19.11.2020 - 10:14 | Son Güncellenme:
Sizi başarılı bir iş insanı olarak tanıdık. Müzik serüveniniz nasıl başladı? İlk olarak Yarem albümü ile karşımıza çıkmıştınız...
Tabii… 1974 yılında Almanya Stuttgart’da doğdum. Türkiye’den Almanya’ya göçler başladığında annem ve babam da bu ülkeye yerleşiyorlar. İlk ve orta öğrenimimi Almanya’da okuduktan sonra Türkiye’ye döndüm. Ortaokulu ve liseyi Mersin’de bitirdim, ardından 19 Mayıs Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldum. 90’lı yılların ortasında ise ABD’ye, Orlando’ya gittim. Burada MBA’mı tamamladım. 1998 yıllında bankacılık kariyerime adım atarak burada çalışmaya ve profesyonel kariyerime başladım. Önce ABD’de, ardından taşındığım Londra’da, çeşitli bankalarda üst düzey yöneticilik yaptım. Kariyerimi, 2012 yılından bu yana CIO ve CEO olarak, finans ve gayrimenkul firmalarında çalışarak sürdürdüm. Halihazırda da Türkiye merkezli bir şirketin Londra’daki operasyonlarını yönetiyorum.
Finans ve gayrimenkul piyasaları tabii uzmanlık alanım ama müzik benim tutkum… Müziğe yakın ilgim yıllar öncesine dayanıyor. Henüz altı yaşımdayken babamın ilgisi sayesinde bağlama ile tanıştım. Lise ve üniversite yıllarımda, müzikle olan bağım daha fazla kuvvetlenmeye başladı. Profesyonel iş yaşamı içinde tabii tutkularınıza ister istemez çok vakit ayıramıyorsunuz. Benim için müzikte de bu durum söz konusuydu. Ama yine de müzikten hiç kopmadım. Benim gibi müzik tutkusunu her daim içinde yaşayan 20 yıllık dostlarımla, belli dönemlerde bir araya gelerek bu tutkumuzu müziklerimize, şarkılarımıza, bestelerimize yansıtıyorduk.
Hepimiz kendi işlerimizde gayet başarılı iş insanlarıyız. İşimizdeki profesyonelliği yaptığımız müzikte de görünce, bunu bir ileri seviyeye taşımak istedik. Tabii burada özellikle Peker Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Peker ve Başkan Yardımcısı Ayşegül Peker’in de adını anmam gerekiyor. Bu konuda bizi çok teşvik ettiler. Sonrasında da ortaya ilk albümümüz “Yarem” çıktı.
Keşmekeş’in hikayesini merak ediyorum. Nasıl kesişti yollarınız?
Biz, yolları çok uzun yıllar önce kesişen bir arkadaş grubuyuz. Her birimiz, küçük yaştan itibaren enstrüman almanın dahi imkansız olduğu ortamlarda yetiştik. Bizlere müziği en çok sevdiren etkenlerden biri de bu sanıyorum. Grubumuz, 20 yıllık geçmişimizin ve dostluğumuzun meyvesi oldu. Uzun yıllardır yurt dışında devam eden profesyonel kariyerlerimizin yaşattığı yoğun tempomuzu hafifletmek için başlamıştık müziğe. Kendi memleketimizin ezgilerinden beslenirken, ürettikçe dinleniyorduk. Ardından her fırsatta bir araya gelerek yaptığımız müziğin, adeta tutkunu olduk ve bu alanda da profesyonelleşmeye karar verdik. Bize çok iyi gelen, memleket özlemimizi bir nebze de olsa dindiren bu süreci, müzikseverlerle de paylaşmak istedik ve bu birlikteliğin adını Keşmekeş koyduk.
Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Neye odaklanıyorsunuz?
Keşmekeş’i, Anadolu’nun renkli ezgilerini Avrupa’ya taşıyan grup olarak tanımlıyoruz. Anadolu’nun unutulmaz parçalarından ve sanatçılarından izler taşıyan özgün bir tarza sahibiz. Odağımıza insanı alarak, insana dair tüm derinliği ve duyguları şarkılarımıza yansıtıyoruz. İcra ettiğimiz müzik, yıllardır Londra’da yaşayan bizler için yaşadığımız memleket özlemini bir nebze de olsa hafifletiyor. Çağdaş halk müziğinin etkisiyle yorumladığımız eserlerimizde de çoğunlukla memleket hasreti aşk, insan sevgisi, özlem gibi konuları işliyoruz. Dinleyicimiz bizim müziğimizde Cem Karaca’dan Aşık Mahzuni Şerif’e kadar birçok ismin etkisini görüyor. Türk müziğine değer katan ustalardan ilham alarak yorumladığımız tüm parçalarımız, şimdiden Londra’da ve birçok şehirde büyük bir kitlenin ilgisini çekti.
Yarem’den nasıl geri dönüşler aldınız?
Tabii çok memnunuz. Çok olumlu dönüşler alıyoruz. “Yarem”, çağdaş halk müziğinin modern tarzdaki yorumu, kültürel renklerin güzel bir ahengi aslında. Dolayısıyla herkes, Yarem’de kendi duygu dünyasından bir parça bulabiliyor. İçtenlikle yazılan her beste, müziğimizle bir araya gelince dinleyicinin duygu dünyasında kalıcı bir etki yaratıyor. Özlem, sevgi ve samimiyetle yorumladığımız Yarem’e gelen tebrik ve teşekkür mesajlarını görünce hepimiz çok duygulandık. Özellikle Türkiye’den gelen ilgi her birimize ilham oldu.
Şarkılarınızın sözleri de size ait… İş yaşamının yoğun temposundan müziğe zaman ayırmak zor olmuyor mu?
Çocukluğumdan bu yana, kariyerime dair hep büyük hedeflerim vardı. İşime olan tutkum, müziğimin önüne geçmediği gibi her iki alanda da sevgiyle emek veriyorum. Bir proje üzerinde çalışıp, insanların talep ve beklentilerine yanıt veren, yaşam kalitesini artıran işler yapmaya uğraşırken, bu emeği müziğimde de aynı samimiyetle ortaya koyuyorum. İş yaşamı ne kadar yoğun olsa da müziğim dinlenmek için bir durak oluyor bana. Yaşamım boyunca beslendiğim tüm duygu ve değerler, şarkılarımızın sözlerini yazmamda itici güç, bu güç de iş yaşamımda büyük bir motivasyon kaynağı oluyor.
Londra’daki sevenlerinizle ne zaman buluşacaksınız? Konser, söyleşi gibi programlarınız olacak mı?
İçinde bulunduğumuz pandemi süreci müzik sektöründe büyük bir deprem etkisi yarattı. Özellikle geçimini müzikten sağlayan çok değerli müzisyen abilerimiz küresel salgının ekonomik etkilerinden büyük yaralar aldı. Yaşamını yitiren insanlar için büyük üzüntü içindeyiz. Temennimiz, bu zor günleri bir an evvel atlatmak ve herkesin sağlığına kavuşması. Şartlar normale döndüğünde ise bizlere her daim destek veren ve Keşmekeş’i henüz tanımaya başlayan dinleyicilerimizin karşısında ilk sınavımızı ve albüm heyecanımızı paylaşacağız.