23.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
“Tamam, şimdi hemen birini yolluyorum.”
Cengiz’i aradım. Zavallı Cengiz pek memnun olmuşa benzemiyordu ama durumu izah ettim kabul etti. Tabii Cengiz’e şimdilik adamın kim olduğundan söz etmedim.
Sabah beni oldukça yorucu bir gün bekliyordu. Birden üzerime büyük bir ağırlık ve yorgunluk çöktü. Soytarı ile David arasındaki bağlantıyı düşünerek kendimi yatağa attım. Zühre’yi düşündüm ve onun adına üzüldüm. Soytarı’yla birlikte olmanın bedelini ödemeye başlayacaktı.
***
6 Kasım Perşembe
Sabah durumu izah ettiğimde ve fotoğrafı gösterdiğimde Zühre hem çok şaşırdı hem de çok öfkelendi. Ayrıca toz kondurmamaya çalışıyordu. Resmen şok geçiriyordu. Normaldi.
“Komiserim daha adamın kaçakçılık yapıp yapmadığını bile bilmiyoruz. Sadece bir tanığın, o da doğru mu, değil mi bilmediğimiz bir ifadesine dayanarak hareket ediyoruz. Üstelik cinayetlerle ilgisi olmayan bir konuda. Tanışmış olsalar bile adamın cinayetlerle ilgisi olduğunu nereden çıkarıyoruz? Belki Engin bu iş üzerinde çalışıyordur kim bilir… Hemen anlamadan Engin’i yargılamayın lütfen. Bana izin verin, durumu öğrenir size bildiririm.”
“Böyle bir şey yapmayacaksın Zühre!”
“Neden komiserim?”
“Eğer Engin pis bir işin içindeyse ona bir şey belli etmemen gerekir. Bunu bir şekilde amirle konuşarak, gerekirse tepedekileri devreye sokarak pek çaktırmadan öğrenmenin bir yolunu bulmalıyız. Bunun başka çaresi yok. Bu konuda sana güvenmemiz lazım. Sonuçta nişanlısın, yakında evleneceksin bu kişiyle. O nedenle senin çok ihtiyatlı ve dikkatli olman lazım. Bunu yapabilecek misin?”
“Komiserim eğer Engin bu işin içindeyse onu asla affetmem. Cinayetler için demiyorum sadece, kaçakçılık işinin içindeyse de affetmem. Anında bitiririm bu ilişkiyi. Bundan hiç şüpheniz olmasın.”
“Sana güvendiğim için ilk sana söyledim. Şimdi başkomisere gidip bu konuyu ona da anlatmalı ve çözümü birlikte bulmalıyız. Şimdilik ikimizin arasında kalsın. Seza Komiser’e de durumu izah eder, ağzını sıkı tutmasını tembihlerim.”
“Seza Komiser’e ne kadar güveniyorsunuz böyle komiserim.”
Bir tür sitem ve eleştiri yüklü bir cümleydi. Ama beni kızdırmayı başarmıştı sonunda Zühre.
“Çünkü tanıyorum ve bu teşkilattaki en dürüst, en gözü pek ve arkadaşlarını satmayacak polis olduğunu düşünüyorum. Sen de ona sürekli laf sokmaktan vazgeç artık. Birbirinize destek olmanız gerekir sizin kadın meslektaşlar olarak.”
“Gerçekten bir kadınsa evet…”
Kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum artık. Evet anlıyordum, evleneceği adam resmen suçlanıyordu. Onun stresini yaşıyordu. Ama yine de soğukkanlılığını korumayı bilmeliydi. Ortada üç cinayet vardı ve sayı her an artabilirdi.
“Gerçek kadın demekle ne kastediyorsun? Ayıp olmuyor mu Zühre? Kızgınsın ve şu an ne dediğini bilmiyorsun. Lütfen kendini toparla, işimize odaklanalım. Dedikodu ve önyargılarla hareket edemeyiz. Anlıyorum senin için zor bir durum ama eğer böyle bir şey varsa zararın neresinden dönülürse kardır. Bunu şimdi öğrenmen daha iyi, ileride öğrenmiş olsaydın daha çok üzülürdün; olaya bir de bu açıdan bak.”
“Ben şimdi de çok üzülürüm böyle bir şey varsa.” dedikten sonra ekledi. “Peki Komiserim anlaşıldı. Kendimi toparlarım merak etmeyin. Seza Komiser için söylediklerimden ötürü de özür dilerim.”
***
Daha fazla üzerine gitmek istemiyordum. Burada kesmek en iyisiydi. Tabii bundan sonra Zühre’ye ne kadar güvenebilirdim, hiçbir fikrim yoktu. Zaten bir kere beni ihbar etmekle güvenimi sarsmıştı. Bilemiyordum. Ama bunu benden duymasının daha iyi olacağını düşündüm. Aksi davransaydım daha kötü olabilir, bir elemanı tamamen kaybedebilirdim. Sonuçta Zühre bazı olumsuz yönlerinin yanı sıra, işini iyi yapan, titiz, akıllı ve zeki biriydi. Ayrıca deneyimli bir polisti. Böyle elemanların kolay harcanması taraftarı değildim. Ona şimdilik güvenmekten başka çare göremiyordum. Ama yanlış bir davranışını görürsem o zaman her şey değişebilirdi. Bu meslekte güven çok önem arz ediyordu.
Sonra Zühre ile birlikte Sezai Amir’le odasında konuştuk konuyu. O da bunu kimseyle görüşmememizi, kendisinin bu konuyu üst düzeyde öğrenmeye çalışacağını ve takibe daha ciddi bir şekilde, şüpheliyi kuşkulandırmadan devam edilmesi gerektiğini söyledi. “Benden haber bekleyin.” dedi. Zühre’ye bu soruşturmadan çekilmek isterse anlayışla karşılayacağını, çünkü durumun kolay olmadığını söyledi. Zühre bu teklife, “Bana güveniyorsanız beni bu dosyadan almayın.” diye karşı çıktı. Sonuç olarak şüphelilerin, amirden yeni bir haber gelene kadar yakın takibi sürecekti.
“Zühre o zaman sen şu Ömer Akbaş’ın evini bir daha ara. Sedat Girit’in de kuzenini bulmaya çalışalım. Kısaca yine Bodrum’a gidelim.”
Tam ayrılmaya hazırlanırken amir yanımıza geldi. “Ya çocuklar siz Bodrum’dan bir otel ayarlayın. İki ayrı oda tutun. Böyle geliş gidişler sizin için zor oluyor. Durumu müdüre izah ederim.” dedi.
“Tamam amirim, çok iyi düşündünüz, gerçekten zor oluyordu.” dedim. Gerçekten de bu sevindirici bir haberdi. Ben söylemeden amir bunu fark etmiş ve karara varmıştı demek ki… Neredeyse kendi imkanlarımla tutacaktım. Çünkü her gün çekilir şey değildi. Tabii her zamanki gibi nasihatlerde bulunmayı da ihmal etmedi.
ARKASI YARIN...