aldım; ondan sonrası kendi marifetim” demişti.
Bu kez çevirmenlere “Dijital çeviri mümkün mü? Birebir çeviri tartışmaları henüz nihayete ermemişken Google Translate ile yapılan çeviri ne anlama geliyor?” diye sorduk. “Çeviriyi görmeden bir şey demeyelim” diyen de var ‘bir makinenin edebi ve estetik değeri yüksek esere tercüman olamayacağını’ savunanlar da… İşte görüşler…
“Duygular ve seçimler önemli”
Ülker İnce: İnsanla robotu hiçbir zaman eşitleyemeyiz. O sonuçta bir makine. Ama insanın duyguları, heyecanları ve seçimleri var. Çeviride de bunlar önemli konulardır. Çevirecek kitabı seçerken robota ne verirseniz çevirir ama insan olan çevirmene neyi versen çevirmez. Çevireceği şeyin çeviriye değer olup olmadığına karar verir. Makine verebilir mi bunu? Hiçbir zaman veremez. Çeviriyi niçin ve kime yapıyoruz, bundan kimin yararı var sorularını ancak bir insan değerlendirebilir. Bir makinenin yapacağı şey değil.
“Etiği ve niteliği tartışılır”
Ali Volkan Erdemir: Bir dili yetkin şekilde bilmeyince Google Translate ile çevirinin niteliğini nasıl değerlendireceğiz? Bu büyük bir soru işareti benim için. Fransızcayı bilmiş olsa belki olabilir. Ama yetkin olunmayan bir dilin çevirisi üzerinden bir çeviri bana doğru gelmiyor. Bu sonuçta makine. Edebi bir eserdeki estetik kaygıyı ve hisleri doğru şekilde yansıtabileceğini düşünmüyorum. Bu hevesli bir çalışma ama çeviri etiği ve niteliği açısından soru işareti taşıyor.
“Emeğimize yazık”
Sevin Okyay: Bunca yıldır verdiğim emeğe yanıyorum. Google bulunduktan sonra bu kadar emekle uğraşmaya gerek yokmuş. Bazen bir şey için şöyle bir bakayım, diyorum Google Translate’e; acayip bir Türkçe çıkıyor karşıma. Ciddiye almıyorum açıkçası. Kendisi İngilizceden 150 tane çeviri yaptığını söylüyor, bu kez de Fransızcayı deneyeyim, demiş. Ben de Çinceye heveslendim açıkçası bunu duyunca. Yapılanı çevirmenlerin bunca yıllık emeklerini ve mesleklerini küçük görme eylemi olarak addediyorum.
“Okura da haksızlık”
İlknur Özdemir: Bir dili öğrenmek için yıllarını veren, emek harcayan ve usta konumuna gelen alaylı ya da mektepli pek çok insan var. Bu işe emeğini, gönlünü koyan insanlara biraz haksızlık olduğunu düşünüyorum. Çevirinin ve çevirmenin değerini azaltan bir durum çıkıyor ortaya. O zaman herkes Google Translate ile çevirir. Okura, yayıncıya, çevirmenlere haksızlık. Zamanında hepimiz küçük kitapları denemek için yapmışızdır ama kalkıp da çevirmeyi düşünemem. Özellikle Kundera biyografisi gibi hacimli ve önemli bir kitabı… Elbette çeviriyi okumadan konuşuyorum ama isterim ki bu işi makine değil ustası yapsın.
“Provokasyon gibi”
Levent Tayla: Yeni bir dil öğrenmeye çalışırken bir kelimenin karşılığına baktığımda dahi Google Translate yetersiz kalıyor. Diller çok oynak kavramlar ve yapılar. Aynı sözcük farklı anlamlara gelebiliyor. Başka anlamlardaki aynı sesle ifade edilen farklı sözcükler var. Almancayı öğrenmeye başlayalı 50 yıl oldu. Hâlâ o sözcük mü bu sözcük mü diye kuşkuya düşüyorum. Anlamını bilmediğimden değil hangisini kullanmak daha doğru diye. Böyle bir durumda Google Translate çevirisiyle ortaya çıkmak bana biraz provokasyon gibi geliyor. Bu provokasyon illa negatif anlamda değil. Yapay zekâyla çeviri de gündemde. Çeviriyi görmedim, biyografi edebi bir metne göre nispeten basit olsa gerek. Ama amaç nedir; Osman Bey bunları yapana kadar Fransızca bilen biri çevirseydi daha parlak bir sonuç çıkacaktı mutlaka.
