Bond serisinin meşhur olmasının en büyük pay sahiplerinden; izleyiciye sert, olgun ve senrinkanlı bir Bond sunan Sean Connery, 90 yaşında yaşamını yitirdi. Oyuncu, Thomas Sean Connery ismiyle 1930 yılının 25 Ağustos’unda Edinbrugh’da dünyaya geldi. 19. yüzyılda İrlanda’dan İskoçya’ya göç eden fabrika işçisi Katolik bir babanın ve temizlik işlerinde çalışan Protestan bir annenin oğlu olarak tek odalı, sıcak su tesisatı olmayan ve paylaşmalı tuvaleti olan bir evde büyüdü.
13 yaşında geldiğinde okuldan ayrıldı ve sütçülük yapmaya başladı. Kraliyet Donanma’sına girene dek inşaatlarda tuğla döşemeciliği, tabut cilalama gibi işlerde çalıştı. Donanmadayken vücuduna iki dövme yaptırdı: Birisi ailesini diğeri ise doğduğu İskoçya’yı tasvir ediyordu. Donanmadaki üçüncü yılında mide ülseri teşhisiyle bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.
SERT ADAM
Donanmadan ayırılınca yaşamını sürdürebilmek için birçok işte çalıştı: Traktör sürdü, cankurtaranlık ve Edinbrugh Sanat Okulu için modellik yaptı. Boş zamanlarını vücut geliştirme sporuyla dolduruyordu. Edinbrugh’ya döndüğü yıllarda, 6 kişilik bir çetenin kendisini soymasını engellemesi üzerine Connery, kentte “sert adam” olarak anılmaya başladı.
'ADONİS VÜCUT BULMUŞ'
Edinbrugh Sanat Okulu’nda modellik yaptığı sırada Connery’yi resmeden sanatçı Richard Demarco, onu “Kelimelerle ifade edilemeyecek kadar yakışıklı, Adonis’in vücut bulmuş hali” diye tarif ediordu. Futbolla da ilgilenen Connery, Manchester United’dan Matt Busby’nin dikkatini çekti ve haftalık 25 sterlin’e United’da oynamak üzere bir anlaşma imzaladı. Fakat kısa bir süre sonra, futbol kariyerinden ziyade yerel bir tiyatroda sahneye çıkmanın daha cazip olduğunu fark etti. Sonrasında vereceği röportajlarda 1951’de aldığı bu kararın hayatı boyunca yaptığı en doğru hamlelerden biri olduğunu söyleyecekti. Connery 1953 yılında İngiltere’de düzenlenen Mr. Universe Yarışması’nı kazanmasının ardından ismmini yavaş yavaş duyurmaya başladı. Amerikalı aktör Robert Henderson, Connery’yi kendisini oyunculuk alanında geliştirmesi konusunda ikna etti. Handerson oyuncu adayı Connery’ye Henrik Ibsen, Bernard Shaw ve Shakespeare okuması konusunda tavsiyeler verdi ve Connery diksiyon dersleri almaya başladı.
İLK FİLMİ 1954'TE
Connery’nin sinema macerası ise 1954 tarihli “Lilacs in the Spring” ile oldu. Bu sırada televizyondaki yapımlarda da küçük rollerde yer aldı. 1957’de BBC yapımı “Blood Money”de ilk büyük rolünü kaptı. Connery’nin manşetlere çıkmasına vesile olan yapım ise 1958 tarihli “Another Time Another Place” filmiydi. Çekimler sırasında başrol oyuncusu Lana Turner’ın erkek arkadaşı Johhny Stompanato’nun silahlı saldırısına uğrayan Connery, saldırganı etkisiz hale getirdi. Haber günlerce gazetelerde manşet oldu ve Stompanato’nun sete girmesi kesinlikle yasaklandı.
