Kültür SanatCan kurban

Can kurban

26.12.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Can kurban

Can kurban

Can kurban

Can değeri küçümsenen toplumlarda can pazarı büyük olur. Biz, İslamiyet’e geçmeden önce de, insanın bir ülkü uğruna canını feda etmesinin bir erdem olduğuna inanırdık. Kuran - ı Kerim’in lafzı ve ruhu, şahadeti bir cennet yolu olarak tüm müminlere ilham etti. İslami kültür etkisi altındaki klasik edebiyatımızda egemen olan bir inanç, sevgiliye, sultana, Allah’a kurban olmaktır. Gündelik yaşamımızda da, "kurban olmak" dilimizden düşmez dense yeridir. Fedailik yalnızca bize ve Müslüman toplumlara özgü değil. Hıristiyanlık’ta da "martyre" olmak, yüzyıllarca, yaygın bir söylem, hem de bir temel erdemdi.
64 yıl önce bugün sonsuzluğa göçen Mehmet Akif, "İstiklal Marşı"mızın altıncı dörtlüğünde diyor ki: "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? / Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda." Ziya Gökalp, şehit düşmenin mutlak bir değer gibi gösterilmemesi üzerinde duran ender düşünürlerimizdendir. Şu öğüdü unutulmaz: "Vatan için ölmek de var / Ama borcun yaşamaktır." Nâzım Hikmet ise yanarak ölmenin savunusunu yapmıştı: "Sen yanmasan / Ben yanmasam..."
Yeni binyılın başında bile Ortadoğu’da, Balkanlar’da, İspanya’da, Afrika’da, Türkiye’de, çeşitli dinsel ve siyasal amaçlarla intihar eylemleri yapıyorlar. 2000 yılının son haftası, Museviler’in Hanuka, Hıristiyanlar’ın Noel, Müslümanlar’ın Şeker bayramlarını bir araya getiriyor. Yeni binyılın arefesinde tarihi bir andır bu... Güçlü bir simgedir. Bayramın ve yılbaşının öncesinde, canlı meşalelerle tüylerimiz diken diken oldu. Dogmalarla beyni yıkanmış biçareler, can değeri bilmedikleri için, kendi canlarına kıydılar. "Hayata Dönüş" bir anlam taşımıyordu onlar için. Terörcü, sabotajcı, suikastçı, kendi kaderini bir canavar çete reisine teslim etmişse kendini ölümle cezalandıracaktır.
Keşke ekrana gelmeseydi canlı meşaleler... Gösterilmemesi, görülmemesi zorunlu olan olaylar ve görüntüler vardır. Birçok ülkede, yasalarla, iletişimcilerin vicdanıyla ya da yönetimin ricasıyla sağlanır bu. Ama, bizde, her türlü şiddet manzarası, reyting uğruna, iletişim özgürlüğü kisvesi altında, pazarlanıyor - trafik felaketlerinden Hizbullah vahşetine, toplu cinayetlerden ideolojik intiharlara kadar.
Dünya kamuoyu, cezaevlerinde kendilerini yakanların güvenlik kuvvetleri tarafından yakılmadığına inanacak mı? Bütün bu olaylar, yine Türkiye’ye, devletimize ve toplumumuza karşı bir yaman propaganda aracı olarak kullanılmayacak mı? Dışişleri Bakanımız, "Olup bitenleri iyi anlatabilirsek..." demiş. Herhangi bir sorunumuzu dünyaya iyi anlattığımızın bir örneği var mıdır? Varsa ben bilmiyorum.
Bu bayram, acı bir bayram... Bu yılbaşı, yeni bir çıban başı. Toplumsal barışa, uluslararası anlayışa, dinler arasında uzlaşmaya, ideolojik çatışmalarda yatışmaya yönelmeyen dünyamız, daha nice sarsıntılar geçirecek. Sözüm ona, dünya "Barış Kültürü" döneminde yaşıyor. Can değeri ve insan haysiyeti yerleşmedikçe yeryüzü can pazarı olmaktan kurtulamayacak.



SANAT