24.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
“Anlaşıldı amirim. Yalnız bu oda sayısını dörde çıkarsak olur mu?”
“O neden?”
“Ekipten başka arkadaşlar için de gerekebilir amirim.”
“Tamam öyle olsun.”
Amir iyi günündeydi anlaşılan. Belki de Soytarı ile David’in birlikte fotoğraflarının çekilmesi ve bir şeylerin döndüğünün ortaya çıkması, her ne kadar kesin olmasa da amiri heyecanlandırmışa benziyordu. İyiliğinin sebebi bu olabilirdi.
Zühre bu arada Ömer Akbaş’ın evini aramış, ama adamın hala yurt dışında Amerika’da olduğu bilgisini almıştı. Ondan hayır yoktu. Ben giderken kuzeninin ev telefonunu çevirdim. Telefon sonunda açılmıştı. “Burak Bey’i arıyorum.” dedim.
***
“Buyurun benim.”
“Ben Komiser Hayri Ayvaz, kuzeniniz Sedat Girit hakkında sizinle konuşmak istiyoruz. Müsait misiniz, biz birazdan Bodrum’a doğru yola çıkıyoruz.”
“Tabii buyurun, müsaitim.”
“Telefonuma adresinizi mesaj atabilir misiniz? Numaram ev telefonunuzda göründü değil mi?”
“Evet, hem adresi mesaj atarım, hem de konum atarım.”
“Çok iyi olur, o zaman Bodrum’a geldiğimde sizi tekrar ararım.”
Bu arada masamda akşam Cengiz’in bıraktığı Sedat Girgin’in babası Sadık Girit’in intihar vakası dosyasını da yanıma aldım. Yola çıkmadan önce evlerimize uğrayıp otel için birkaç parça eşya da almayı unutmamıştık. Sonra ikimiz de araçlarımızla ayrı ayrı yola çıktık. Zühre, Bodrum merkezde emniyetin de tanıdığı, bildiği, misafirlerini ağırladığı butik bir otele rezervasyon yaptırıp dört oda tutmuştu. Zühre bütün bu işlemleri halletmişti neyse ki…
Bu gece eğer kabul ederse Seza’yı akşam yemeğine götürmeyi düşünüyordum. Ve Cengiz ile Ali’ye saat sekizde nöbeti devralması için arayacaktım. Çıkmadan önce Cengiz’e hazırlıklı olmasını, benden haber beklemesini söylemiştim. Ali kendini iyi hissediyordu. Bugün işe gelmişti. Nasıl olsa arabada oturacağı için sorun olmayacaktı.
Bodrum’a öğle saatlerinde gelmiş, otele yerleşmiştik. Sonra sulu yemek yapan bir esnaf lokantası olan Sakallı’da leziz yemekler yemiştik. Şimdi de benim araçla Zühre ile ikimiz Gümbet’e gidiyorduk. Burak’ı aramış yarım saat sonra evde olacağımızı söylemiştik. Ne yazık ki dosyaya yemekte şöyle bir göz atmıştım. Tam olarak okuyamamıştım. Ama Tuğrul Bey’in anlattıklarıyla uyuşuyor gibiydi.
Gümbet’te pazar yerine yakın Gül Sokak’ta iki katlı müstakil bir evde bulunuyordu Burak Girit’in evi. Karısı ve iki oğluyla birlikte yaşıyordu. Ünlü bir mobilya mağazasının baş teknisyenliğini yapıyordu. İnce, zayıf yapılı biriydi. Babası ile annesini birkaç yıl önce kaybettiğini, kız kardeşinin ise Muğla’da yaşadığını ve evli olduğunu söyledi. Sedat’ın iki yıla yakın bir süredir ortalıkta görünmediğini, hiçbir iletişim kuramadıklarını, kısaca sırra kadem bastığını anlattı. Polise haber verdiklerini ama bir sonuç çıkmadığını da ekledi.
“Peki bu bahçeyle kim ilgileniyor?”
“Bahçeyle Güreceli Ahmet Kıran diye bir arkadaş ilgileniyor. Birisi ona ücretini ödüyor ama o kim olduğunu bilmiyor. Israrla sordum ama yemin billah etti, bilmediğini söyledi. Birisi ‘Her ay paranı şuraya koydum’ diye mesaj atıyormuş, o da gidip alıyormuş. Bahçeye bırakıyormuş genelde.”
“Kim neden böyle bir şey yapıyor olabilir?”
“Valla bilmiyorum. Bazen acaba Sedat mı yaptırıyor bu işi diye şüphelenmiyor değilim. Ama sonra neden böyle bir şey yapsın ki diye düşünüyorum. Bir suç işledi de saklanıyor mu acaba, bilemiyorum. Durum böyle olunca bazen ben de gidip bakım yapıyorum, evi temiz tutmaya çalışıyorum, ortalığı topluyorum. Bir gün ortaya çıkar diye bekliyoruz. Bir taraftan da ona bir şey oldu diye korkuyorum. Belki öldü belki yaralı bilemiyorum. Muamma yani…”
***
“Peki polis hiçbir iz bulamadı mı? Bıraktı mı aramayı?”
“Polisten hiç ses çıkmadı. Ben bir gün aradım. ‘Araştırıyoruz ama şu ana kadar bir sonuç elde edemedik’ dediler. Ben de o günden sonra bir daha aramadım. Siz öğrenseniz komiserim, belki size söylerler. Biz de meraktan kurtulalım öldü mü kaldı mı, bilelim yani.”
“Bir şey bulurlarsa mutlaka ararlar merak etmeyin. Sizin Sedat ile aranız nasıldı?”
“Biz birbirimizi çok severdik, Babam da çok severdi Sedat’ı. Sedat burayı yoktan var etti. Aldığında burası derme çatma bir evdi. Bahçe bakımsızdı. Sedat küçüklüğünden beri bir mandalina tutkunudur. Hayatı mandalinalarla ve onlara bakmakla geçmiştir. Bu yüzden İstanbul’da ziraat öğrenimi gördü.”
“Babasının ölümü hakkında bilginiz var mı?”
“Sadık amcanın cinnet geçirdiğini söylediler. Ben küçüktüm o zamanlar. Aile çok büyük üzüntü yaşamıştı. Babamlar mahvolmuşlardı. Kızını da yanında götürmüş amcam. Bahçesini geri alamayınca ve çok sevdiği karısını kaybedince aklını oynatmış zavallı. Bir de intihar mektubu bırakmış.”
“Öyle mi?”
“Evet.”
“Sadık Girit’in sattığı bahçe neredeydi?”
ARKASI YARIN...