02.02.2021 - 11:56 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - milliyet.com.tr / ihsan.dinar@milliyet.com.tr
Öncelikle pandemi günleri nasıl geçiyor? Kimisinin çok sıkıldığı, kimisinin de hayata dair pek çok şeyi sorguladığı günlerden geçiyoruz...
Kötü geçiyor diyemem çünkü bu durumun uzun süreceğini öngörüp, çalışmalarımın aksamaması için hızlıca evimin bir odasını stüdyoya çevirdim. Elbette çok steril bir akustiğe sahip değil ama zaten böyle bir beklentim de yok. Çalışmak en büyük oyuncağım dolayısıyla evde sıkılmıyorum. Onun dışında şehir hayatına dair özlediğim çok az şey oldu çünkü şehrin dinamiklerinden beslenen biri değilim. Zihnimi boşaltabildiğim, sıkışmışlık hissimi alıp götüren tek mekan doğa. Genelde tenha olduğu için de buralara kaçmakta sağlık açısından bir problem yok.
Bir yıldır bu salgınla yaşıyoruz. Bu süreçte en çok hissettiğiniz duygu ne oldu? Bununla ilintili olarak pandemi sanatsal üretiminize ne gibi bir etki yaptı?
Sosyalliğin ister istemez azalması daha önce deneyimlemediğim türden bir sessizlik ve sükunet getirdi hayatıma. Verimli bir şekilde çalışmak için ihtiyacım olanın teknik altyapı, zaman, anlık bir ilham vs gibi şeylerden ziyade uzun süreli sessizlikler ve tefekkür olduğunu fark ettim. Bunun gölge kısmı elbette yalnızlık, ama meyvesi de üretim.
Neo-klasik türüne ve sizin çalışmalarınıza getirmek istiyorum sözü. Neo-klasik son yıllarda derinden ama tabiri caizse emin adımlarla hayatımıza girdi. Bugün adı bir çırpıda sayılabilecek pek çok önemli neo-klasik ve minimal müzik bestecisi var. Bu türe bakışınız nasıl? Kendinizi tam olarak nasıl konumlandırıyorsunuz?
Çıkış albümüm Eskizler, neo-klasik ve minimalist stilde yazılmış 9 piyano eserinden ibaret fakat bu böyle devam edeceğim manasına gelmiyor. Bu alanda yapılmış pek çok iş olduğu için bir kısır döngüye girme tehlikesi var bana sorarsanız. Şu sıralar yeni dünyaların keşfindeyim. Müziğime elektronik müdahaleler yapmak, sahneme synthsizerlar eklemek istiyorum. Bununla ilgili çalışmalara başladım. O sebeple pek de bir yere konumlandırmak istemem. Şu anda akustik piyano ana enstrümanım ama kim bilir belki ileride onun hiç dahil olmayacağı işler yaparım. Esnek olmayı seviyorum.
Ludovico Einaudi, Michael Nyman, Yann Tiersen gibi isimlerin sizi etkilediğini ifade etmiştiniz. Bu isimler yeni üretimleriyle dikkat çekiyor. Genel manada bu müziğin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Klasik müzikten tamamen kopuş ve daha minimal bir hal mı alacak sizce?
Evet, lise döneminde bu isimlerin eserlerini çalışarak başlamıştı ilgim. Bence genel manada tüm janrlar arası bir içi çe geçiş söz konusu. Bu sayede hepsinin sınırları çok genişledi hem de birbirlerinin dinleyici kitlesine ulaşma imkanı buldular. Bence pandemi özelinde çok kritik bir meseleydi bu. Şu aralar mesela en çok dikkatimi çeken, yıllardır sadece klasik müzik yayıncılığı yapan bazı köklü plak şirketlerinin neoklasik, çağdaş, deneysel müzikler yapan müzisyenlerle yürüttüğü ortak çalışmalar. Elektronik müzik klasik müzikle birleşince ortaya hem güncel hem nostaljik harika sesler çıkabiliyor.
2020 yılında yeni şarkılarınızı dinleyicilerle buluşturmuştunuz. Nasıl tepkiler aldınız?
Hem yurt içi hem yurt dışından çok güzel tepkiler geldi. Bir çok insana ilham verdiğine, çalışmalarına eşlik ettiğine dair mesajlar aldım. Benim üretimimin bir başka, insanda bambaşka stilde üretimleri tetiklediğine şahit oldum. Uzun zamandır imrenerek dinlediğim bazı müzisyenlerin geri dönüşleri de özellikle beni çok mutlu etti.
Bu bağlamda 2021 yılında bu üretkenlik yeni bestelerinizle devam edecek mi?
Evet 2021 yılı için epey iş biriktirdim pandemide. Yayınlamak için sabırsızlanıyorum.
Konserler şu süreçte istisnasız hepimizin çok özlediği eski rutinlerimiz arasında. Bu konuda bir süre daha sabretmemiz gerekecek gibi. Ancak bir şekilde performansların da devam etmesi gerekiyor. Bu kapsamda sizi Zorlu PSM'nin çevrimiçi konser serisinde dinleyeceğiz. Çevrimiçi konserlere nasıl bakıyorsunuz? İzleyicileri nasıl bir deneyim bekliyor?
Çevrimiçi konserler evlerden yaptığımız instagram yayınları ile girdi hayatımıza fakat bu sene artık profesyonel bir zemine taşındı. Bu benim en başından beri aklımda olan, yapmak istediğim bir şeydi açıkçası. O sebeple Zorlu PSM ile gerçekleştirdiğimiz çekim özel bir deneyim oldu. Bu performansın içinde dijital müzik platformlarında yayınlanmamış bir sürü yeni çalışmam var. Umarım keyif verir!
Türkiye'deki festivallerin yanı sıra yurt dışında da farklı mecralarda performans sergileme imkanı bulunuyorsunuz. Gelecekte özellikle yurt dışında konser vermek için hayalinizi süsleyen bir mekan var mı?
Yakın zamanda Almanya’dan bir konser ajansına kaydoldum. Şu an halihazırda sonbahar için değerlendirdiğimiz teklifler var. Bunların arasında ise konser mekanları dışında modern sanat müzeleri de var. Bu tarz yapılarda konser verme fikri beni çok heyecanlandırıyor. Onun dışında Funkhaus Berlin ve Southbank Centre diyebilirim.
Müziğin biraz dışına çıkıp atölye çalışmalarınıza sözü getirmek istiyorum. Kuzguncuk'taki atölyeniz bu pandemi sürecini nasıl geçirdi?
Atölyem kapalıydı fakat çalışmalarıma çocuk kitabı illustrasyonları ile devam ettim. Pandemide Didem Demirel’in yazdığı iki kitabın çizerliğini yaptım.
Müziğin yanı sıra resim çalışmalarına da imza atıyorsunuz. Ancak orada da sakin, yalın bir üslup dikkat çekiyor. Resim çalışmalarınız için de bu minimallik söz konusu mu?
Evet kesinlikle. Hatta daha minimal bir üsluba doğru gitmenin yollarını arıyorum müzikten artakalan zamanlarda çünkü bence çok fazla detaylandırılmış görsellere maruz kalıyoruz ve bunun hayal gücümüzü körelttiğine inanıyorum. Bilhassa çocuk kitapları için endişelendiğim ve geliştirmek istediğim bir meseledir bu.