“Çeviriyi görmek gerek”
Celâl Üster: Google Translate benim hiç kullandığım bir şey değil. Çok da iyi bilmiyorum. Ama bana biraz karışık geldi. Fakat çeviriyi görmek lazım. Google Translate’ten yararlanmıştır; belki kendisi de müdahalede bulunarak bir şey yapmıştır, bilmiyorum. Hiç görmeden de bir şey demek zor. Kendi başıma düşündüğüm zaman evet, Google Translate ile olmaz. Belki çok ileride teknik olarak daha da gelişecektir ve olacaktır. Ama zaten çeviri demek hele de işin içine edebiyat girerse insanla ilgili bir şeydir. İnsanın yapabileceği bir şeydir.
“Elle tutulur bir metin olabilir”
Süleyman Doğru: Osman Akınhay çok tecrübeli bir çevirmen ve bahsettiği kontrol süreçlerinin ardından ortaya elle tutulur bir metin çıktığına şüphe yok. Net bir fikir edinmek isteyenler iki metni karşılaştırabilirler. Benim esas takıldığım, bu kadar deneyimli bir çevirmenin hâkim olmadığı bir dilden çeviri yapmaya kalkması. Ben asla yeltenmezdim çünkü şu anki hâliyle edebi çeviri söz konusu olduğunda Google Translate maskaralıktan başka bir şey üretmiyor. İlerleyen yıllarda muhtemelen mükemmelleşecek ve gelecekte bütün çevirmenleri işsiz bırakacak. Ama henüz o günlerde değiliz. Diğer yandan böyle bir tartışmanın yaşanması özellikle amaçlanmış olabilir; her gün birçok değerli kitabın raflarda yerini aldığı edebiyat dünyasında son zamanlarda bu kadar tartışma yaratan bir kitap hatırlamıyorum.
“İnsanlar yazdıkça insanlar çevirmeli”
Ebru Erbaş: Makine çevirisinin kusursuzluğa erişmesini ve insana yakışmayan bir eziyet olan çevirmenliğin tez zamanda tarihe gömülmesini gönülden diliyorum. Şu kadarla ki edebiyatı insanlar yazdıkça insanlar çevirecektir. Yapay zekâ şiir formatında çıktılar üretse de sanatı bir insan etkinliği ve insana özgü bir anlatım biçimi olarak tanımladığımız müddetçe böyle. Nitekim edebiyat dışı çeviride zaten herkes artık yazılımlarla çalışıyor ancak henüz teknoloji yetkin bir çevirmene öneriler sunabilecek seviyeyi aşamadı. Sanırım Osman Akınay da buna değinmiş. Bununla birlikte makinenin birkaç yıl gibi çok yakın gelecekte o verimlilik eşiğini aşarak işi tamamen ele alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Paul Lafargue’ın 1830’da “Tembellik Hakkı”nda sorduğu soru güncelliğini koruyor: Çeviri gibi son derece nitelikli bir emeğin yoğun israfına yol açan bir işin makinelere devri emeği özgürleştirecek midir yoksa daha da köleleşmesine mi yol açacaktır?
“Öncelik emeği korumak”
Sabri Gürses: Çevirmenler her zaman çağın bütün olanaklarını kullanarak çalışacaklar, aldıkları işi en iyi şekilde teslim etmek için. Doğru şekilde kullanılan makine çevirisi de bu araçlardan biri. Kanımca Akınhay’ın ilk tweet’lerinde roller karıştı, yayıncı mı yoksa çevirmen olarak mı açıklama yaptığı anlaşılmadı; hem de çeviri dili, işlemi karıştı. Günümüzde mütercim tercümanlık ve dil bölümlerinde çevirmen adaylarına çeviri makinelerini bilinçli şekilde kullanmak da öğretiliyor. Bu makinelerin meslek sahiplerine, iş arayan gençlere karşı kullanılmaması, ucuz emek aracı hâline gelmemesi için dikkatli hareket etmek gerek. Mehmet Şahin’in girişimiyle, Boğaziçi Üniversitesi merkezli bir TÜBİTAK çalışması başlattık: Bir edebi çeviri makinesi yapmayı deniyoruz. Böylece çevirmenin emeğini ve entelektüel mirasını makinelere rağmen koruma yolu bulmak istiyoruz.