Toplam 7 kez BondConnery’nin zirveye ulaşmasını sağlayan yapımlar, 1962-1983 yılları arasında oynadığı
James Bond filmleriydi. Serinin diğer 4 filmi “From Russia with Love”, “Goldfinger”, “Thunderball” ve “You Only Live Twice”ta gizli ajan 007 James Bond’u canlandıran Connery, bir süre için bu karakteri oynamaya ara verse de 1971 yılında çekilen “Diamonds Are Forever” için seriye döndü ve
son olarak 1983 yılında “Never Say Ever Again” filminde rol alarak seriyi bıraktı. Connery’nin rol aldığı bütün “Bond” filmleri büyük gişe başarıları gösterirken, serinin devamının gelmesi konusunda da önemli rol oynadı. Tüm bunlara rağmen “Bond” serisine kızgın olan Connery, yaşamı boyunca Bond hakkında konuşmadı.
Gişede büyük hasılatVe tüm bunların ardından “Bond” geldi. Yapımcı Cubby Broccoli ve Harry Saltzman, Ian Fleming’in ünlü polisiye serisinin haklarını satın aldı ve bu sırada Bond’u canlandıracak oyuncu için aramalara girişti. Başlarda Richard Burton, Cary Grant, Rex Harrison ve hatta Lord Lucan düşünüldü. Fakat prodüktör Broccoli’nin karısı Dana Broccoli yapımcıyı, Connery’nin çekiciliğinin filmin kimyasına uyacağına inandığı için ikna etti. Fakat Dana Broccoli’nin bu görüşü hiçbir zaman Ian Fleming ile paylaşılmadı. Fleming, Bond karakterine hayat verecek kişi konusunda “Ben Komutan Bond arıyorum, aşırı iri bir adam değil” diye ısrar etmişti.
Connery, kısa süre içinde Fleming’in fikrini değiştirdi. Yazar, Connery’yi beyaz perdede gördükten sonra, serinin devam kitaplarında Bond karakterini yarı İskoç geçmişi olan bir ajan olarak tarif etmeye başladı. Aksiyon sahneleri, egzotik yerler ve Sean Connery’nin çekiciliği sayesinde ilk
film “Dr No”, gişede büyük hasılat yaptı. Başkan Kennedy, Beyaz Saray’da özel bir gösterim talebinde bulundu.
Diane Cilento: ‘Sean bana vuruyordu’The Times dergisinde çıkan bir habere göre Sean Connery, hayatına giren kadınlara şiddet uyguluyordu. 1965 yılında Playboy dergisine verdiği bir röportajda “Bir kadına vurmanın yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yine de bir erkeğe vurduğunuz gibi de yapmanızı önermiyorum” demişti. 1987 yılında Amerikalı gazeteci Barbara Walters ile yaptığı röportajda da ‘kadınlara bazen küçük tokatların atılması gerektiğini’ söylemişti. Scotsman’de yer alan habere göre Connery’nin eski eşi Avustralyalı oyuncu Diane Cilento ise 2005 yılında yayımlanan “My Nine Lives” adlı otobiyografik romanında Connery’nin evli kaldıkları 1962 ile 1973 yılları arasında kendisine fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını açıklamıştı.
ÖdüllerConnery, 1986’da oynadığı ve Umberto Eco’nun aynı adı taşıyan eserinden uyarlanan “Gülün Adı” filmiyle BAFTA kazandı. Aynı yıl rol aldığı “İskoçyalı” (Highlander) filmindeki akıl hocası karakteri, gelecekteki filmlerinde de canlandıracağı karakterlerin habercisi oldu. 1987’de rol aldığı “The Untouchables” ile En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Oscar kazanan Connery, 1989’da “Indiana Jones and the Last Crusade”de Indiana Jones’un babasına hayat verdi. Filmin yönetmeni Steven Speilberg, Jones karakterinin “Bond” serisinden esinlenerek ortaya çıktığını söyledi ve Connery ile özellikle bu nedenle çalışmak istediğini ifade etti. Sean Connery’nin sinemada rol aldığı son film ise 2012 yapımı “Sir Billi” idi.